Özgürlüğün Bedeli
Yazılar

Özgürlüğün Bedeli

Sofya Kurban

Sanayi çağının ağır çarkları dönmeye başlayınca, kurulan fabrikalara iş gücü gerekiyordu. Derken iki büyük dünya savaşı art arda patlak verdi. Erkekler cephelerdeydi, büyük bir kısmı ya sakatlandı ya da hiç dönemedi. Fabrikalara işçi gerekiyordu.

 

Kim çalışacaktı? Elbette Kadınlar.

 

Gönüllüydüler. Mutfak önlüklerini duvardaki çiviye astılar. Nihayet iki bin küsur yıldır çevrelendikleri duvarın öteki tarafına geçmeye başarmışlardı. Ne mutlu onlara. Dev ekonomi çarkının bir parçasıydılar. Ellerine para geçiyordu. Ürettikleri kadar söz hakkı sahibiydiler artık. Bu da sistemden daha fazla hak talebi demekti. Onlar da bunu yaptı. Hukuk önünde eşitlik, eşit işe eşit ücret, eğitim hakkı, seçilme hakkı, hak da hak. Yürünecek çok yol vardı. Azimliydiler… Bugüne gelindi.

 

Bu hikâyenin bir de öbür yüzü vardı. Uzun süredir konuşulmayan, yok sayılan… Çünkü kadınlar bin bir zorlukla elde ettikleri haklarını kaybetmemek için her türlü zorluğa katlanmaya hazırdılar. Aferine susamışlardı.

 

Evet, kadınlar önlüklerini çiviye asıp evden çıkmışlardı ama döndüklerinde önlük onları bekliyordu. Sen para kazandın, ekonomiye katkı sağladın diye, kimse evdeki işlerin, çocuğun sorumluluğunu üstlenmemişti. İnsanlığın devamı için çocuk doğurmaları hâlâ bekleniyordu. Sosyalist sosuna batırılmış birkaç hak sunulmuştu sunulmasına ama iş dünyasındaki ağır rekabet şartlarında bunların çok da geçerliliği yoktu. Doğum izinleri kariyer basamaklarındaki en büyük engeldi.

 

Kadın emek piyasasının içinde olmak istiyorsa yapılması gerekeni yapacaktı. Sistem de zaten bunu bekliyordu. Madem eşitlik istiyorsun, al sana eşitlik.

 

Kamaz kamyonlarının tekerinin değişmesi, demir yollarının inşası, kütüklerin taşınması, akla gelebilecek birçok ağır işte eşitlik adına kadınlar sahaya indi. Özellikle komünist deneyimi yaşayan ülkelerde… Aa, kadınların iç organları sarkmaya, ikinci bir karın oluşmaya, kemikleri ufalanmaya, damarları çatlamaya başlamasın mı? Çözüm: Ağır işçi kadın hastaneleri.

 

Yukarıdaki gibi uç örneklere gitmeye çok da gerek yok. Sabahın köründe çocuğunu arabanın arka koltuğuna oturtup kreşe bırakan, oradan da ofislere yetişen, fazla mesaiye kalıp çocukları kreş önünde bekleyen kadınlar hangi birimize yabancı. Liste uzar gider.

 

Durum bu.

Peki!

Ne yapmalı?