Zaman tıkır tıkır işlerken tıpkı hamsterlerin çarklarında dönmesi gibi bir his uyandırıyor. Biz aynı şeyleri yapıp duruyor ve belki de rutinlerimizden şikâyet ediyorken aslında geri sayım hızlıca gerekeni yapıyor. Biz sadece peşinden sürükleniyoruz.
Zaman bizden neler götürüyor, neleri farkında olmadan geride bırakıyoruz? Aklıma ilk olarak çocukluğumuz ve tabii ki yaş itibariyle gençliğimiz geliyor. Ardından hafızamız, hatırlamamaya başlıyoruz olan biteni. Belki de en güzel anılarımız bile birer birer silinip gidiyor. Eğer fotoğraf albümlerinde yer aldıysa o en nadide, mutlu anlar işte biraz da olsa şanslıyız demektir. Her şeyin günümüze uyarlandığı, en mutlu anlarımızı ölümsüzleştirdiğimiz telefonlarımızda saklı artık. Arada sırada açıp bakmazsak onları da hatırlamıyoruz. Gülten Akın şöyle diyor bir kitabında; “ölümün adını neyle değiştirdin, unutkanlık mı?”. Ölüm gibi bir şey oluyor belki, belki de Piraye Hanım gibi barışmak lazım unutkanlığımız ve de yaşlılığımızla. Karamsar bir tablo mu çizdim bilmiyorum. Ama bazen ‘Allah ömür verirse şayet’ yaşlılığımı düşünüyorum uzun uzun. O zaman da çiçekleri ve kuşları çok sevecek miyim? Yine yüzümde kocaman bir gülümseme ile sevgi dolu biri olabilecek miyim? Kitaplarımı şimdiki kadar çok sevecek miyim? Yine her fırsatta minik minik bir şeyler karalayacak mıyım başucumdaki not defterime? Ya çocuklar, yine göz göze geldiğimizde kalplerimiz birbiriyle konuşabilecek mi? Küçük şeylerden mutlu olabilme huyumu devam ettirebilecek miyim mesela?
Nesin Yayınevi tarafından yayımlanan Elif Onat’ın yazıp resimlediği, beni âdeta büyüleyen bir kitap okudum. Piraye Hanım ile yaptığım yolculuk kendime daha fazla şefkat göstermem gerektiğini hatırlattı. O, yalnızlığıyla, yaşlılığıyla ve de unutkanlığıyla içten bir dostluk kurmuş olsa da acaba ben ne durumda olacağım diye düşündüm. Galiba en korktuğum şey huysuz, aksi bir yaşlı olmak. Hâlbuki ben pamuk ninelerden olmak, kapıma gelen çocuklara kitaplarla birlikte mis kokulu kurabiye ve kekler ikram etmek hatta sokakta beni bekleyen kuşları yemlerken onlarla sohbet etmek istiyorum. En sevdiğim kıyafetlerimi giyinip, en sevdiğim küpelerimi takıp arkadaşlarımla buluşmayı da! Aaa bir de unutmadan, torunlarımı dizime oturtup sınırsız kitap okumayı… Piraye Hanım mı? O hepimize kendini sevmeyi ve en önemlisi hayatın sunduğu küçük şeylerden büyük mutluluklar alabilmeyi öğütlüyor bize usulca, hem de her yaşta…
Çünkü bazen en özel günler, kendimize “İyi ki doğdum!” dediğimiz günlerdir. Doğum günümüzün o gün olduğundan emin olmasak bile…♡
Piraye Hanım’ın hissettirdiklerini hiç unutmayacağım demek isterdim belki uzunca bir süre… Ama kalbime ektiği tohumları sulamaya ve kendime “iyi ki doğdum!” demeye devam edeceğim. Doğum günümün o gün olduğundan emin olmasam bile…♥️
Kitap Adı: Piraye Hanım’ın Sürprizi
Yazar-Çizer: Elif Onat
Yayınevi: Nesin Yayınları
Sayfa Sayısı: 28
İlk Baskı Yılı: 2025