“Bir çocuğu bütün bir köy büyütür.”
Maya Angelou
“Bir çocuğu bütün bir köy büyütür.”
Maya Angelou
Kitap anneliğe güzellemeler yapmadan önce anneliğin gerçekte ne olduğuna dair son derece somut bir metafor kullanmış. Sekiz kollu ahtapot. Yazar Aslı Perker, bu metafordan yola çıkarak kitabın daha ilk satırlarında “mükemmel annelik” kavramının üzerinde duruyor. Sahiden nedir mükemmel annelik? Mükemmel annelik yapmak mümkün müdür?
Minik Deniz, annesinin mükemmel olduğunu düşünmektedir. Annesi öyle mükemmeldir ki, her şeye yetişir, aynı anda yemek yapar, marketten aldıklarını dolaba yerleştirir. Bir yandan çiçekleri sularken bir yandan da telefonla patronuyla konuşabilir. Bir eliyle evi temizlerken, diğer eliyle bilgisayarda yazı yazabilir. Annesinin her zaman her şeyi tam zamanında -bin bir parçaya bölünüp ayrılsa da- yapabilmesi bir çocuk olarak kendisini muhteşem hissettirir.
Deniz’in işlerin yolunda gitmediğini anlaması, üzerinde annesine benzeyen ahtapot resimli kitabı görmesiyle başlar. Annesine tıpkı kitaptaki ahtapota benzediğini söyler. Ahtapot kollarına sahip olduğundan habersiz annemiz, benzerliği komik bularak, güler. İşte o an Deniz büyük bir farkındalık yaşar. Annesi bir ahtapottur ve bunun farkında değildir. Üstelik aynı anda pek çok işi halleden kollara sahip olmak o kadar da iyi bir şey değildir. Ertesi gün bu konuyu daha yakından takip etmeye karar verir. Annesini izler ve gördüklerini defterine çizer. Annesi, ahtapot kollarını kullanarak yine aynı anda pek çok iş halletmektedir. Gün sonu Deniz resim çizmekten, annesi sürekli koşuşturmaktan yorgun düşmüştür. Deniz uykuya dalmadan önce “Annem keşke ahtapot olmasaydı, o zaman bu kadar yorulmazdı.” diye düşünür.
Hikâyenin devamında Deniz ve annesi, annesinin çocukluğunun geçtiği şehre taşınırlar. Hayatlarına onlara yardım eden, işlerin bir ucundan tutup destek olan aileleri ve arkadaşları girer.
Deniz, daha ilk günlerden annesinin bir kolunun eksildiğini şaşkınlıkla fark eder.
Eve yerleşip, yeni hayatlarına alışmaya başlarken Deniz’de hayatın içinde yaşayarak, yetişkinlerle birlikte, bir işin ucundan tutarak tecrübeler edinmeye başlar. Günümüzde pek çok eğitimci bunun bir çocuk için en etkili ve keyifli öğrenme süreci olduğunun altını çizerler. İşlerin içinde olmak, minik sorumluluklar almak hem Deniz’e kendisini daha iyi hissettir, hem de şehir hayatında sürekli yaşadığı sıkılma duygusunun ortadan kaybolmasına neden olur.
Çağımız çocuklarının en önemli sorunlarından biri “sıkıldım” cümlesini çok sık kullanmalarıdır. Bu durumla baş etmek ve çözümler üretmek yerine, ebeveynlerinden can sıkıntılarına acil bir çözüm bulmalarını beklerler. “Aman çocuğum sıkılmasın” diye bu uğurda nice ebeveyn hatırı sayılır bir çaba göstermektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar da teknoloji konusunda çok iyi olan genç kuşağın çoğunluğunun, temel ihtiyaçlarının karşılanması konusunda en az bir yetişkinin desteğine ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Oysa çocuklara yaşlarına uygun görevler ve sorumluluklar vermek, beceri sahibi olmaları konusunda onları desteklemek gelişimleri açısından oldukça önemli. Basit tamir işleri, yemek pişirme, söküğünü dikme, evdeki çamaşır-bulaşık makinelerini nasıl kullanacaklarını öğrenmeleriyle ilgili sorumluluklar vererek onları bir yandan hayata hazırlamış, bir yandan da tablet ve televizyonun esaretinden kurtarmış olacağız.
Kitapta da sürekli işlere bölünen anne destek aldıkça, kendisine, çevresine ve elbette Deniz’e daha çok zaman ayırıyor. Deniz’le birlikte geçirecekleri, keyif yapacakları zamanların sayısı artıyor. Annesinin sırtındaki yükler paylaşılınca, ahtapot kollarının sayısı azalıyor ve sonunda anne iki kollu bir insana dönüşüyor. Deniz bu durumdan çok mutlu oluyor. Çünkü ihtiyaçları karşılanmış ve kendisine zaman ayıran mutlu anne, eşittir mutlu çocuk demek.
Özellikle günümüzde sosyal medyanın etkisiyle, şişirilmiş, abartılmış bir annelik modeli kadınlara empoze edilmeye çalışılıyor. Önce anne olmanın zorunluluğu altında ezilen kadınlar, bu baskının ardından, şahane planlanmış bir hamilelik, doğumla birlikte sorunsuz bir lohusalık ve ardından her daim bakımlı, her işe ve herkese yeten, süper annelik modelini yaşamaları konusunda baskılanıyorlar. Bu modelde her şey mükemmel ve kusursuz olmalı, saçların dağınıklığına, göz altı torbalarına, yorgunluğa, durmaya, üzgün olmaya, “yardımı ihtiyacım var” demeye yer yok.
Oysa bizim çocukluğumuzda bir çocuğu bir apartman, bir mahalle, geniş bir aile büyütürdü. Ve annelerimiz bizleri gönül rahatlığıyla komşularımıza, akrabalarımıza bırakıp işlerini halletmeye dışarı çıkabilirlerdi. Anneler gününü kutlarken, annelere yük olmaya değil, onların yüklerini hafifletmeye niyet edebiliriz belki. Çevremize dikkatlice bir bakalım, gerçekten desteğe ihtiyacı olan kaç annepot var? Destek olabilir miyiz ya da bu annepot bizsek yardım isteyebilir miyiz?
Anneler günü vesilesiyle, öncelikle kendimize, kendi anneliğimize, sonra annemize, çevremizdeki annelere bir resimli kitap hediye etmek ve seni anlıyorum demek isterseniz, sizlere birkaç kitap önermek isterim. Anneler günümüz kutlu olsun!
Beni Yine Sever Misin?
Noa’ya Mektup
Annemin Çantası
Başka Bir Anne
Memo ve Ay
Uçabileceğini Hayal Eden Tavuk
Akıllı Tilkinin Masalı
En Sevgili Süper Kahraman
Bil Bakalım Seni Ne Kadar Seviyorum?
Hep Fazladır Benim Annem
Nosotros
Kitap Adı: Annepot
Yazar: Aslı Perker
Çizer: Ezgi Keleş
Yayınevi: Taze Kitap
Sayfa Sayısı: 40
Ebat: 23,5 x 29
İlk Baskı Yılı: 2022
Baskı Sayısı: 1. Basım
Dil: Türkçe