Yazarların metinleriyle, kitaplarıyla ilişkisini merak ettiğim Eksik Paragraf başlıklı bu röportaj serisinde yeni konuğum sevgili Can Öktemer.
Can Öktemer’i Ankara kokan ilk romanı Hayat, Evren ve Sezen Hakkında ile ağırlıyorum.
“Ankara’daysanız hep uğurlayan taraftasınızdır…”
Otuzlarının ortasına yaklaşırken seçimlerinin sonuçları konusunda esaslı sorularla baş başa kalan genç bir adam, beklenmedik bir anda, bir hastane koridorunda cevaplara dair bir ipucu yakalar. Bu ışığın onu hayatın en temel sorusuyla sınayacağından habersizdir… Can Öktemer, kahramanlarıyla birlikte, kült şarkılar eşliğinde, kült mekânlarla dolu bir Ankara kartpostalını adımlarken, özgürlük ve aidiyet arasındaki sonsuz gerilime bir şerh koyuyor: “İçinde bizim hikâyemizin de yer aldığı tarih silinince bizden geriye ne kalır?” Hayat, Evren ve Sezen Hakkında, geçmişin yanılsamasına ve geleceğin belirsizliğine rağmen, umudun çekirdeğine sımsıkı sarılan bir ilk roman.
Bu hayatta birini sevmek, âşık olmak ama gerçekten âşık olmak bazen nasıl tesadüflere bağlı olabiliyorsa yalnız kalmak da öyledir. Her şey ihtimaller dahilinde… Bana kalırsa geçmiş gök gürültülü sağanak yağışlı havalara benziyor. Böyle havalarda geleceğin üzerini kara bulutlar örter. O yüzden bazen gökyüzündeki bulutları olabildiğince ileri itmek gerekiyor ki hikâye devam etsin. (Tanıtım bülteninden.)
1.Kitabınızda sessizliğin, anlatılmayanın ya da boşlukların yeri nedir? Okura bıraktığınız kısım için neler söylemek istersiniz?
Hayat, Evren ve Sezen Hakkında’nın akışı bir yol hikâyesi şeklinde ilerliyor. Hikâyenin anlatıcısı yolun sonunda bir noktaya varıyor. Onun için aslı amaç yola çıkmayı başarabilmekteydi ama yolun sonunda vardığı noktadan nereye ilerleyecek onu henüz bilmiyoruz. Buradaki boşluk veya yarım kalmışlık noktasını seviyorum açıkçası. Bir yerlerde Sezen ve Cem’in hikayelerinin devam ettiği fikrinden de hoşlanıyorum tüm olasılıklara açık bir durumları var.
Sanırım bir okur olarak da bana her şeyin anlatıldığı, her şeyin açıklığa kavuştuğu hikâyeleri pek sevmiyorum. Karakterlerin hikâyenin sonunda başka bir evrende hikâyelerine devam ettiği kitaplardan hoşlanıyorum.
2.Romanınızdaki karakterleri yaratırken nasıl bir yöntem izliyorsunuz?
Özel bir yöntemim yok ama yola çıkarken karakterlerin hangi müzikleri dinleyebilecekleri üzerine düşünüyorum. Böylesine bir harita karakterlerin kişiliği üzerine çok şey söylüyor. Bir insanı tanımanın en iyi yollarından birinin dinlediği müzik olabileceğine inanıyorum.
3.Bazı yazarlar karakterlerini tam anlamıyla kontrol edemediklerini, onların bir noktadan sonra kendi yollarını çizdiğini söylüyor. Sizce bir yazar karakterlerine ne ölçüde yön vermeli?
Burada hassas bir denge kurmak önemli bana kalırsa. Ne tam bağımsız karakterler deklarasyonu ne de katı ve tavizsiz bir yazar pozisyonu. Hem hayatta hem kurguda eşit ilişki kurmak önemli.