Selim İleri edebiyatın hemen her türünde eser vermiş, çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından birisidir. Fakat özellikle romancı kimliği ile dikkat çektiğini söylemek yanlış olmaz. Çünkü İleri, 1973’te yazdığı ilk romanı Destan Gönüller’den 2024 yılında yayımlanan son romanı Yalnız Evler Soğuk Olur’a kadar bütün romanlarında hem biçim hem de içerik bakımından geleneksel kalıpların dışına çıkmayı başarmıştır.
“Yeni Ufuklar” dergisinde yayımladığı yazılarıyla yazın hayatına başlayan İleri, anlatım biçimi ve ele aldığı konulardaki farklılıklarla dikkat çeker. Eserlerinde olaydan çok kişilerin yalnızlığını, psikolojik sorunlarını anlatmaya önem verir. Hem romanlarında hem de öykülerinde toplumsal çatışmalardan çok duygusal iniş çıkışlar dikkat çeker. İleri, yazmaya nasıl başladığını kendisi ile yapılan bir söyleşide şöyle açıklar: “Halide Edip, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Hüseyin Rahmi gibi romancılarımızı çok iyi okudum. Zannediyorum ki bu okumalar beni yazmaya itti. İki türlü yazarlık olduğunu düşünüyorum: Biri yaşamdan yola çıkarak yazanlar, diğeri eserlerden… Ben daha çok eserlerden yola çıkarak, onlardan edindiğim hevesle yazı yazmaya başladım.”
Selim İleri’nin 70’li ve 80’li yılların çok okunan bir yazarı olmasındaki en önemli pay, Her Gece Bodrum’la başlayıp Bir Akşam Alacası ile biten Bodrum Dörtlemesi romanlarınındır. Bu romanların genel özelliği, yaşamla barışık olmayan, huzursuz ve çevreleriyle sağlıklı iletişime giremeyen kişilerin kendi iç dünyalarına gizlenmeyi tercih etmeleridir. Onun kişileri, içinde yaşadıkları ortamın kültürüne yabancılaşmışlardır ve en yakın çevreleriyle bile iletişim kuramazlar.
Yazarın romanları olay romanı değildir. Onların belli bir başlangıcı ve sonu yoktur. Çünkü romanlarında genellikle kişiler ön plandadır. Onun roman kişileri, duyumsama ve bilinçaltının öne çıkarılmasıyla modernist figüre yakın dururlar. Yazar, toplumsal sorunlardan uzaklaşmamakla birlikte daha çok bireyin iç dünyasına, bilinçaltına eğilir. Selim İleri, roman kişilerini iç konuşma, bilinç akışı, geriye dönüş, çağrışım gibi modern roman tekniklerini kullanarak sunar. Modern kent insanları arasından seçilen bu kişiler, toplumsal yapılara, toplum değerlerine yabancılaşmış ve kendi iç dünyalarına yönelmiş kişilerdir. Romanlarda eylemden daha çok, kişilerin iç dünyaları, psikolojik sorunları ön plandadır. (2)
İleri, zaman ve mekân algısını esnek bir biçimde kullanarak okuyucunun kişisel tecrübelerine dair evrensel bir anlayış sunar. Özellikle melankolik atmosferi, geçmişe duyduğu derin özlem, karakterlerinin iç dünyasına yaptığı güçlü vurgular ve edebiyat tarihine olan duyarlılığı ile dikkat çeker. Onun eserlerinde, geçmişe dair hesaplaşma ve nostalji hakimdir. Eski İstanbul’un izleri, kaybolan değerler ve değişen toplumsal yapılar sıkça işlediği konulardır. Hem romanlarında hem de öykülerinde mekânı sadece bir arka plan olarak kullanmaz. Mekân, karakterle iç içe geçmiş adeta yaşayan bir unsurdur onun için. İstanbul’un sokakları, eski konakları, deniz kıyısındaki çay bahçeleri Selim İleri’nin satırlarında birer hafıza mekânına dönüşür. İstanbul, çok küçük yaşlardan itibaren onun ruhunda iz bırakmaya başlamıştır. (1) Öykülerinde de tıpkı romanlarında olduğu gibi şiirsel ve melankolik bir dil hakimdir. Karakterlerinin içsel sancılarını anlatırken kullandığı cümleler, hem yoğun bir duygusal etki yaratır hem de dilin sınırlarını zorlayan bir estetik sunar. Öykülerinde sıkça işlediği yalnızlık, hayal kırıklığı ve zamanın değiştirici gücü okuru, iç dünyasının labirentlerinde dolaştırır.
Öte yandan Selim İleri sadece roman ve öykü yazarı olarak değil, aynı zamanda deneme ve eleştiri yazılarıyla da edebiyatımızda öne çıkmıştır. Edebiyat tarihine olan bağlılığı ve geçmişteki yazarlarla kurduğu edebi bağ, onun metinlerine büyük bir zenginlik katar. Halit Ziya’dan Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Peyami Safa’dan Nezihe Meriç’e uzanan geniş bir edebi birikime sahiptir ve bu birikimle metinlerini besler. Denemelerinde yalnızca nesnel eleştiriler sunmakla kalmaz, aynı zamanda kendi iç dünyasını, edebiyatla kurduğu kişisel bağı da yansıtır. Bu, onu akademik ve mesafeli eleştiriden farklı bir noktaya taşır. Okur, Selim İleri’nin metinlerinde sadece edebi çözümlemeler değil, bir yazarın edebiyatla kurduğu samimi bağı da hisseder.
İleri roman, öykü, deneme ve eleştiri alanlarında vermiş olduğu eserlerde hem klasik edebiyat geleneğine saygı duyan hem de modern yorumlar getiren bir üslup benimsemiştir. Dil ve anlatım konusundaki özenli yaklaşımı, nostaljik bir hava ile harmanlanmış; edebiyatı yalnızca akademik bir konu olarak değil, yaşamın bir parçası olarak ele almasına olanak tanımıştır. Bu yönüyle, geçmiş ile bugün arasında köprü kuran ve edebiyatın zenginliğini okurlarına hissettiren önemli bir yazardır.
Kaynakça:
1) S. İleri, Annem İçin, s.16
2) N. Mengi, (2012) Selim İleri’nin Romancılığı ve Türk Romancılığındaki Yeri. Folklor/Edebiyat, 18(71)