Bilye
Öykü

Bilye

Vicdan Özerdem

” Saye geliyooor! Kaçın.”

 

Can hıraş avuçluyorum yerdeki bilyelerimi. Küçük ellerime sığmıyor hepsi. Ben toplayıncaya kadar, Saye tam karşımda. Pembe başörtüsü kaymış, saçları kafasından fışkırmış. Kocaman çakır gözlerini bana dikmiş. Annem ne kadar ” Yazık Saye’ ye ” dese de korkuyorum ondan.

 

Bana doğru bir adım atıyor. Kaçmak için dönmemle ayağım taşa takılıyor, yere boylu boyunca uzanıyorum. Saye’nin gölgesi üzerimde. Gözlerimi sımsıkı kapıyorum. Ayaklarını pat pat vurarak yanımdan geçiyor. Düşerken elimden fırlayan bilyeleri topluyor. Topladığı bilyeleri ”Bebiş” diyerek ağzına atıyor. Bir yandan da karnını okşuyor. ”Oy…bebişim.”

 

Hiç kıpırdamadan izliyorum onu. Bütün bilyeleri yutunca; ardına bile bakmadan yürüyüp gidiyor. Saye gözden kayboluncaya kadar bekliyorum. Sonra yattığım yerden fırlayıp hızlı hızlı evin kapısını çalıyorum.

 

Annem açıyor kapıyı;

”Ne bu halin?”

Açılan kapının aralığından içeri dalıyorum. ” Hep Saye yüzünden.”

Annem kaşlarını çatıyor. ”Hemen banyoya!”

 

Banyoda annemi beklerken, elimde son kalan bilyeyi yıkıyorum. Ağzıma koyuyorum, yutmak ne mümkün. Kocaman. Annemin sesini duyunca çıkarıyorum ağzımdan. Avcuma saklıyorum yine.

 

Annem suyu ılıştırırken soruyorum.

” Saye neden böyle?”

Kafama dökmek için hazırladığı su dolu tas elinde; ” Gariban bir kızcağız Saye, bulaşmayın ona” diyor.

Ben ”ama” diye tam konuşmaya başlayınca, suyu başımdan aşağı boşaltıyor. Mecbur susuyorum.

Giyinip odaya girdiğimde babam sesleniyor.

”Aslanım, nasılsın bakalım?”

Kabararak varıyorum yanına.

”Ne yaptın bugün? İyi oynadın mı? ”

Eliyle omzumu kavrıyor, sarılır gibi.

”Bebekler nasıl oluyor baba?”

Gülen gözleri kısılıyor birden.

”Tövbe tövbe, kim kafana sokuyor bunları?”

Bir iki adım geri çekiliyorum.

”Saye.”

Annem ardımda bitiyor birden.

”Yine mi Saye?”

Anneme dönüp bağırıyorum.

 

”Sen üzülüyorsun ama o bizim tüm bilyelerimizi yedi.”  Saye gibi karnımı okşuyorum, taklit ediyorum.  Elimde bilye varmış gibi ağzıma atıyorum. İkisi de şaşkınlıkla önce bana sonra birbirlerine bakıyorlar. Ama bir şey demiyorlar.

 

Babam boş boş duvarlara, annem bir şey kaybetmiş gibi üzgün yerlere bakıyor.

Sessizliği annem bozuyor. Babama doğru yürüyor; ‘’Git konuş onlarla!”

Babam hiç istifini bozmuyor.

Annem sesini yükseltiyor.  ”Sana diyorum, git konuş. Sahip çıksınlar”

”Bilmiyorlar mı sanki?  Herkes her şeyi biliyor. Kendi yedikleri naneyi bilmezler mi?”

”Yazıklar olsun”   diye adeta tükürüyor annem.

”Şehirdekilere gitsen; onlarında üstüne, dinlerler seni.”

Babam, kızıyor annemin bu lafına; ” Şikâyet eden olmam ben ”

 

”Ne olmuş ki?” diye soruyorum. İkisinin de bana bakışlarını görünce pişman oluyorum ama çok geç. Annem ”Sen yatağa’ ‘diyor. Babama bakıyorum. ‘Hemen ” diyor. Ben odadan çıkınca kapıyı kapatıyorlar. Yatağın içinde ne konuştuklarını duymak için çabalıyorum. Bir ara annemin sesi geliyor ” Zavallı kızcağızın günahı hepimizin boynuna…”

 

Uyumuş kalmışım. Uyandığımda babam çoktan işe gitmiş, annem mutfakta.  Beni görünce;

”Uyandın demek, kahvaltı hazır ”diyor. Her şey normal.  Ben yine de odama gidip tek kalan bilyemi yastığımın altına sakladım.