Bir Buket Gül
Öykü

Bir Buket Gül

Yonca Yaşar

Kurye, kolunun arasında taşımakta zorlandığı bir buket çiçekle oflaya puflaya 21 numaralı dairenin önünde duruyordu. Son teslimatını yapıp eve gitme telaşı içindeydi.  Israrlı ısrarlı çaldığı zil alt kattan duyuluyordu.  Elindeki listede yazan telefon numarası da cevap vermeyince  asansöre doğru yöneldi. Asansörden çıkan kadın, kuryenin elindeki çiçeği görünce  tüm hücrelerine kadar ürperdi.  Kadın, sevgilisiyle tartıştığı o günden beri ondan pişman olacağına dair bir işaret bekliyordu.  Sonunda dedi. “Bu sefer de çiçek gönderdi demek. En sevdiğim güller…”

 

Kurye, kadının yüzündeki tebessümden, elindekini teslim edeceği kişiye rastladığı hissiyle derin bir nefes aldı.  İki kapı vardı katta.

 

Kadın hafif titrek bir sesle “Hangi daireye geldiniz?” diye sordu. “21 numara” dedi, aceleci bir sesle kurye.  “21 numara mı, bir yanlışlık yok değil mi?” dedi kadın. Kurye elindeki teslimat fişini  kontrol etti. “Doğru, 21 numara.” Kadının saniyeler içinde düşen yüzünden çıkan gürültü o kadar şiddetliydi ki yan taraftaki kapının açıldığını kimse fark etmedi. Elinde havluyla kapıda beliren adam, “Zili çalan siz miydiniz?” diye sorarken, kuryenin yanında şaşkın duran kadına da bir bakış fırlattı.

 

Kurye “Evet, beyefendi teslimat sizin.” dedi. Adam kuryenin elindeki gösterişi gül buketin bakarak, “Bir yanlışlık yok değil mi dedi?”

Kurye kadınla adam arasında gidip gelen düşüncelerini hızlıca toplayıp, “Adreste 21 numara yazıyor beyefendi.” dedi.

“İsminiz Deniz…” Adam araya girerek, “Evet Deniz Yılmaz.” Kurye nihayet tamamlayacağı teslimat işlemlerinin gerisini yaparken kadın başı öne eğik şekilde 22 no’lu karşıdaki dairesinin anahtarını bulmaya çalışıyordu.

 

Kurye  asansöre binip aşağı indiği sırada karşılıklı iki kapının kapanma sesi duyuldu. Kadın düşmemek için yaslandığı kapının ardında hıçkıra hıçkıra ağladı. Ne zaman sonra üstünü değiştirip dışarı çıktı. Gözleri,  iki kapı arasında duran küçük not kağıdına takılı kaldı.

 

“Dikenlerini gizleyip geri dönmediğin, beni kendime hatırlattığın için teşekkür ederim.” yazıyordu.

Notu, karşı kapının eşiğine bıraktı. Zili çaldı ama açılmasını beklemeden asansöre bindi.

 

Bulduğu ilk çiçekçi dükkanına girdi.  Kendine aldığı rengarenk kır çiçeği buketiyle eve dönü. Çiçekleri vazoya yerleştirirken gözünden akan bir damla yaşla Sertap Erener’in radyoda çalan şarkısına eşlik etti. “Umurumda değil, iyi ki bitti…’