“Biliyorum (Hiçbir zaman öğrenilemez bir intiharın gerçek nedeni.)”
Deniz Kıyısında/Ferit Edgü
“Biliyorum (Hiçbir zaman öğrenilemez bir intiharın gerçek nedeni.)”
Deniz Kıyısında/Ferit Edgü
Odamda, taburenin üstünde, birazdan boynuma geçireceğim tavandaki çengele asılı ilmeğe bakıp intiharımın ardından olacakları düşündüm. Altımdaki tabureyi devirdikten sonra yerçekiminin hükmü geçecek. İpin ucunda döneceğim bir süre, sonra duracağım.
İntiharımdan sonra, beni tanıyanlar pek çok soru büyütecekler zihinlerinde. Ne yazık ki cevap da bulamayacaklar.
Soru işaretindeki nokta gibiyim. Kimi insan, hayatının son noktasına ulaşmayı beklemek yerine, noktayı kendisi koyar. Ben, sorumun noktası olmaya karar verdim.
Beni tanıyanlar, intiharımdan sonra şaşkınlık ve tedirginlik yaşayacaklar. Oysa hepsi boyunlarında ilmekleriyle gezip her gün intihar ediyor. Birbirlerinin boynuna geçirdikleri ilmekleri çekiştiriyorlar bıkmadan. Ben, bu işi onlara bırakmadan kendim halledip kaçınılmaz sonu öne aldım.
Karım, kendisini ve çocuklarımı bırakıp gittiğimi iddia edecek. Bunu nasıl yapabildiğimi sorup duracak kendisine ve çevresindekilere. Kimseyi bırakmak gibi bir niyetim yok. Kimseyi düşünebilecek durumda da değilim. Herkes kendisiyle dopdolu, zihninde kendi hikâyelerini yazmakla meşgul. Ben de onlardan farklı değilim.
Ölümüme üzülmüş gibi görünüp kendi ölümlerinin nasıl olacağını geçirecekler akıllarından. Ölüm düşüncesi, ölümün soğuk yüzü bir ürperti yaratacak içlerinde. İntiharımda payları olup olmadığını sorgulayacaklar.
“Nasıl böyle bir şey yapar bir türlü anlayamıyorum? Daha geçen hafta birlikte pikniğe gidip gülüp eğlenmiştik. Yani o pek eğlenmemiş, yaşama ve ölüme kadeh kaldırmış, epeyce içmişti. Bir şeyler söylemek ister gibi bir hali vardı ama anlam veremedik durgunluğuna. Cıvıl cıvıl, hayat dolu bir insandı. Ah be dostum! Yapılır mı bu bize?” der mesela yakın arkadaşım olduğunu iddia eden Kadir. Oysa birbirimizle alakamız bile yok. Kadir’in mavracılığını ve her şeye rağmen hayata bağlılığını severim. İnsan, çoğu zaman kendisinde olmayanı arar. Bulduğunda da yakınında olmasını ister. Ama Kadir de kendi rolünü oynuyor sadece.
Bazınız, içinde intihar arzusu olup olmadığını düşünüp kendinden şüphe edecek. Yaşadığı boktan hayatı düşünüp “Keşke senin kadar cesur olabilsem.” diye geçirip içinden, bana gıpta edecek. Ya da korku saracak yüreğini. Ölümün zamansızca karşısına çıkıp aklını karıştırmasının, düzenini bozmasının tedirginliğini ve kaygısını yaşayacak.Yaşarken ölmüş olduğunu kendine itiraf edemeyecek yine. Boynunda ilmekle yaşamaya devam edecek her günkü alışkanlıklarla.
Herkes seçimleriyle yaşar, ben seçimimle öleceğim. Ölümümün ardından hepinizin çok yaratıcı olacağına eminim. Her biriniz benimmiş gibi görünen kendi hikâyelerinizi anlatırsınız. İnsan başkalarından söz ettiğini düşünürken bile kendisinden söz eder.
“Ah be abim! Senden hiç ummazdım böyle bir şeyi. Hayattan bunaldığımızda sen bize güç verirdin yaşama sevincinle. Oldu mu bu yaptığın be abicim?” der arkamdan Hakan. Hakan’ın hayatı dalga dümen olduğu için, böyle ileri geri atıp tutar hakkımda bir bok bilmeden.
Herkes, rolünü en iyi şekilde oynayıp bir an önce ölümü toprağa gömmeye çalışır. Toprağa gömülen her şey gibi, ölümü çürümeye bırakır zamanın koynunda. Gömülenlerden birkaçı mezarından çıkıp geri dönseydi hayatına, ne garip olurdu. Gör o zaman şenliği. İnsanlar umursamaz görünseler de ikiyüzlülüklerini ve yalancılıklarını sürdürmelerini sağlayan bu bilgi huzurlu kılar onları:”Dün öleni, dün gömerler.”
İlmeği boynuma geçirip altımdaki tabureyi ileri doğru ittim gözlerimi kapayarak. Bir anda ilmek boynumu kıracak ve bilincimi kaybedecektim. Bir süre ipin ucunda sallanıp çırpındıktan sonra, bilincimin yerinde olduğunu fark ettim. Aşağıya bakınca yan yatmış tabureyi gördüm. İlmeğin ucunda asılı kaldım.