Geçen yıl, bir muhalefet partisinin kadın kolları üyeleri, 8 Mart’ta yaptıkları basın toplantısıyla iktidar mesajları vermişti. “Bu düzenin içinde iktidara gelirseniz, hepiniz erkekleşirsiniz,” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Silahların olmadığı, kadınların susturulamadığı, cinsel saldırının bir tehdit olarak kullanılamadığı bir yönetim biçimi yaratabilecek misiniz? Talip olduğunuz iktidar nasıl bir iktidar olacak?
İktidarda erkek egemen bir yapının olmasından öte, iktidar kavramı eril özelliklerle donatılmış. İktidarın eril yapısı kadınla iktidar arasında büyük bir engel oluşturuyor. Bu nedenle, Mary Beard, Kadın ve İktidar-Bir Manifesto başlıklı kitabında hepimize şunu soruyor; “Eğer kadınların, iktidar yapılarına dâhil oldukları düşünülmüyorsa, yeniden tanımlamamız gereken şey iktidar değil midir? Ve bunun için daha kaç asır beklememiz gerekiyor?” Sözün özü şu ki; siyasetin içerdiği tüm normların, değerlerin ve pratiklerin yeniden değerlendirilmesi gerekiyor.
İktidar bir güç odağı olarak görülüyorsa, cinsiyetçilik de dahil her türlü ayrımı içinde taşıyorsa, otorite, hakimiyet, baskınlık gibi anlamları varsa, emir ve itaat üzerine kurulmuşsa, hiyerarşi her şey demekse ve bu anlayış devam edecekse iktidara gelen kadın ya eril davranışlar sergileyecek ya da bir kenara çekilip sadece vitrinde kalacaktır.
İktidar ilişkileri toplumların genel yapılarında olduğu kadar, kişilerarası ilişkiler çerçevesinde de ortaya çıkar. Yaşayarak, görerek, duyarak birbirinden bağımsız olmadığını biliyoruz. Kadın “öteki” diye tanımlanarak, hayatın öznesi değil, nesnesi olarak konumlandırılmakta, kavramsal olarak da iktidardan dışlanmaktadır. Eril bir biçimde kurgulanan iktidar kavramı, güç ve otorite bağlamında yapılandırılarak, kadınları erkeklerin bir adım/bin adım gerisinde bırakmaktadır. İktidarın her iki özneyi içerecek şekilde yeniden tanımlanması kadın-erkek eşitliğinin olmazsa olmazı.
Öncelikle var olan iktidar kavramının eril bakış açısını algılamaya çalışmak gerekir. Erkeklerin kadınlar üzerindeki iktidarı, genel anlamda iktidar olgusundan bağımsız değildir. İktidar, bir kişinin ya da grubun iradesinin diğerlerine üstün gelmesi olarak görülmüyor mu? Otorite ise iktidarın duygusal ifadesi. İktidar yapılarında var olan erkek egemenliği ve otorite imgelerinin hepsinde eril özellikler yok mu? İlkel toplumlardan bu yana, doğuşsal özellikler ve ekonomik gelişmeler (tarımsal faaliyetler) ve en önemlisi de dinsel inanış ve söylemler kadının siyasetten dışlanmasını getirmiş, erkeğin iktidarda olması durumu iktidarın erkek olmasına yol açmıştır. İktidar bilgi ve söylem üretmektedir. İktidar erkek elinde olduğunda, üretilen bilgi ve söylem de erkeğin iktidarını, kadının iktidardan dışlanmasını desteklemektedir. Artık o alana girmek hiç kolay değildir.
Nerede doğacağımızı, anne babamızı, ekonomik koşullarımızı seçemeyeceğimiz gibi cinsiyetimizi de seçemeyiz. Çözüm; topluma, insanlığa her iki cinsin de katkısını özgürce verebilmesinde yatıyor. Kadını ve erkeği tüm insancıl özellikleriyle barındıran kapsayıcı bir iktidar anlayışında…
Kadının eril güç-erkek- tarafından denetlenmesi ve baskı altında tutulması, dolayısıyla iktidardan uzak tutulması bugünlere özgü değil. Ancak dünden bugüne kadını denetleme, baskılama mekanizmaları değişmiştir. Geleneksel öğretide kadının değeri ev içindeki faaliyetlerle anlam kazanırken, modern yaşamda bedeninin güzellik ve beğenilme yönleri değer olarak öne çıkarılmıştır. Kadın ve erkek arasındaki farklılık, bu kapsamda toplumsal imgeler ve değerler üzerinden yaşatılmaktadır. Toplumsal imgelerle yeniden üretilen kadın bedenine ilişkin algılar, kadın bedeninin bir denetim unsuru olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Kadın bedeninin denetimi, kendi dışındaki herkese, erkeğe, aileye, aşirete ya da topluma ait görünmektedir.
Kadın her durumda emekçidir. Çünkü, doğal nedenlerle üstlendiği ya da üstüne yıkılan işler bir yana, erkek toplumda kadın olarak yaşayabilmek için emek vermektedir. Çünkü erkek her an, yaptığı ev işlerini, sesini, oturuşunu beğenmediği için, kafası bozuk olduğu için, parasız kaldığı için, başka bir erkekten kıskandığı için, çok sevdiği için, boşanmak istediği için ve hatta canı istediği için bir kadını aşağılayabilir, dövebilir, öldürebilir. İşte bu karabasan gibi hayatı yine de güzelleştirmeye çalışan, mücadele ederken kaybedilen, öldürülen, yaralanan, her gün başka bir işkence yöntemi ile evde tutulan, işte evde sürekli çalışan tüm emekçi kadınlara ve ayrıca erkekliğini kadınlar, çocuklar, doğadaki diğer canlılar üzerinden göstermeye çalışmayan, öldürmeye değil yaşatmaya emek veren tüm erkeklere selam olsun…