Aile Bağları Nereden Eser?
Kitap İncelemeleri

Aile Bağları Nereden Eser?

Nagihan Kahraman

Aile, edebiyatta sevilen bir tema; birçok açıdan yıllarca hep yazıldı, devam da ediyor. Aile bireylerinin gözünden olsun, ailenin toplumdaki yeri bakımından olsun ya da evlatlık, ebeveynlik açısından ve aile içindeki sorunlar gibi sayılamayacak kadar pek çok konu hep kaleme alındı. Susanna Tamaro da bu temayı kitaplarına sık sık dahil eden yazarlardan. İtalyan yazarı çoğu kişi Yüreğinin Götürdüğü Yere Git ile tanıyor. Yıllar içinde bu kitabı, diğer kitaplarına geçişin öncülü hâline geldi adeta. Neredeyse diğer bütün kitaplarını da dilimizde bulmak mümkün. Ayrıca yazarın sadece yetişkin değil çocuk kitapları da var ve onlar da en az diğerleri kadar çok seviliyor, okunuyor. Yazarın yıllar boyunca Türkçeye kazandırılan eserlerinden bazıları şunlar: Yanıtla Beni, Yüreğimin Seni Dinle, Sessizlik Bir Erdemdir, Her Melek Korkunçtur, Kökler, Yollar ve Yitik Benler, Düşünen Bir Yürek, Bakışınla Aydınlanır Dünya, Büyük Bir Aşk Hikâyesi… Kitapların isimlerinden anlaşıldığı üzere yazarın insanın iç dünyasını hedef alan bir seçimi var. Kitapları okuduğunuzda samimi üslûbu da hemen görmek mümkün. Susanna Tamaro’nun kitaplarının genelini düşününce bende içten, huzurlu ve dingin bir hayat arzusu uyanıyor. Bu anlatım tarzını seçmesinde Tamaro’nun gençlik yıllarında yaşadığı zorlukların da etkisi olduğu söylenebilir. On sekiz yaşındayken yaşadığı deprem ve ardından yirmi beş yaşındayken geçirdiği ölümcül hastalık onda büyük izler bırakmıştır. Sanki bu zorlukları geride bırakmak ve sakin, dengeli bir hayata kavuşmak isteğiyle yazılmış gibidir kitaplarının çoğu. Tamaro’nun Yüreğinin Götürdüğü Yere Git’ten sonra en sevdiğim kitabım bu oldu.” dediği yeni kitabı ise ağustos ayında diğer kitaplar gibi yine Can Yayınları tarafından yayımlandı. Yazarın 2023 yılında Il Vento Soffio Dove Vuole adıyla yayımlanan yeni kitabı Türkçeye Eren Cendey tarafından çevrildi. Birebir çeviride rüzgârın istediği yere doğru eseceği olarak aktarılabilecekken Eren Cendey’in şaşırtmayan yeteneği sayesinde eserin ismi, çok daha edebi bir tat verecek şekilde Yel Dilediği Yerde Eser[1] olarak tercüme edilmiş. Bunda elbette eserin içinde İncil’de geçen bir cümleye atıf yapılmasının da etkisi büyük: “Rahip Gianfranco birkaç gün önce bana, ‘Yel dilediği yerde eser,’ demişti.” (s.183) ki bu da bizi Yeni Ahit’teki şu cümlelere götürüyor: “Yel dilediği yerde eser; sesini işitirsin ama nereden gelip nereye gittiğini bilemezsin. Ruh’tan doğan herkes böyledir.” (Yeni Ahit, “Yuhanna” 3:8) Romanın sonuna gelindiğinde aile için neden “yel” ve “esmek” metaforlarının kullanıldığı anlaşılıyor.

 

Aile bağlarının nasıl kurulduğuna, zaman zaman da kurulamadığına, aile travmalarına, kuşaklar arası çatışmalara ve bunların aile bireyleri üzerindeki etkilerine odaklanıyor Yel Dilediği Yerde Eser. Roman, elli dokuz yaşındaki Chiara’nın iki kızına ve eşine ayrı ayrı yazdığı üç mektuptan oluşuyor. Aslında aile bireyleri hâlâ hayatta ve bir aradalar ancak kısa süreliğine birbirlerinden farklı yerdelerken Chiara, evde yalnız kaldığı bu durumu değerlendiriyor ve yıllardır kızlarına ve eşine söylemek istediklerini, kendisi öldükten sonra okunmak üzere kaleme döküyor.             Tarih 26 Aralık, o yıl Noel’i herkes başka yerde geçirmektedir. Çünkü aralık ayının başında Chiara’nın önerdiği “Noel’de herkes özgür olsun” fikri sonrasında ailede herkesin Noel’de istediği kişiyle, istediği yerde olmasına karar vermişlerdir. Chiara, evde kalıp yıllar sonra “evde tek başına” kalmayı ve sessizliği tercih etmiştir. Kalabalık bir ailede evde birileri olmadan, kendi başına olmak zor olduğundan bu, cazip gelmiş ve bir noktadan sonra gündelik telaşlar olmadan yaşamayla da ne yapacağını bilemeyip kendini içindekileri anlatmaya vermiştir.

 

Toplamda üç mektup ve dolayısıyla üç ana bölümden oluşan romanda mektubu yazdığı herkese anlatmak istediği farklı bir şey vardır Chiara’nn içinde. İlk mektup en büyük kızları Alisha’ya… Alisha; Chiara ve Davide’in çocuk sahibi olmak isteyip de olamadıkları bir dönemlerinde evlât edinmeye karar vermeleriyle aileye katılmış ve aslında onlardan olmayan, aileye ve dünyaya sakinlik ve dinginlik bağıyla bağlı olan kızları. Alisha’ya onu evlât edinmeye karar verdikleri süreçten bahsediyor uzun uzun Chiara. Kızının da annesiyle ilgili bilmesi gereken şeyler var; kendi çocukluğu ve gençliği ile ilgili detayları kızına belki de ilk kez bu kadar içten ve yalın şekilde anlatıyor. Bu mektupta ve aynı zamanda aslında bu bölümde evlât edinme, kürtaj, yapılan seçimler, aile travmaları ile ilgili noktalara değiniyor kendi ailesi ve o ailede zamanında yaşadıkları üzerinden. İkinci mektup, ikinci ve- verilen değer açısından bir önemi olmasa da- öz kızları Ginevra’ya… Alisha ne kadar öz olmasa da Chiara’ya karakter olarak çok benzerken Ginevra öz kızları olmasına rağmen Chiara’nın neredeyse zıttı bir çocuk. Bu mektupta da dolayısıyla bu karakter zıtlıklarını hatta aile içinde öz ve evlât edinilmiş çocuk olmanın bir sorun yaratabileceği korkusunu yıllarca içinde taşıdığını anlatıyor yine uzun uzun Chiara. Artık ikisi de büyümüş ve kendi hayatlarına yönelmiş olan kızlarına belki de artık yıllardır içinde tuttuğu korkuları anlatmanın vaktidir diye düşünüyor belli ki. Ginevra aileden bu kadar “farklı”ysa o zaman kime benziyor olabilir diye düşünürken Chiara’nın ailesi ve özellikle de annesi giriyor devreye. Kendi annesi hakkında kızına anlattıkları aracılığıyla içine doğduğumuz aileyi seçemediğimiz ama seçimlerimizi kendimizin yaptığı noktasına da odaklanıyor yazar. Aileye isyan, travmalar, kuşaklar arası çatışma, kurulan ya da kurulamayan bağlar gibi meselelere bol bol değiniyor. Üçüncü ve son mektup ise eşi Davide’ye… İlk iki mektup boyunca kızlarına anlattıkları aracılığıyla eşiyle aralarında uyumlu bir ilişki, sevgi, saygı ve içtenlikle birlikte büyük bir aşk olduğunun bilincindeyiz artık ancak yine de eşi Davide ve henüz küçük olan oğulları Elia’nın da bilmesini istediği şeyler var. Bu noktada yine kürtaj, yapılan seçimler, bağlar gibi konuların etrafında dönüyor Chiara ve Davide’ye de bahsetmek istediği duyguları var. Bu bölümde Chiara’nın kapsayıcı ve koruyucu bir anneden tutkulu ve destekleyici bir eşe dönüştüğünü görüyoruz. İçine doğduğumuz aileden sonra başka biriyle bir aile kurmanın zorlukları, içine düşülen handikaplar ve o kurulan bağı devam ettirme gayretini okuyoruz. Hayatın sürprizlerle dolu olduğu ve bu sürprizlerin bazen de nahoş şeyler olduğunu bu bölümde fazlasıyla görüyoruz. Bu sebeple ilk iki bölümde alışılan anlatının dışında bir korku kaplıyor okurun da içini tıpkı Chiara gibi. Uzun uzun duygularını anlattığı bu mektuplarda aslında temelde kendi dönüşümünü, değişimini anlatıyor Chiara. Rüzgârın bir esinti hâlinde geldiği ve insanın o tatlılığa kapıldığı bir hayatı anlatıyor Susanna Tamaro bu romanında. Sadece Chiara’nın gözünden okuduğumuz bu roman, bittiğinde inanılmaz merak kırıntıları bırakıyor okurun zihninde. “Peki ya Alisha, Ginevra, Davide?” diyor zihninizdeki bir ses; onlar nasıl yorumlardı acaba bu yaşanılanları ve içinde olunan hâli? Aile bağları nereden eser ve nereye doğru gider? Susanna Tamaro’yu sevenlere ve özellikle de onunla henüz tanışmamış olanlara tavsiye ediyorum bu romanı. İyi okumalar.

 

[1] Susanna Tamaro, Yel Dilediği Yerde Eser, Çev. Eren Cendey, Can Yayınları, 2023.