Karnaval Dergi okurlarına, İstanbul’dan İzmir’e taşınma hikayeni de anlatır mısın? Kolay bir karar olmasa gerek.
Kolay değildi elbette ama mecburiyetler ortaya çıkınca bir karar vermek zorunda kalıyorsunuz. Genel mânâda on yıldan fazla hayatımı geçirdiğim Beyoğlu’nun hâli etkili oldu diyebilirim; semti kültürsüzleştirme politikaları, hitap ettiğimiz kitlenin Beyoğlu’ndan uzaklaşması (Gezi sonrası iyice artan polis baskısı, sinema ve tiyatroların kapanması, kitabevlerinin fastfood dükkânlarına dönüşmesi vb.) kararımda etkili oldu. Kişisel olarak da annemin hastalığı ve benim onunla ilgilenmem gereği dükkânı kapatıp iki yıl ara vermeme sebep oldu. Annemi kaybettikten sonra da İstanbul’a dönmemeyi tercih ettim ve zaten Tüyap Kitap Fuarı’na katıldığım zamanlardan okur profilini aşağı yukarı bildiğim İzmir’de yeniden dükkân açtım. 2020’den beri de pandemisi, kapanması, ekonomik krizi derken Küçükyalı’daki dükkânımda mesleğime devam ediyorum.
Malzeme tedariğiyle ilgili sıkıntı yaşıyor musun? Mesleğe başladığın ilk yıllarla günümüzü kıyaslarsan neler değişti?
Tedarik işi İzmir’de İstanbul’daki gibi ya da İstanbul’daki kadar değil maalesef. 1922 yangını bu şehrin hafızasını birkaç açıdan çok etkilemiş. İnsanlar gitmiş, pek çok kitap, evrak yangında yok olmuş vs. Ama yine de bilinirliğim ölçüde hâlâ güzel şeyler buluyorum. Bir de İstanbul’la irtibatım devam ediyor, belli aralıklarla gidip özellikle bu bölgeyi ilgilendiren şeyleri toparlayıp getiriyorum.
On beş yıl öncesine kıyasla kitapta değilse de işimi ilgilendiren başka konularda eğilim değişiklikleri var diyebilirim. Sosyal tarihçiliğin, mikro tarihin, küçük insanların (sen ben gibileri kastediyorum) hikâyelerinin önem kazanmasıyla efemera dediğimiz günübirlik tüketilen matbu nesnelerin (biletler, faturalar vb. evrak) ve fotoğrafın önemi arttı. Bunlarla ilgilenen önemli sayıda insan var. Sahaflıkta müdavim kültürü vardır. Belli müşterilerim var elbette, gerçi çoğuyla ahbap oldum. Onların topladığını bildiğim şeylere denk gelince alıyorum. Bazen hoş bir fotoğraf, bazen ilginç bir evrak, bazen bir defter ya da günlük beni cezbedebiliyor.
Öte yandan eski yazı bir şeyler bulmak da zorlaştı.
Elinde olan ve satmayı asla düşünmem dediğin kitap, vesika ya da malzeme var mı? Bugüne dek eline geçen ilginç, değerli bulduğun şeyler nelerdir?
1988’de Ankara’da bir çocuk –muhtemelen bir arkadaşından ödünç aldığı- Arkadaş Zekai Özger’in şiir kitabını daktilo edip ciltlettirmiş. Arkadaş Zekai’yi çok severim, o yüzden onu kendime ayırdım Bazı imzalı kitapları da bu şekilde ayırıyorum.
Elime ilginç diyebileceğimiz çok şey geçiyor ya da çoğu bana ilginç geliyor bilemiyorum. Ama iki şeyden bahsedebilirim. Birincisi 1918’de İzmir’de çıkan Zeybek adlı hayli ilginç, hoş bir dergi var. Sadece dört sayı çıktığı zannediliyordu. Benim elime yirmi iki sayısı geçti, yirmi ikinci de kesin olarak son sayıydı, takımdı yani. Bu dergileri iki arkadaşımla transkribe edip Müteferrika Dergisi’nde hakkında bir yazı yayımladım. Kitabiyat tarihimize bir katkım oldu. Diğeri de, yine İzmir’de İzmir Rumlarının çıkardığı Kosmos adlı derginin bir sayısı elime geçti. Bunu da Türkçeye çevirttim, çevirtmekle yetinmedim Rumca-Türkçe tıpkıbasımını yaptım. Aynı zamanda yine Müteferrika’da bir tanıtım yazısı kaleme aldım. Dergi tam yüz on yıl sonra yeniden ete kemiğe büründü anlayacağın. İlk aklıma gelen, beni mutlu eden iki buluntu olarak bunları söyleyebilirim.
Duymayan kalmadı sanırım ama zahmet olmazsa Hermes Paris markasıyla yaşadığının sorunu bir de Karnaval Dergi okurlarına anlatır mısın?
Hermes Sahaf adının marka tescilini almaya niyetlendim. Firmanın Türkiye’deki hukuki temsilciliği itiraz etti. İtiraz ettikleri dört başlıktan üçünde ben haklı bulunsam da diğer madde için önce Patent Kurumu’nda, oradaki hukuki yollar tükenince de Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nde hakkımı aradığım bir süreç başladı. Üç yıldır da sürüyor. Şu an ikinci duruşma görüldü, atanan bilirkişi(ler) raporu hazırladı, kararı bekliyoruz.
Yaptığın müzayedelere birkaç kez katılma olanağı buldum, oldukça keyifli geçiyor. Müzayedelerle ilgili neler söyleyebilirsin? Müzayedeye kitap seçerken nelere dikkat ediyorsun?
Sahaf dükkânları bir yandan muhabbet mekânlarıdır. Ben bunu müzayedelerle birleştirerek eğlendiğim, kitabiyat sohbetine dönüştürdüğüm bir şey yapmaya çalışıyorum. Aslında daha kapsamlı ve eski yazı kitapların, belgelerin de çıktığı bir şey yapmak istedim ama mümkün olmadı. Şu anda her ayın ikinci pazar günü iyi edebiyat eserlerinin, nitelikli sosyal bilimler kitaplarının çıktığı, üç saat boyunca hoş zaman geçirdiğimiz, kitaplardan konuştuğumuz bir etkinliğe dönüştü. Etkinliği Alsancak/Umurbey’deki Art Venue İzmir (AVİ)’de yapmam da ayrıca güzel. Mezata gelenler o zaman mekânda hangi sergi varsa (resim ya da heykel), onu da gezme olanağı buluyor.
Mesleğin zor ve keyifli yanları nelerdir?
İşimiz zor bir yandan, çok konuya hâkim olmayı, bilmeyi, sürekli okumayı gerektiriyor. Neredeyse yirmi dört saatini bu şekilde yaşıyorsun. Fakat memleketteki pek çok işte olduğu gibi ekonomik karşılığı düşük. Bazen eski yazı getiren insanlar, medyadaki cahilâne haberlerin de etkisiyle, ellerindeki kitabın bir daire parası edeceğini düşünüyor. Ben de arkamdaki yüzlerce kitabı gösteriyor ve dükkânında evin de kira olduğunu söylüyorum O kadar kazandırsa emlak zengini olurdum Ama işin manevi yönü ayrı. Huzurlu olduğum, severek yaptığım bir mesleğe sahibim. Dükkâna gelen muhataplarım da kitap okuyan, eğitimli insanlar olduğu için günlerim güzel ve keyifli geçiyor. Zaten bizim meslekte bilginin önemli bir kısmını gelenlerden edinirsin.
Vakit ayırdığın için çok teşekkür ederim.
Ben teşekkür ederim, Karnaval Dergi’de düzenli yazma niyetimi gerçekleştiremedim, biraz işler güçler, biraz benim tembelliğim. Yine de senin vesilenle onlarla bir araya gelmek hoş oldu. Herkese binlerce selam.