Her Şeyden Çok Sevmiyorsanız Bu İşi Yapmayın
Karnaval Sahaf

Her Şeyden Çok Sevmiyorsanız Bu İşi Yapmayın

Şirvan Erciyes

Şirvan Erciyes: Türkiye’nin en bilinen Sahaflarından birisiniz. Hakkınızda belgesel film bile çekildi. Tarsus ve civarıyla sınırlı kalmayan Antik Sahaf İsmail Abi imajı nasıl oluştu?

 

İsmail Kün: Öncelikle teşekkür ederim. Aslında bilinen anlamda sahaf olmadık biz. O nedenle sahaf – kitapçı olarak düzeltmek isterim. Eski dil bilen, kıymetli arşivlere sahip, koleksiyoner ve araştırmacılarla iletişim halinde olan sahaflara saygı duymakla birlikte bizim sahaflığımızı, yaşadığımız küçük kentimizde kültürel bir bellek oluşturma çabası olarak tanımlayabiliriz. Unvanımızdaki  “sahaf” kelimesi de ilk zamanlarda, yeni kitap alamadığımız günlerde raflarımıza evden getirdiğimiz kitapları dizmek zorunda kalışımızdandı. Zamanla eski kitaptan kopmadık ama kendimizi daha çok okuma kültürünü yayma çabasının bir parçası olarak tanımlayarak hep “kitapçı” olarak gördük ve öyle tanımladık.

 

Antiksahaf Kitabevi ilk kurulduğu yıllardan bugüne, taşrada bir kitapçının nasıl olması, neler yapması gerektiği üzerine çok farklı faaliyetlerde bulundu. Okuma kültürünün yaygınlaşması için, okullarda kitaplıklar kurulmasına öncülük yaptı. Öğrencilerin kitaba daha kolay ulaşması için kampanyalar düzenledi.

 

Yolu Tarsus’a düşen bütün konser organizasyonlarında ve tiyatro temsillerinde davetiyelerin geniş kitlelere ulaşmasını sağladı. Kitabevinde düzenlediği mini tiyatro ve dinletilerle kitabevini cazibe merkezi haline getirirken, yazar buluşmaları ve imza günleriyle de kentin kültürel atmosferini renklendirdi. Sürekli değişen ve dönüşen dünyada kendini var etmeyi sürdürmenin şartlarını zorladı. Sosyal medyanın yaşamımızın seyrini belirlediği günümüzde kitabevi, belirlediği medya hesaplarını gerçekçi ve okuma kültürüne hizmet edecek şekilde kullanmaya başlayınca da ortaya güzel bir imaj çıktı. Gelip geçici bir hevesle başladığımız fakat zamanla bir iradeye dönüşen ve inatla devam ettirdiğimiz kitapçılık faaliyetlerinde kendi okur kitlesini kurmayı başaran bir kitabevi olarak varlığımızı koruyoruz.

 

Sevgili Nazlı Berivan da büyük emek harcayarak çektiği belgeselin adını bu nedenlerle Kitapçı olarak belirledi. 2022 yılında çalışmalarını tamamlayan Kitapçı belgeseli, 2023’te ilk gösterimini yaptığı Kadıköy başta olmak üzere; Adana, Mersin, Tarsus, Bodrum gibi merkezlerde ve yurt dışında özel gösterimlerle, ilgililerin beğenisine sunuldu. Hakkında çok konuşulan ve değerlendirilen belgesel, tabii ki kitabevimizin bilinirliğinde önemli rol oynamıştır. Bu vesileyle emeklerinden dolayı sevgili Nazlı Berivan Ak’a minnettarlığımızı da belirtmiş olalım.

 

Sahaflık ya da kitapçılığa ne zaman ve nasıl adım attınız?

 

1996 yılında oldukça geç başladığım askerlik görevimi yerine getirerek doğduğum kente Tarsus’a dönmüştüm. Askere gitmeden önce uzun yıllar çalıştığım gazete dağıtım firmasına dönüp orada çalışmak istemedim. İşte, o günlerde boş durmamak için iki arkadaşımla birlikte esnaf işletmelerinin duvarlarını süsleyen takvimlerden yapıyor ve geçimimizi sağlamaya çalışıyorduk. Ancak, bu çalışmalardan elde ettiğimiz gelir sürekli olmadığından ailemin ihtiyaçlarını sağlamaya yetmediği gibi işimizi sürdürmek için gerekli fiziki mekânı tutmamıza da olanak vermiyordu. O yıllarda iş yaptığımız esnaflara borçlanarak küçük bir dükkân tutup, bütün kitap okurlarının hayali olan küçük kitapçı dükkânını açmak istedik. Birkaç ay çarşının altını üstüne getirdik ve sonunda bir pasajın giriş kapısında “Derya Kundura” tabelası bulunan ve vitrin camında “Kiralık” yazılı bir A4 yapıştırılmış, küçük bir dükkânda karar kıldık. Zaman kaybetmeden pasajın çaycısında mola verip, dükkân sahibine ulaşmaya çalıştık. Ulaştığımızda da dükkân için istenen kira miktarı bütçemizin çok üstündeydi. Bu aşamada, esnaf dostlarımızdan bir miktar borç alarak dükkânın anahtarını nihayet teslim aldık. İlk gün kapıyı açarak dükkâna girdiğimizde yerde yeni bir halı, duvarlarda geniş ayakkabı rafları, önceki kot satıcısı işletmeciden kalan mini bir soyunma kabini, bir masa ve iki sandalye bizi karşılamıştı. Yani dükkân, bizim için biçilmiş kaftandı. Öyle ya, hiç ek masraf yoktu. Yoktu olmasına yoktu ama biz, kitap alım işini de bilmiyorduk ki! Üstelik bunun için bütçemiz de yoktu. İşte o an “sahaflık” fikri geldi aklımıza. Öyle ya üçümüzün de evinde hatırı sayılır miktarda kitap yok muydu ve onlardan bazılarını dükkâna getiremez miydik? Fikir kabul gördü ve evlerimizden getirdiğimiz kitaplar, dergiler ve o zamanlar “çekme kaset” denilen müzik kasetleriyle dükkânımızdaki raflarımızı doldurmamız çok da zor olmadı. O minik dükkânda üç yıl kaldık fakat şu an kullandığımız logomuzu orada çizdik, hâlâ kullandığımız kitap poşetlerimizi ilk orada tasarladık ve kullanmaya başladık. Buna karşın, dükkânın önündeki “Derya Kundura” tabelasını da iki yıla yakın kullanmak zorunda kaldık. Çünkü bütün maddi gelirimizi, kira ödemeye ve kitap almaya kullanıyorduk. Anlayacağınız kitap, bütün zamanımızı ve bütün gelirimizi istiyordu.

 

Sahaflık ya da genel anlamıyla kitapçılık sizce bir meslek midir?

 

Öncellikle ben, bu iki kavramı (sahaflık ve kitapçılık) meslek diye nitelemiyorum. Tabii ki bizler de vergi verdiğimizden sistemde “esnaf” veya “meslek erbabı” olarak tanımlanıyoruz. Bir bakkal veya terzi, mesleklerinin gereklerini öğrenme süreçleri bir süre zarfında bitirirken; bir sahafın veya kitapçının kitapları raflarına koymalarıyla o öğrenme süreci bitmiş olmuyor. Satış yapmak için ve devamlılıklarını korumak raflarına koydukları kitapları okumaları ve kıraat etmeleri gerekiyor. Bu süreç bulunan her eski kitapla, yayımlanan her yeni eserle yeniden başlamak zorunda. Üstelik bu anlamda hiçbir zaman kitap yayımlanamayacak olsa da sadece şu ana kadar dağıtıma verilen kitapları okumak dahi bir insanın ömrüne sığamayacak düzeydedir. İşte bu nedenle bence kitapçılık ve sahaflık bir meslek değildir fakat bir yaşam biçimidir.

 

Uzun yıllar bu iştigale gönül vermiş, her konuda on binlerce kitaplık arşivleri bulunan sahaflığa okuyup biriktirerek, yazıp paylaşarak hizmet etmiş, Turkuaz Sahaf, Nedret İşli, Müteferrika Sahaf, Lütfü Seymen ağabey gibi birçok sahaf büyüğümüz aslında sahaflık iştigalini çok güzel bir şekilde sürdürüyorlar. Bu büyüklerimizin yanında bizim iştigalimiz olsa olsa sadece kitapçılıktır.

 

Ancak yukarıda böyle bir cümle kurunca, sahaflığın yanında kitapçılığı küçümsediğim anlaşılmasın lütfen. Okuma kültürünün yeterince oturmadığı, yayımlanan kitapların raf ömrünün uzun olmadığı ülkemizde; sayıları her gün azalarak, yok olma sınırına gelen biz bağımsız kitapçılar, bulunduğumuz bölgelerde kitap çeşitliliğini koruyan, nitelikli kitapların okurlarıyla buluşmasını sağlayan, bu yönüyle kendi okurlarını da yetiştiren mecralardır. Bağımsız kitapçılığın tamamen ortadan kalkmasıyla birlikte, giderek daha da güçlenen e-ticaret mağazalarının içeriğine bakmadan sadece çok satan kitaplara yönelecekleri ve kıymetli fakat satış şansı az olan kitaplar için yatırım yapmayacakları aşikârdır. Bu halleriyle tekelleşecek olan e-mağazalar, çok satan az sayıda ve az çeşitlilikte olan kitap kültür dünyamızı giderek daha da daralmasına ve sıradanlaşmasına hizmet etmiş olacaklardır.

 

Tarsus’ta kültür ve edebiyat elçisi nitelemesini hak eden faaliyetler yürütüyorsunuz. İmza günleri, söyleşiler, farklı sanat dallarında etkinliklere ev sahipliği yaptığınızı biliyoruz. Bu faaliyetler nasıl başladı?

 

Söyleşinin henüz başında içinde “taşrada bir kitapçı” geçen bir cümle kurmuştum. İşte o cümleyi, bir soru olarak kendimize çok kez yönelttik “Taşrada bir kitapçı ne yapar?” diye üzerine çok düşünüp sorguladık. Öncelikle yayın dünyasında neler oluyor ve Tarsus’a bu nasıl yansıyordu, büyük kentlerde kitapçılar neler yapıyorlardı da varlıklarını sürdürüyordu? İşte bu sorulara verdiğimiz cevaplarla eskinin kıymetini bilmekle beraber yeninin de arkasında ısrarla durmamız gerektiğine karar verdik. Yeni çıkan kitapları ısrar ve heves içinde takip ediyor, okuyup okutuyor ve yazarını kentimize davet etmeye çalışıyorduk. Okuma grupları oluşturup onlara yeni kitaplar öneriyorduk. Zamanla bunlara ek olarak Silifke, Adana ve Mersin gibi çevre yerleşim birimlerinde de “Edebiyat Günleri” adı altında etkinliklerde birçok yazarı okurlarla buluşturduk.

 

2016 yılından bu yana (Pandemi günleri dâhil) Yaşar Kemal Vakfı ve çeşitli bölge belediyelerinin işbirliğiyle düzenlediğimiz “Yaşar Kemal Sanat Günleri” etkinliklerinde her yıl en az 300 öğrenciye, büyük ustanın kitaplarını okutup belirlenen temayla ilgili atölyeler gerçekleştirip, çocuklarda Yaşar Kemal algısı oluşturmaya çalışıyoruz.

 

Bunları anlattıktan sonra, sorunun cevabını “aramak” olarak verebilirim aslında. Ve sanırım biz hep arıyorduk ve hep arayıp “Başka ne yapabilirim?” diye soracağız kendimize.

 

Aynı zamanda iyi bir okursunuz, kitaplarla olan ilişkiniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 

“İyi bir okur nedir” bilmiyorum. Aslında “okuyor” olma halini seviyorum diyebilirim. Okurken susmayı, okuduğumun beni alıp başka bir yere götürmesini seviyorum. Kendimize slogan yaptığımız bir cümle var: “Kitap sizi istediğiniz yere götürür.” işte ben bu hali seviyorum. Bir de şaşırmak istiyorum. Yeni bir güne, yine şaşırarak bakmak istiyorum. “Yazar bu cümleyi ne güzel kurmuş”, “şunu ne güzel düşünmüş ve ne güzel kurgulamış” diye şaşırmak istiyorum. Bu konuda her zaman Orhan Pamuk’un Kara Kitap isimli romanında son paragrafındaki söz gelir aklıma, “Hiçbir şey hayat kadar şaşırtıcı olamaz, yazı hariç.”

 

İşinizin zor ve keyifli yanlarından bahseder misiniz? Bu uğraşa gönül vererek, sahaf ya da kitapevi açmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

 

Öncelikle sözüm, sahaf ya da kitapçı açmak isteyenlere “Yapmayın!” demek olurdu ki gerçekten çok zor artık bu işler. Eğer oldukça varlıklı değilseniz ve her şeyden çok sevmiyorsanız bence bu işi yapmayın. Ben, hayatımdaki birçok şeyden vazgeçerek bu kadar yıldır sürdürüyorum bu işi.

 

Zor, çünkü okumaya merak zaten yoktu son yirmi yılda çok daha düştü. Zor, çünkü ekonomik ve siyasal zaaflar, kültür gibi, erdem gibi birçok toplumsal değeri en alta çekti. Kültür ve sanat uğraşlarına tarihimizde görülebilen en az seviyeye indi.

 

Keyifli yönü ise sadece birkaç çocuğun veya gencin eline bir kitap tutuşturmak veya bir gencin kitabevine girip bir kitap sorması.

 

Tarsus özelinde kitaplara ve kültürel faaliyetlere ilgi nasıl? Edebiyat ve sanat dar bir çevrenin uğraş alanı mı? Daha geniş kitlelere ulaşmak için neler yapılabilir?

 

Evet; her yerde olduğu gibi, Tarsus özelinde de kültür faaliyetleri çok dar bir kesimin ilgisini çekiyor. Çünkü insanlarımız okumayı sıkıcı buluyor; cep telefonunda sosyal medya videoları izlemek, telefon uygulamalarını takip etmek, öncelikle futbol ama genelde spor müsabakalarını izlemek insanımıza çok kolay ve güzel geliyor. Bundan dolayı da ne yazık ki okumak sıkıcı bir uğraş olmaktan ileri gitmiyor.

 

Yine ne yazık ki, ilgi uyandırmak için de yapılan çalışmalar ise yıllardır hep yetersiz kalmış. Çünkü insanlar, bizim olduğumuz tarafı sıkıcı buluyor ve “sıkılmak” dünyanın en eski ve hiç geçmeyen bir salgın hastalığı hâlâ.

 

Peki, hal böyleyken bizler ne yapabiliriz? Öncelikle bu faaliyetlere ilgi duyanların çevrelerinde de bu konu hakkında ilgi uyandırması gerektiğini düşünüyorum. Okuduğumuz bir kitabın çevremizde de okunmasını sağlamalıyız. Yakınımızda gerçekleşecek bir imza gününe, söyleşiye veya tiyatro temsiline daha geniş bir katılımın olması için gönüllü olarak çalışmalıyız. Yerelde ve genelde yönetim birimlerini sürekli ikaz ederek, ilgilerini kültürel ve sanatsal etkinliklere çekmeye ve bu etkinliklerin gerçekleşmesi için destek vermeye zorlamalıyız. Çevremizdeki herkesin kültürel etkinliklerde çeşitliliği arttırmak ve bu etkinlikleri cazip hale getirmek için bir yol aramaya çalışmalıyız.

 

Antik Sahaf’ın geleceğe dönük plan ve projelerinden bahsedebilir misiniz?

 

Bir bistro, kitap kulübü kurmak için girişimlere başladık. Bulduğumuz mekânda iyileştirme çalışmaları sürüyor.  Mekânda şimdiki yerimizde sunduğumuz kafe ve bistro hizmetlerini geliştirip, çeşitlendirmeyi planlıyoruz. İki katlı geniş mekânda dinleti, atölye ve söyleşileri gerçekleştireceğimiz alan ve dostlarınızla buluşup iki kadeh şarap içip sohbet edeceğiniz alanlar da bulunacak.

 

Kitabevinde düzenlenen etkinliklerden kısa süreli videoları arşivleyebileceğimiz bir YouTube kanalı kurmayı planlıyoruz.

 

Bütün çalışmalarımızda hayata kitapla tutunmaya, kitabı kahraman yapmaya çalışıyoruz.

 

Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

 

Siz başta olmak üzere bütün Karnaval emekçilerine ve bu zor şartlarda yazıya tutunan herkese teşekkür ederim.