Sontag
Öykü

Sontag

Hakan Kaya

I

Kimse görmüyor mu? Diyorsun sokakta yalın ayak gezerken.

 

II

Çok fazla konuşmuyorsun. Dinlemiyorsun da,

Susan Sontag okuyorsun bolca.

Platonik bir bağ kurmaya başlıyor bu süreç bir süre sonra.

O mu sana aşık oluyor, sen mi ona kestiremiyorsun.

 

III

Arkasında kitap rafları var.

Kafasını sola çevirmiş.

Sol eli dirseğinin üzerinden kıvrılmış, masaya dayamış.

Parmaklarının arasında sigara tutuyor.

Yüzü gülüyor.

Saçları dolgun.

Üzerinde fotoğraftan dolayı siyah beyaz olduğu anlaşılamayacağı üzere tahminince beyaz bir

Gömlek var.

 

IV

Yağmur atıştırmaya başlıyor.

Yok hayır, basbayağı hızla yağmaya başladı.

Ayakların ıslana ıslana binaya giriyorsun.

Merdivenlerden çıkarken dikkatlisin,

O mendebur teyzene gözükmeye kalkma sakın.

‘’Yine mi içtin?’’

‘’Ayaklara bak! Allah’ım, yüce rabbim! Şunun haline bak’’

‘’Sokak serserilerine benziyor, yazık.’’

‘’Ailen seni bu halde görse ne düşünürdü? Yazıklar olsun sana!’’

 

V

Kilit ne ki? Kilidi açmalı anahtar. Açılıyor bir süre sonra.

Orada duruyor işte.

Sigara içiyor. Koltuğa uzanmış.

Dekoltesinden göğüsleri gözüküyor.

‘’Ben geldim.’’ Diyorsun.

Şarabı gösteriyor.

‘’Hoş geldin.’’

Sigara içiyor bir yandan.

Tekrar ve tekrar söylediğin gibi sigara içmek en çok ona yakışıyor.

Yanına sokuluyorsun. Televizyonu kapatıyor, onu inceliyorsun.

Saçlarına beyaz düşmüş.

Üzerinde çizgili bir gömlek var, siyah yelek.

Gülmüyor, somurtmuyor da. Sadece bakıyor.

‘’Biliyor musun,’’ diyorsun.

Sessizleşiyor. Silikleşiyor. Siliniyor. Silipleşiyor.[1] Sigara yere düşüyor.

Ev alev alıyor. Platonik aşkın

Seni reddediyor.

Yanıyorsun.

O gece seni bir kez daha reddediyor.

Onun fotoğrafı önünde ölüyorsun.

Galiba.

Oda boş.

Yatak boş.

Duvar boş.

Fotoğraflar boş.

Sen boş.

O boş.

Ev yangın.

Yangın ve sen kaçamadın.

 

 

[1] Y.N: Yazarın sözlüğünde yok olmak, yok oluyormuş gibi olmak.