Sivas’ı Dökülmüş Bir Türkiye Kaldı İçimde
2 Temmuz

Sivas’ı Dökülmüş Bir Türkiye Kaldı İçimde

İsmail Kün

“Sıvası dökülmüş kahpe bir duvar gibi, Sivas’ı dökülmüş bir Türkiye kaldı içimde” diye özetlemişti duygularını büyük şair Küçük İskender. İçindeki acıyı, hüznü ama daha çok kızgınlığı böyle yansıtmıştı. Ülkede yaşadığımız her gün; kötülükler tezgâhlanıyor, katliam boyutunda cinayetler işleniyor, kadınlar şiddete uğruyor, çocuklar istismar ediliyor ve failler ortalık yerde rahat rahat dolaşıyor. Bir cezasızlık hali hayatımızı tehdit ediyor. Bizi yönetenler, kanunlar, adliyeler var diye hukuk ve adalet de var sanıyorlar. Ölen öldüğüyle kalıyor. Öldüren ortalıkta dolaşıyor. ’93 yılının temmuz ayının ikinci günü, bir zamanlar Mezopotamya’dan gelen konvoyların Anadolu’ya giriş yaptıkları ilimiz Sivas’ta, bir otelde otuz beş insan diri diri yakıldı. O gün, Pir Sultan Abdal Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’a giden aydın ve sanatçılardan otuz üçüyle iki otel görevlisi hayata veda etti. Ardından başlayan göstermelik yargılamalar, mahkeme salonunda tiyatro oyununa dönüştü. Son olarak 2014 yılında zaman aşımına uğradı ve tüm dava kapatıldı. Bu olay sonrası sivil toplum kuruluşlarının ve partilerin “insanlık suçlarında zaman aşımının kaldırılması” talebinde bulunması üzerine mahkeme başkanı “İnsanlık suçunda zaman aşımı olmaz ama bu suçu işleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine karar verilmiştir.” şeklinde açıklama yaptı.

 

Mahkeme başkanı kararını böyle savunsa da diğer toplumsal olaylar ve katliamlarda olduğu gibi faillerin yakalanması ve cezalandırılmasının ülkemizde gerçekleşmeyeceğini görmüştük, görmeye devam ediyorduk. Fakat halkın vicdanında katiller ve azmettiricileri yargılanmaya devam edecekti ve bu hep böyle olacaktı. Özellikle edebiyat ve sanat bu anlamda her zaman mağdurun yanında yer alacaktı. Nitekim 2 Temmuz 1993 yılından sonra da böyle olmuştu. Aşık Nesimi Çimen’i Sivas Madımak Oteli yangınında kaybettikten sonra “Öyle ağırım ki kendime / Sen benden gittin gideli / Terim küs olmuş tenime / Sen benden gittin gideli” diye seslenen oğlu Mazlum Çimen yazdığı şiiri onun için bestelemiştir.

 

Yazının başında andığım Küçük İskender, “Ateşi, ah o otel ateşini körükleyen pis kokulu her nefeslerinde. / Sonra ben geldim sen hep bir şeydin, bunları dedim tek tek, / Kelime kelime, / Ağlıyordun, gözyaşları yere düşmeden önce / Ben düştüm yere,/ Oraya./ Hayatın kefenini diken sahte şairlerin / Parmaklarımla kazdığım / Mezarına, şerefine”

Selda Bağcan konserlerinde şöyle bir türküyle seslendi halkına “Bizi yakıp duman duman baktınız/ yetmedi mi, bir de alkış tuttunuz / sonra bir de alkış tuttunuz / sonra birer masum olup çıktınız / can veririz, can almayız, biz canız”

 

Ataol Behramoğlu ise “Kucaklıyor beni Metin Altıok / “Aldırma” diyor gülerek / Yaşamak görevdir bu yangın yerinde /Yaşamak, insan kalarak” diye sesleniyor.

 

Olaydan tam yirmi yıl sonra 2013’te Orhan Tüleylioğlu, UM:AG Yayınları arasından çıkan Yüreklerimiz Hala Yangın Yeri isimli kitabında “Aslında hiçbir şey birdenbire olmadı. Madımak Oteli’nin içindekilerle birlikte yakılması ‘organize’ bir hareketti; önceden planlanmış ve hazırlıkları yapılmıştı. Otelde sıkışıp kalan insanlar ‘bizi kurtarın’ diye feryat ederken oteli ateşe veren güruh, keyif içinde alevlerin yükselmesini seyrediyordu.” diye yazacaktı.

 

1 Temmuz 2021 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan “Sivas Katliamı Deyince” isimli yazısında Öner Yağcı, katliamı konu edinen yayımlanmış kitap sayısının altmıştan fazla olduğundan bahsedip, yazısında bunların çoğunu sıralamış ve ortaya şöyle bir döküm çıkmış: Sivas Katliamı’nda aramızdan alınan aydınlardan Asım Bezirci ile ilgili Bir Ben miyim Unutmayan? (Haz. Refika Bezirci), Ağlatmayın Beni Derdim Büyüktür (Haz. Atilla Birkiye) ve Edebiyatın Kırk Ayaklı Karıncası Asım Bezirci (Haz. Adnan Özyalçıner) adlı kitaplar çıktı. Edebiyatçılar Derneği Metin Altıok Kitabı, Behçet Aysan Kitabı, Uğur Kaynar Kitabı; Karikatürcüler Derneği Donmak ile Yanmak Arasında/ Asaf Koçak ile katliamda yitirdiği üyelerini selamladı. Metin Altıok’un (Bir Acıya Kiracı) ve Behçet Aysan’ın (Düello) bütün şiirleri, Uğur Kaynar’dan kalan şiirler (Güncesika) kitaplaştırıldı. Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar yayımlandı. Fazıl Say Metin Altıok Ağıtı’nı yazdı, besteledi. unutMADIMAKlımda Kızları, Sivas’ta canlarından koparılan babalarını anlattı: Zeynep Altıok, Acısı Bende Kalsın ve Gölgesi Yıldız Dolu/ Metin Altıok Kitabı, Eren Aysan, Bir Eflatun Ölüm/ Behçet Aysan Kitabı.

 

Aysan’la Altıok, katliamın 25. yılında unutMADIMAKlımda-25 Yıllık Ağıt ile katliamdan sonra geçen yılları sorgulayan bir kitap hazırladı.

 

Orhan Tüleylioğlu, Battal Pehlivan’ın 2 Temmuz 1993 günü kuşatılmaya başlanan Madımak Oteli’nin içinde çektiği bir fotoğraftan esinlenerek adını koyduğu Merdivende Üç Şair adlı kitabında, Metin Altıok, Behçet Aysan, Uğur Kaynar’la ilgili, dostlarının ve kızlarının (Zeynep Altıok, Eren Aysan, Elif Kaynar Yavuz ve Ezgican Kaynar) anılarını aktardı. Tüleylioğlu, bir başka çalışmasında katliamı geniş boyutlarıyla değerlendirdi: Yüreklerimiz Hâlâ Yangın Yeri: 2 Temmuz 1993.

 

Hidayet Karakuş’un Şeytan Minareleri, Burhan Günel’in Ateş ve Kuğu, Fatih Atila’nın Ölü Canlar romanları; Lütfiye Aydın’ın Gri Gül, Kül Tablet ve Ali Özenç Çağlar’ın Ateş Küskünleri/ Madımak adlı öykü kitapları, Genco Erkal’ın Sivas 93 adlı oyunu Sivas Katliamı üzerine kurgulandı. Daha birçok romanda ve öyküde de Sivas Katliamı işlendi, diyen Öner Yağcı aynı yazısında katliamı lanetleyen şiir kitaplarından bahseder. Ancak bunların da şimdilerde yayınevlerinde baskısı bulunmamaktadır. Yağcı’nın tanıklık, inceleme ve araştırma konularında çıkan kendi kitabı Sivas’ı Unutmak da dâhil yine baskısı yapılamayan kitaplardandır.

Edebiyatımızın, yayımcılığımızın 1993 katliamı sonrası üretkenliği böyleyken, ülkemizin kitap hafızasının acı bir göstergesi olarak, yukarıda isimleri yazılı kitapların büyük bir çoğunluğunun ne yazık ki baskısı bulunmaması nedeniyle konu üzerine çalışma yapacakların ikinci el kitap satılan sahafları tercih etmesinde fayda var. Son olarak okurumuzun ısrarcı, yayıncılığımızın güçlü; haksızlıkların, şiddetin ve cezasızlığın son bulduğu, insanların eceliyle öldüğü aydınlık yarınlar dileğiyle…