Kaç Yaşında Yazar veya Şair Olunabilir?
Yazılar

Kaç Yaşında Yazar veya Şair Olunabilir?

Ahmet Karadağ

Kırk yaşında yazmaya başlayan ve ilk kitabını kırk yedi yaşında yayımlayan biri olarak yukarıdaki sorunun cevabı üzerine uzun uzun düşünürüm. Yazmaya başlamanın bir vakti var mıdır gerçekten? Ne saçma bir soru da diyebilirsiniz, haksız da sayılmazsınız aslında. Çünkü yazmaya ne zaman başlanacağı planlanabilir bir şey değil, bir bebeğin yürümeyi, konuşmayı öğrenmesi gibi ancak o vakit gelince olabilecek bir şeydir. O halde, ‘yazmanın vakti ne zaman gelir’ sorusuna cevap bulmalıyız. .

 

Ben her edebiyat türünde eser vermeye başlamak için yazarın/şairin belli bir gençliğe ya da olgunluğa sahip olması gerektiğini düşünenlerdenim. Bu yaş sınırını da belirleyen şey tamamen o edebiyat türünün doğasıdır. Bu sadece yazarlar için değil, okurlar için bile geçerli bir şeydir belki de. Kimi kitaplar gençken, kimi kitaplar da belli bir olgunluğa ulaştıktan sonra okunmalıdır. İnsan Karamazov Kardeşler’i,  ancak kırk yaşından sonra daha da anlayarak ve keyif alarak okuyabilir.

 

Şiirden başlayacak olursak, şiir doğası gereği en coşkulu, en yoğun duygu barındıran, en deliliğe yakın bir edebiyat türü olduğundan, şiire başlamak için de insan ömrünün bu özelliklere sahip dönemi olan gençlik yıllarında olmak gerekir. Hatta bir insan yirmi beşinden sonra şair olamaz bence. Artık şiire geç kalmıştır o kişi. İlk şiirini otuzundan sonra yazmaya başlamış büyük bir şair var mıdır, emin değilim. Nazım Hikmet ilk şiirini yirmi bir yaşında, Sezai Karakoç efsanevi şiiri “Mona Rosa”yı on dokuz yaşında, Atilla İlhan, İsmet Özel, Orhan Veli gibi şairlerin tamamı ilk şiirlerini yirmi beş yaşından önce yazmışlardır ve yirmi beş yaşından önce şair olarak bilinmeye başlamışlardır. Rimbaud Cehennemde Bir Mevsim’i yayımladığında sadece on dokuz yaşındadır ve zaten yirmi bir yaşında şiir yazmayı tamamen bırakmış, serseriliğe başlamıştır. Yazdığı az sayıda şiir, Avrupa’da ve tüm dünyada kendisinden sonra şair olan binlerce insana ilham vermiştir. Ancak gençler şair olabilir, yirmi beşinden sonra kimse şair olamaz. Sadece yirmi beşinden önce şair olabilenler yetmişinde de güzel şiirler yazmaya devam edebilirler.

 

Deneme, edebiyatın en güzel dallarından biridir ve bu da şiirin aksine gençlerin işi değildir bence. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük deneme yazarı Montaigne Denemeler’i yazmaya başlayacağı şatosunun ikinci katındaki kullanılmayan sandık odasına taşındığında otuz sekiz yaşındadır. Otuz sekiz yıl boyunca kütüphanesindeki antik Yunan eserlerini, Fransız klasiklerini okuyup uzun notlar almış ve artık belli bir olgunluğa eriştikten sonra Denemeler’i yazmaya başlamıştır. Sonraki on yıl boyunca nerdeyse durmaksızın yazarak o büyük eserini ortaya koymuştur. Yaşam, evlilik, ölüm, özgürlük, aşk, ihanet, din, savaş, barış, esaret gibi konularda yazabilmek için belli bir yaşam tecrübesi ve ruh olgunluğu gerekir.  Montaigne deneme yazarını tarif ederken “Güçlükten yılmaz, güçlüklere hep yeni baştan saldırmayı aldatıcı çözümlere yeğ tutar denemeci. Tıpkı filozof gibi o da soru savsaklamaya yeltenmez. O da filozof gibi, güçlükleri kapayan kesinliklerden çok, güçlükleri deşip göstermeye değer verir. Kestirip atan çözümlere sırt çevirip çözüm denemeleriyle yetinir katıksız filozof gibi denemeci de. Güçlükleri tekçilikte “bitirme”, filozofun da denemecinin de tiksindiği bir şeydir,” der ve bunu ancak belli bir ruh olgunluğuna erişmiş insanların yapabileceğini söyler. Elbette ki genç yaşta bu ruh olgunluğuna erişmiş insanlar olabilirse de bunlar istisnadır.

 

En zoru roman yazmaya ne zaman başlanmalıdır sorusunun cevabını bulmaktır bence. Kaç yaşından önce veya sonra romancı olabilir insan? Doğrusu bu çetrefilli sorunun cevabı hiç kolay olmadığı için birkaç çok büyük romancının onları romancı yapan eserlerini kaç yaşında yazdıklarına bakmak en doğrusu gibi. Tolstoy, Anna Karenina ve Savaş Barış’ı otuzlu yaşlarının başında yazmıştır. Dostoyevski, Ezilenler’i ve Ölüler Evinden Hatıralar’ı kırk yaşında, Faulkner Ses ve Öfke’yi otuz üç yaşında, Thomas Mann Buddenbrook Ailesi’ni yirmi altı yaşında, Gabriel Garcia Marquez Yüzyıllık Yalnızlık’ı kırk yaşında yazmıştır. Orhan Pamuk onu romancı yapan eseri Cevdet Bey ve Oğulları’nı otuz yaşında, Oğuz Atay Tutunamayanlar’ı otuz yedi yaşında yayımlamış, Yaşar Kemal yirmi dört yaşında yazmaya başladığı İnce Memed’i yarım bırakmış, otuz yaşında bitirebilmiştir. Ortalamaya baktığımız zaman çok önemli yerli yabancı roman yazarının eserlerini otuz ve kırk yaş yaş arasında yazdığını görürüz. Kırklı yaşlarından sonra ilk romanlarını yazan büyük yazarlara rastlasak da otuzlu yaşlarından önce büyük romanlar yazmış yazar sayısı son derece nadirdir. Romancılığın altın çağı otuz ve kırk yaş arasıdır.

 

Gelelim öyküye. Benim de edebiyatta eser verdiğim bir alanda ideal yaş aralığı nedir sorusunun cevabını birlikte bulmaya çalışalım. Çünkü öykü aslında, uzunluğu açısından değil de kurgulanması açısından roman ve şiir arasında duran ama daha çok şiire yakın bir edebiyat türü olduğu için, doğası gereği ideal öykücü yaşları, şair olma yaşından daha geç, romancı olma yaşından daha erken yaşlar olan yirmili yaşların ortalarıyla, otuzlu yaşların ortaları gibi geliyor bana. Belki doğrulamasını yapmak için büyük öykücülerin en bilinen öykülerini ne zaman yazdıklarına bakmak yardımcı olabilir bize. Kafka Bir Savaşın Tasviri’ni yazdığında yirmi bir, Çehov bilinen ilk öykülerini yazdığında yirmi altı, Alice Munro Mutlu Gölgelerin Dansı’nı yazdığında otuz altı, Sait Faik Semaver’i yazdığında otuz, Stefan Zweig ilk öykülerini yazdığında yirmi iki, Tomris Uyar İpek ve Bakır’ı yayımladığında otuz, Edgar Allan Poe ilk öykü kitabını yayımladığında yirmi üç yaşındaydı. Yerli ve yabancı öykücülerin ilk kitaplarını yayımlama yaşlarına bakınca yukarıdaki tezimi destekleyen bir durum ortaya çıkıyor. Yirmili yaşların ortalarıyla otuzlu yaşların ortaları arasındaki yaşlar öykücülüğe başlamak için ideal yaşlar gibi görülüyor.

 

Başta da dediğim gibi kırkından sonra yazmaya başlayan biri olarak Virginia Woolf’un “Otuzunuzdan önce yazdığınız hiçbir şeyi yayımlatmayın” dediği noktada olacağımı düşünebilirsiniz. Elbette ki yaşamı tanımanın, tecrübenin, üzerinden yılların geçmiş olmasının bir yazara önemli katkıları vardır. Ayrıca yaşlı bir yazar genç olmanın nasıl bir şey olduğunu deneyimlemesine rağmen, genç bir yazar yaşlı olmanın nasıl bir şey olduğunu henüz deneyimlememiştir ve bu açıdan yazdıklarında eksik bir şeyler kalacaktır. Ama tüm bunlar genç bir yazarı gençliğinden dolayı eksik ve yetersiz görme hakkı doğurmaz kuşkusuz. Bir yazarın yargılanması için elde olan tek veri bizatihi metnin kendisi olmalıdır. Ne yaş, ne cinsiyet ne milliyet metnin önüne geçemez. Yaşama ait algısı, tecrübesi, ruhunun olgunluğu birçok yaşlı insandan fersah fersah önde olan genç insanlar vardır ve bunların yazacakları birçok yaşlı insanın yazacağından güzel olabilir. Aynı olumsuz yargılamalardan yazmaya geç başlayan yazarlar da muaftır. Şiiri istisna edecek olursak, yazmaya kırkından sonra başlayıp da çok başarılı olmuş yerli ve yabancı yüzlerce yazar da vardır. Bu yazarları da sadece yazmaya geç başlamaları, yani “yaşlı” olmaları üzerinden yargılamak, önemsememek aynı şekilde büyük haksızlıktır.

 

Son olarak, bu yazının türünün “deneme” olduğundan ve yazarının elli yaşına merdiven dayamış olmasından yola çıkarak diyebilirim ki, eğer yirmi beş yaşını geçmişseniz boş yere şair olmaya heveslenmeyin. Öykü ya da roman yazacaksanız da benim gibi kırklı yaşları çok da geçmeyin derim. Ayrıca belirteyim ki, burada söylediğim her şey kişisel değerlendirmelerdir ve kolaylıkla karşı çıkılabilir. Zaten yaşlı olmam da bu karşı çıkmalara anlayışlı davranmamı gerektirmektedir. Bu da yazmaya geç başlamanın nadir avantajlarından biridir.