Nebahat: Bir Varoluş Destanı…
Kulis Cadıları

Nebahat: Bir Varoluş Destanı…

Meriç Bardakçı

Bilindiği üzere, “Şoför Nebahat” yönetmenliğini Metin Erksan’ın gerçekleştirdiği 1960 çıkışlı bir filmdir.

 

Film üzerinden, 1960 yılların Türkiye’sine şöyle bir baktığımızda; toplumsal alanda var olabilmenin mücadelesi içine giren, kadın olmanın çok ötesine itilmiş – bir nevi yaşama karşı

 

tutunmaya çalışan – erkek hegemonyasında erkekleşmek zorunda bırakılmış,
“Erkek Nebahat’ın” toplum tarafından kabul görmeyişinin öyküsüne tanıklık etmekteyiz.
Filmden bize kalanlar; Sezer Sezin ve Fatma Girik’in oyunculuğuyla erkek
Nebahat’in hafızalarda yer etmesidir.
1960 yıllarda kült olan film güncelliğini 21.yy Türkiye’sine taşımayı başarabilen ender
yapıtlardan biridir. Neden mi?
Erkek Nebahat’e, erkek hegemonyasından bir bakış sunacak olursak, erkek dünyasında bir kadının çalışması ne kadar hoş görülebilir?
Connell, erkekliği toplumdaki iktidar ilişkilerini pekiştiren bir yapı olarak ele almıştır.
Bu bağlamda Şoför Nebahat’in taksi durağında, eril güçler arasındaki dengeyi bozması elbette ki kaçınılmaz olacaktır.
Nebahat bir süre sonra değişip dönüşerek, toplum baskısına maruz kalma, ötekileştirilme sebebiyle kabuk tutar.
Bu bağlamda; Barış Bölükbaşı’nın “Şoför Nebahat” adlı filmin ana karakterinden esinlenerek, yeniden kaleme alıp yönettiği tiyatro eseri, öz ve biçem açısından birçok konuya parmak basmıştır.

 

 

Yazar ve yönetmen Barış Bölükbaşı’nın gözünden Şoför Nebahat…

 

Eser bizlere; yaşamın ne kadar göreceli olduğunu, insanların hayatta kalabilmek için değer yargılarını/ erdem anlayışını nasıl eğip büktüklerini, başkalarının acılarını hafife alarak onları görmezlikten geldiğimizi anlatmaktadır. Peki, varoluşumuz için neleri göze alırız? Belki de başka varoluşları ezmeliyiz.
Varoluş çarpışmaları!

 

En çok bağıran ile susanın, zorba ile nazik olanın çatışması…
Kısacası haklının olmadığı bir dünya.
Karşı karşıya gelen iki aynanın oluşturduğu sonsuzluk; şoför Nebahat!
Toplumun kolektif bilinçaltında evrensel imgeler ortaya çıkaran bir arketiptir Şöför Nebahat… Aslında; zaman içinde kendi arketiplerini oluşturmayı başarabilen bir kadındır.
Böylelikle, saygın olma isteği ve bunu koruyabilmek adına şoförlük jargonundan geri kalmayan, aşkını, hayallerini ve hatta sevdasını içine gömen güçlü bir arketip çıkar karşımıza.
Geleneksel kadın imajının aksine “erkek gibi kadın” figürü yaratılır. Artık, kadın da başkaldırabilecektir. Fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalsa bile yeni bir perspektif / düşünsel boyut sunabilecektir.
Oyun kişilerinin yaşama dair tutunma çabası, en çok da “ironik” bir şekilde Şöför Nebahat’in varlığından güç alınarak temellenir. Kadına yüklenen anlam ekonomik özgürlüğünü eline almasıyla başkalaşır.
Nebahat, bir kısım erkekler tarafından dışlanırken, taksi durağındaki mertliği dürüstlüğü ile, erkek grubundaki aidiyetliği tanınmıştır. O artık nam-ı diğer “Şoför Nebahat”tır!
Eril bir kimlik kazanan Nebahat’in önüne artık hiçbir güç geçemeyecektir.
Tek bir duygu olan aşkın/sevdasının karşısında ezik kalır.
Eril kimliği, kadınsal duygularının üzerinde kalır. Sevmek artık bir tabudur onun için. Bunun konuşulması bile toplum tarafından ahlaksızca algılanabilir.
Doğurgan, yüreği seven kadın artık yoktur. Erkek hegemonyasında onlardan biri haline dönüşmek zorunda kalan, arketiplerini oluşturan bir kadına dönüşüm vardır.
Toplumsal gerçekçi bir içeriğe sahip olan eser; “erkek gibi kadın/ erkeksi kadın” imgesiyle hafızalarda yer etmeyi başarmıştır.
Aslında; hepimiz bir nevi şoför Nebahat olmaya çalışırken, kabul görmeyen asla da kabul görmeyecek olan o kadınlar, değil miyiz?
İşte sizin hikâyeniz…

 

Meraklısı için not:
Barış Bölükbaşının yazıp yönettiği “Şoför Nebahat” Ankara Nergis Kültür Merkezi’nde sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor.