At Gözlüğü
Yazılar

At Gözlüğü

Çemen Tozbey

Onu ilk fark ettiğim andan beri otelin lobisinde göz gezdiriyordu. Dikkatimi ilk çeken şey yuvarlak yüzündeki at gözlüğü. Üstü başı kılıksızdı. Ceketin ağzı burnu kaymıştı, belli ki yanlış temizleme işleminden.  Ayakkabıların amanı kesilmişti, sokağa düşecek hâli yoktu pek.

 

Arada bazen gözleri yüzüme kayıyor, sonra yine baş çeviriyordu. Baktım gözünün gördüğünü aklı kavramıyor, ona doğru yöneldim. Kafasındaki hesap neyse bozmuş olacağım ki ağzı bir karış açık, lafını şaşırdı. Başka birini bekliyor gibiydi ama benden başka gelen giden yoktu. Kısa bir süre konuşmadan baştan ayağa rahatsız ederek varlığımı süzdü. Yorgundum. Çamaşırhane de sabahlamıştım. Çuvallar üzerinde kısa bir aralık kestiren vefalı iş arkadaşlarımla. Sabahın körü eve uğrayıp hızla üstümü başımı değiştirmiş, uykusuzluğu kalın bir makyajla örtmüştüm. Ayağımdaki ince topuklular saatlerdir dinlenememiş olmanın acısını çıkarıyordu sanki benden. Ay başında ödenmeyi bekleyen borçlar canımı daha çok acıttığından aldırmıyordum pek.  Yaptığım iş her ne kadar o yıllar ayak öpmeyi gerektirse de kuyruğu dik tutuyordum. Sanki her hafta resepsiyona gelip kart bırakan kadın ben değildim.

 

Biraz daha yaklaşarak kendimi takdim ettim. “ Vay !” dedi, “ Bir kadın, hem de pembe döpiyesli, üstelik çamaşırhaneci.”

 

Erkek kadına zihninin karanlığından bakmasın, baktı mı hep aynı yanlışa düşer. Kafamın üstünden bir kar fırtınası geçmiş gibi üşüdüm. Sinirden içim titredi. Cinsiyetinden başka konuşulacak konu yok. Hele ki güzelsen.

 

Aklını artık neresinde bırakmış bir adam, ödünç alınmış makamıyla karşımda ağzını yaymış gülümsüyor.

 

“ Mesele mi bu sizin için? Ne o, leğende çamaşır mı yıkıyoruz sandınız?”

“ Bak sen, güzel olduğu kadar akıllı da…” Kaşarlaşmış piçliğiyle kahkahayı patlattı densiz.

 

Zaten o zamanlar çabuk şirazeden çıkan delinin biriyim. Böyle bir yöneticiyle çalışmamak hiç de gam değil. Sırtımı döndüm, sert adımlarla otelden çıktım. Gidiş o gidiş. Her gün arşınladığım talimhane yollarından geçtim. Öfkemi taşıyamayan yorgun sol topuğum çıt diye kırılıverdi. Diğer tekini de elimi alıp pembe pembe tertemiz yürüdüm. Ayağımın altında kat ettiğim onca yol, tepemde çabamı eninde sonunda ödüllendiren yaratıcının ışığı. Rüzgar döpiyesimin eteğini uçururken ben yine kadınca gülümsüyorum. Adama değil yüzündeki kocaman at gözlüğüne… Oradan nasıl görünüyorsam artık?

 

Yıllar geçse de yaşadığım o anın hatırına bir daha benden fiyat alamadılar. Madem kadın olmaktan başka hiçbir şeyim yok, hiç değilse onurum olsun, değil mi ya?

 

Sevgili Kadın,

 

İkinci sınıf bir erkek olacağına kendin ol, dişi gerçek bir kadın. Bir erkeğin kopyası olmak aslına ihanettir. Sen, nesillerdir erile ve dişile rahmini yuva yapan kadınsın. Onları canından doğuran, besleyen, büyüten. Sütünün özü aksa, ana sütü gibi helâl olan, karanlıksa bir damlası bile zehir olan. Şunu unutma ki, sen özgür değilsen doğurduğun her şey yalnızca bir köle, ister kadın olsun ister erkek. Bir kadın eli, feci dokur insanı, pek fena da yapar pek güzel de…

 

Tüm kalbimle, aşkla,

Çemen Tozbey – Mart 2024