Çoktandır Söylenmemiş
Kitap İncelemeleri

Çoktandır Söylenmemiş

Dilek Şimşek

Adalet Temürtürkan’ın H2o kitaptan çıkan öykülerine bir bakış atacağım. Çoktandır söylenmemişler şimdi ne diyor, incelemeye değer.

 

Kitap kapağındaki gözleri kapalı, ağzı haykıracakmış gibi açık, güzel ve esmer kadın, okuma bittiğinde bir anlam kazanıyor. Kadın olmak, öteki olmak, bunlardan dolayı ezilenlerin sesi olmak derdiyle yazılmış öykülerin hemen hepsinin yaşamda bir karşılığı var gibi.

 

Yüz on beş sayfa ve on yedi öyküden oluşan kitap, nitelikli okura dil bütünlüğü ve ortak bir tema sunuyor. Sık rastlanan bir durum değil, kıymetli. Yazar kendine ait bir dil oluşturmuş, bu dil yöresel ve sınırlı kalmakla birlikte kendi içinde tutarlı. Üstelik Türkçeyi oldukça iyi kullanmış olan Adalet Temürtürkan, okuyucuya unutulmuş sözcükleri, deyimleri hatırlatıyor. Zaman kipleri açısından da başarılı olan, baştan sona akıcılığı olan bu dil belli bir ritme de sahip.

 

Ingeborg Bachmann’ın Frankfurt Dersleri’nde dediği gibi yapıtlar hakkında söylenen her şey, yapıtların kendisinden hafif kalır. Bir kitap tanıtımı, o kitapla ilgili yorumları yaparken akılda tutmalı. Yine de söylemeliyim ki iyi öykülerden oluşan ve okunmayı hak eden Çoktandır Söylenmemiş dil ritmi, akıcılık, başarılı atmosfer kurma ve özgünlüğü sağlamış olması açısından dikkate değer.

 

Öykülerdeki ortak tema kırsal yaşam, daha çok köylerde yaşayan kadınların, çocukların, başkalarına benzemeyenlerin yalnızlığı, çaresizliği. Köylerin kapalılığımda ve durağanlığında dedikoduyla değişen yazgılar. Kadınların birey olamama sıkıntısı, çaresizliği. Sahipli olmak ve sahipsiz olmak sorgulanmış. Okumak, çalışmakla şehre adım atanların yanı sıra şehirden gelen öğretmen gibileriyle yaşamı değişmek üzere olan öykü karakterleri var bu kitapta. Kendileri gibi olmamanın sancısını çekenler de anlatılmış. Kitap bittiğinde Nietzsche’nin bir önermesi akla geliyor, tek bir şey olabilmek, tek bir şeye varabilmek için çok yerde, çok şey olmak gerekiyor.

 

Adalet Temürtürkan’ın dilinin bir başka özelliği güçlü detaylar ve şiirsellikle oluşturulmuş betimlemeler. Özellikle öykü atmosferini kurarken yararlandığı doğa tanımlarındaki dilinin etkileyici olduğu söylenebilir. Birkaç örnek vermek yerinde olacak:

 

“Güneş birkaç gün nazlanır, duvağını hafifçe kaldırır, gözünü açar, saçlarını dağıtır, utangaç bir gülümsemeden sonra kahkahalar atar, yosma gibi açılır saçılırdı.”
“Enine boyuna uzanıyordu sonsuz sarı, sınırı yoktu. Sıcak, ışıl ışıldı. En önde turuncuya çalan sarı, başak sarısı, gün ışığı sarısı. Nazlı nazlı yaylanıyordu sarılar. Sarı bittiğinde mor dağlar, başında açık uçuk mavi, içinde ipliksi beyaz bulutlar.”

 

“Gün akşama vardığında, elimi uzatsam tutacak kadar yakındı dolunay. Buz grisi gölgeli ışığı hem çekici hem tedirgin ediciydi.”

 

Dikkat çekici Kuyudaki öyküsündeki Telli Bibi, Gülgez Bibi karakterlerinin varlığı çok yerinde. Oluşturdukları zıtlık, özlenen varolmayan hakkında fikir veriyor. Bu öykünün finalinin adım adım geldiğini ve ustalıkla yazıldığını belirtmek gerek.

 

Soyka Toprak öyküsünün başı ve finali birbiriyle son derece uyumlu ve başlangıçta uyandırdığı merak finalde ustalıkla çözümleniyor.

 

Kısmetin Beklediği öyküsünün girişi öykü yazanlar için örnek niteliğinde.

 

Öyküleri okurken arada dikkat çeken olumsuz bir durum, anlatıcının karakterlerin aklından geçenlerin neredeyse tamamını biliyormuşçasına yaptığı aktarımlar.

 

Bir başkasıysa öykünün ödüllü olduğunun kitap sonunda belirtilmesi yerinde olacaktır. Yazarken olduğu kadar, okurken de özel ve içsel bir durum oluşur, bu bir serüvendir. Dış bir uyaranın gösterdiği işaretlerle etkilenmemesi gerekir.

 

Çoktandır Söylenmemiş’teki hemen her öyküde okurun karşısına çıkan doğa betimlemelerine, diyaloglarıyla tanınan karakterler, başlarına gelen olaylar ustalıkla bir çerçeveye oturtulmuş, iyi öyküler ortaya çıkmış. Sonuçta sağlanan bütünlük kitabı, sonuna kadar okutturuyor. Kant bütün sınırlarda olumlu olan bir şeyler de olduğunu söyler. Köyle sınırlıymış gibi duran bu öykülerin tamamında evrensel bir dert bulunması kitabın başarılı olduğu yönlerden biri. Adalet Temürtükan’ın şehir hayatıyla ilgili öykülerde nasıl bir dil kullanacağını merak ediyorum.