Beyin Çürümesi
Yazılar

Beyin Çürümesi

İbrahim Berksoy

Dünyaca ünlü Oxford Sözlüğü her yıl bir sözcüğü ya da kavramı “yılın sözcüğü” olarak seçip o sözcük ya da kavram etrafında bir farkındalık oluşturuyor. 2024 yılı için seçilen sözcük/kavram Türkçeye -şimdilik- “beyin çürümesi” olarak çevrilen “brain rot”. Oxford Sözlüğü bu kavramı “önemsiz ve zorlayıcı olmayan içeriklerin aşırı tüketimi sonucu kişinin zihinsel durumunun ve entelektüel halinin bozulması” olarak tanımlıyor. Sözlük, yılın sözcüğünü 37 bin kişinin katılımıyla önceden belirlenmiş altı aday sözcük arasından seçmiş. Seçim için katılımcıların ilgisine sunulan diğer beş sözcük ise şunlarmış: Sosyal medyada sorumlu davranmayı ifade eden “ağırbaşlı” (demure), bir ürünün fiyatını talebe göre değiştirmeyi belirten “dinamik fiyatlandırma” (dynamic pricing), bir konuda arka plan bilgisi olup kolektif anlatı haline gelen bilgi için kullanılan “lore”, romantizm ve fanteziyi birleştiren kurgu türünü niteleyen “romantasy” ve yapay zekâyla üretilmiş düşük kaliteli içerikler için kullanılan “slop”.

 

Kimi sözcükler/kavramlar kitap sayfalarının bir yerlerinde öylece durup dikkat çekeceği, okunacağı, gün yüzüne çıkacağı zamanı beklerler. Shapespeare’in ünlü oyunu Hamlet’in bir sahnesinde Danimarka Prensi Hamlet kitap okumaktadır. Sarayın mabeyincisi Polonius Hamlet’in yanına yaklaşır ve sorar: “Ne okuyorsunuz efendimiz?” Hamlet şöyle yanıtlar soruyu: “Kelimeler, kelimeler, kelimeler.”

 

Konuşurken de yazarken de kelimeler önemlidir. Hangi kelimenin ne zaman nasıl karşımıza çıkacağı bilinmez. “Beyin çürümesi” de işte böylesi sözcüklerden biri. Sözcüğü bu haliyle (“brain rot” olarak) ilk kez ünlü doğa gezgini, şair, yazar, doğa felsefecisi Henry David Thoreau, 1854’te yayımlanan Walden adlı başyapıtında kullanmış.   Aradan geçen 170 yıla rağmen kitapta yer alan düşünceler,  bugün bile modern çevreciliğin ve çevre korumanın temel ilkeleri arasında sayılmaktadır. Thoreau, kitabında bu terimi şöyle kullanmış: “İngiltere patates çürümesini tedavi etmeye çalışırken, çok daha yaygın ve ölümcül olan ‘beyin çürümesini’ tedavi etmeye kimse çaba göstermeyecek mi?”

 

Bu sözcük geçmişte daha çok “mental çöküntü”ye uğramış kimseler için eleştirel anlamda kullanılmış. Günümüzdeyse bu sözcüğün Oxford Sözlüğü’nde yılın sözcüğü olarak yer almasının belli başlı iki nedeni var: Birincisi sosyal medya bağımlılığının endişe verici sonuçları (“önemsiz ve zorlayıcı olmayan içeriklerin aşırı tüketimi sonucu kişinin zihinsel durumunun ve entelektüel halinin bozulması”), diğeri de ahtapotun kolları gibi bizi sımsıkı saran, adeta nefessiz bırakan, neden-sonuç ilişkisinden yoksun, bilimsel düşünceye aykırı, düpedüz hurafelerden beslenen endişe verici nedensiz kaygılar. Her iki olumsuz durumun da sosyal medya ortamında hızla yayılıyor olması, bu yolla güncelik hayatımızın hemen her ânının kontrol altında tutuluyor olması ve tüm bunların sonucu olarak da beynimizin günden güne çürümekte oluşu konunun uzmanlarını hem endişelendiriyor hem de daha fazla geç kalınmadan tutarlı bir farkındalıkla sorunun üzerine gidilmesi gereğini ortaya koyuyor.

 

Geçmişte “beyin yıkama” sözcüğü çok kullanılırdı. Gerek bireylerin gerekse toplulukların düşünce yetisi yaygın ve sistematik propaganda yöntemi olarak beyin yıkama yoluyla köreltilir, böylelikle kişiler, topluluklar ve giderek bütün bir toplum dar ve sığ bir robotik düşünce yapısıyla biçimlendirilirdi. Ancak beyin yıkama sözcüğünün sıkça kullanıldığı dönemlerde bu amaca yönelik propagandanın hızı şimdiki sosyal medya hızının oldukça gerisindeydi. Bu nedenle de etkisi çoğu yerde sınırlı ve “lokal”di. Ayrıca bu yolla sonuç almak için uzun yıllar sürecek “ısrarlı” çalışmalar gerekirdi. Sürenin uzaması, beyin yıkamaya maruz bırakılan kişilerin, toplulukların çoğu zaman sabırlarını zorlar, zincir en zayıf halkasından kopardı.  Şimdi ise öyle değil. Sosyal medya çağında her an öyle çok yalan yanlış içerik bombardımanına tutuluyoruz ki hem değerli zamanımızın büyük bir bölümünü bile isteye bu önemsiz ve değersiz içeriklerin alıcısı olarak geçiriyoruz hem de -daha kötüsü- bu önemsiz ve değersiz içerikler yüzünden beynimiz her geçen gün azar azar çürüyor… Doğal düşünme reflekslerimizi bile giderek yitiriyoruz. Örneğin cep telefonumuz yanımızda olmasa ya da yitirmiş olsak, en yakınlarımız dâhil kimseyi arayıp haber verecek durumda değiliz hiçbirimiz, çünkü hafızamızda olması gereken her şeyimiz, ezbere bilmemiz gereken telefon numaraları bile hafızamızda değil elimizdeki, cebimizdeki o bir avuçluk telefonda saklı! Öğrenciler artık aklından dört işlemi yapamamakta, en basit işlemler için bile elleri hemen o avuç içi kadar cep telefonlarına gitmekte. Tüm bunlar azar azar beyni çürütüyor…

 

Kendimize gündelik yaşantımızın, ev ve iş hayatımızın dışında ayrı birer sanal kimlik, sanal yüz edinmemiz doğal yaşam döngümüzde bocalamalara, güvensizliklere, çaresizliklere, kimi zaman da onarılması güç hasarlara yol açmakta. Beyin çürümesini hızlandıran ve daha da kötüsü giderek ağırlaştıran nedenlerin birisi de bu türden sosyal medya bağımlılığı. Gündelik doğal hayat ile sosyal medyada imal edilmiş hayat arasında beynin gün boyu sürekli ikilemde kalması çürümeyi çoğu zaman dramatik boyutlara ulaştırıyor.

 

İçinde bulunduğumuz iktisadi kriz ortamında kalitesiz ve ucuz ürünler günden güne raflardaki kaliteli ürünleri birer birer kovuyor. Yiyecek ve içeceklerde, temizlik ürünlerinde, giyim kuşamda, hazır yemekte, lokantalarda, her yerde bu böyle. Beyine, düşünceye yönelik ürünlerde de bu böyle. Çalakalem, üstünkörü yazılmış kitaplar, çoğu propaganda ürünü gazeteler, dergiler, teyit edilmeden (doğrulanmadan) olduğu gibi kullanılan kullanılan/paylaşılan sosyal medya içerikleri ve daha bir sürü şey. Kalitesiz, denetimsiz gündelik tüketim ürünleri nasıl sağlığımızın bozulmasına yol açıyorsa beyine/düşünceye yönelik önemsiz, değersiz, basit içerikler de beyin çürümesine yol açıyor. Özellikle düşük kaliteli sosyal medya içeriklerinin çok yoğun bir biçimde ve uzun süreli olarak tüketilmesi bireylerin ve toplumların ruh ve beden sağlığını tehdit ediyor. Mental yetilerimizi sinsice körelten, bireysel ve toplumsal beyin çürümesine yol açan bu gibi olumsuzlukları şimdiden ciddiye alıp gerekli farkındalıkları şimdiden oluşturmalıyız.