Türk Sineması’nda toplumsal gerçekliği anlamak için öncelikle İtalyan Yeni Gerçekçilik Akımı’na bakmak yerinde olacaktır. İtalyan Gerçekçilik Akımı, özellikle 1940’lı yıllarda etkili olmuştur. Luchino Visconti, Roberto Rossellini, Giuseppe De Santis ve Vittorio De Sica akımın önemli temsilcileri konumundadırlar. Yeni- gerçekçilik, pek çok sanat dalını etkilemişse de özellikle sinema sanatında etkili olmuştur. Yeni- gerçekçilik, bundan dolayı bir sosyal sinema hareketi olmuştur. Yeni-gerçekçi yönetmenler sinema filmlerinde profesyonel oyunculardan çok amatör oyuncuları tercih etmişlerdir. Çekimler stüdyo yerine dış ve gerçek mekanlarda yapılmıştır. Filmler konularını günlük hayattan almışlardır. Yeni- gerçekçi filmlerin konuları, genel olarak savaşlar ve direnişler, kırsal bölgelerin ve kentlerin sorunları olmuştur. Roma Açık Şehir-1945, Hemşehri-1946, Almanya Sıfır Yılı-1947 filmleri, Rossellini’nin savaş üçlemesi olarak anılan ve savaşın yıkıcı gücünü gözler önüne seren filmlerdir. Güçlükle bulabildiği işini kaybetmemek için çalınan bisikletini arayan birini anlatan Bisiklet Hırsızları-1948 filmi De Sica’ya aittir.
Belirginleşen soğuk savaş ortamı ve İtalyan’ın Marshall Yardımlarından faydalanması İtalya’yı Amerika’ya yakınlaştırmıştır. Komünistlerin yönetimdeki etkileri giderek azalmıştır ve bu gelişmenin bir sonucu olarak sinemada yeni-gerçekçilik akımı sona ermiştir.
Türk toplumsal gerçekçiliğini, 27 Mayıs Asker müdahalesi sonrası, genç yönetmen kuşağını etkiler. Ulusal bir sinema dili yaratarak, Batı’nın estetik normlarını yakalamak için cesur ve samimi bir uğraş verir. 27 Mayıs askeri müdahalesini takip eden yıllarda Si-Sa, Yeni Sinema, Sine-Film ve Sinema 65 gibi birçok sinema dergisi yayın hayatına başlamıştır. Ayrıca Ankara Sinema Derneği, İstanbul Fransız Kültür Sinema Derneği ve Sinematek gibi sinema dernekleri kurulmuştur. Ülkemizde altmışlar toplumsal gerçekçi sinema akımın merkezinde on film bulunmaktadır. Metin Erksan’dan Gecelerin Ötesi-1960, Yılanların Öcü-1962, Susuz Yaz-1963 ve Suçlular Aramızda-1964.
Halit Refiğ’den Şehirdeki Yabancı-1963, Gurbet Kuşları-1964, Haremde Dört Kadın-1965.
Ertem Göreç’ten Otobüs yolcuları-1961, Karanlıkta Uyananlar-1965.
Duygu Sağıroğlu’ndan Bitmeyen Yol-1965.
Bu on filmin seçilmesinde, filmlerin sinemasal yetkinliği, kazandığı ödüller ve sinema tarihçilerinin yapmış olduğu sınıflandırmalar etkili olmuştur.
Adalet Partisi’nin 1965 seçimleri sonrası tek parti olarak hükümet kurmasının ardından toplumsal gerçekçilik akımın etkisi giderek azalmıştır. Bu durumun oluşmasında AP’nin baskıcı ve yasaklayıcı yönetiminin etkisi büyüktür. Toplumsal gerçekçiliğe bağlı yönetmen ve eleştirmenler var olan sinemayı eleştirmişler ve gerçekçi bir sinemanın yollarını aramışlardır. Bu yönetmenlerin toplumsal ve politik inançları üst düzeydedir. Filmlerde sıradan insanın gerçek sorunları izleyiciye sunulmuştur. Yine bu yönetmenler kapitalizm ve burjuvaziye cephe almış durumdadırlar. Sinema dili zenginleştirilmiş, yeni estetik ve biçimsel yenilikler yapılmıştır. Tüm filmler mutlaka toplumsal olay kaynaklı olmuştur. Altmışlı yıllarda, gerici unsurlara karşı, özellikle öğrenciler ve öğretim görevlileri büyük bir örgütlenme çabası içerisinde olmuşlardır. Yön Dergisi, yeni idealist üniversite kuşağının sözcüsü durumundadır. Yön Dergisi, sadece bir dergi olmakla kalmamış, aynı zamanda Türkiye’ye uygun iktisadi bir modelin arayıcısı konumunda bir toplumsal hareket görevi de üstlenmiştir.
ULUSAL SİNEMA
Yazar Şükrü Kuyucak Esen, ulusal sinemacıların öncüsünün Halit Refiğ olduğu görüşündedir. Halit Refiğ, düşüncelerini Ulusal Sinema Kavgası isimli kitabında dile getirmiştir. Türk sinemasının, Türk toplumunun gelenekleri ve değerleri üzerine kurulması gerektiğini savunmuştur. Halit Refiğ’in Ulusal Sineması, bir anlamda Batı karşıtı söylemlerin yerelleştirilmesidir. Ulusal Sinema, evrenselliği değil yerelliği önermiştir.
DEVRİMCİ SİNEMA
Sinematek Derneği etrafında toplanan sinemacılar tarafından dile getirilmiştir. Hollywood ve Yeşilçam sinemaları yerine daha gerçekçi bir sinemayı öneren Devrimci sinemacılar, toplumun sorunlarına eğilen bir sinemanın olması gerektiğini vurgulamışlardır. Seyit Han-1968 ve Umut-1970, ile başlamış olan Yılmaz Güney filmleri Devrimci sinema örnekleridir. Yılmaz Güney’in filmlerindeki zenginlik dikkat çekicidir. Yılmaz Güney’in gerçekçi filmlerinde değildir bu zenginlik, popülizm kokan Çirkin Kral olarak anıldığı vurdulu kırdılı filmlerinde de mevcuttur. Yılmaz Güney sineması onun yaşamından izler taşıdığı gibi, aynı zamanda insana da dönük bir sinemadır.
SİNEMATEK
Sinema çevresi için, 1960’lar dönemi Türkiye’sinde yabancı sinemayla tanışmak, Sinematek ve Fransız Kültür gibi dernekler ile çeşitli okullarda açılan sinema kulüpleri vasıtasıyla olabilmiştir. 1965 yılında kurulan Sinematek Derneği’nde Genç sinemacılar bir araya gelmektedir. François Truffaut’nun davet edilmesiyle, bir grup genç sinemasever yabancı bir sinemacıyla tanışma fırsatı yakalar. Dernek çevresindeki sinema yazarları, ekonomik çıkarlar çerçevesinde sinemanın Amerikan emperyalizmine ve sermayeye bağımlı olduğu eleştirisini dile getirirler. Avrupa sanat sinemasının ve sosyalist ülkeler sinemasına ait örneklerin, dernek tarafından Türkiye’ye getirilmesinin, sinemaya daha farklı bakacak kuşakların yetiştirilmesi için önemli olduğunu vurgularlar. Sinematek Derneği, politik muhalefetin merkezlerinden biri haline gelmiştir. Yılmaz güney ve Ömer Lütfi Akad sineması, Sinametek çevresi tarafından arzulanan sinema olmuş ve sonraki yıllarda Şerif Gören, Ali Özgentürk, Erden Kıral, Ömer Kavur gibi yönetmenleri de etkilemiştir.
TÜRK SİNEMASINDA 1960’LAR DÖNEMİNİN TOPLUMSAL GERÇEKÇİ YÖNETMENLERİ
Metin Erksan, Halit Refiğ, Ömer Lütfi Akad, Ertem Göreç, Duygu Sağıroğlu, Memduh Ün ve Nejat Saydam’ı toplumsak gerçeklik bağlamında sayabiliriz.
METİN ERKSAN
Metin Erksan, toplumsal gerçekçi yönetmenler içerisinde, Batı’yı ve evrensel sanat kalıplarını en iyi bilen yönetmendir. Bunda, İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünü bitirmiş olmasının da payı büyüktür. Erksan, filmlerinde karakterlerin yalnızlıkları üzerinde dursa da sanatın odak noktasında insanın olması gerektiğini söyler. Erksan’ın köy ve köylü problemlerini başarıyla yansıttığı Susuz Yaz-1963 filmi, 1964 Berlin Film Şenliği’nde Altın Ayı ödülünü kazanmıştır. Kuyu-1968 filminde, aynı kişi tarafından üç kez kaçırılan bir kadını anlatan Erksan, 1969 Altın Koza Film Şenliği’nde birincilik ödülü almıştır. Erksan 1960’ta çektiği Gecelerin Ötesi-1960 filmi ile mahallelerde milyonerlerin ortaya çıktığı bir dönemde kaybetmeye mahkum gençlerin öykülerini konu edinmiştir. 1962’de yaptığı Yılanların Öcü filmi sansüre takılmıştır. Filmde, bir köyde başkasının evinin önüne ev yapılmasına izin verilmesiyle ortaya çıkan problemler anlatılır ve mülkiyet hakkının önemi vurgulanır. Ardından sınıf değişikliğinin bireyler üzerindeki etkilerini yorumladığı Acı Hayat-1962 filmini çekmiştir. Hicran Yarası -1959 ve Sevmek Zamanı-1965 gibi filmleri de önemlidir.
HALİT REFİĞ
Halit Refiğ sinema eğitimi için İngiltere’ye gittiğini, fakat sinemanın okulda değil sektörde çalışarak öğrenebileceğine karar vererek Türkiye’ye döndüğünü belirtir. Yasak Aşk -1961 filmi ile yönetmenliğe başlar. Haremde Dört Kadın-1965 filmi, tarihsel gerçeklerden beslenir ve sembolik bir anlatımı vardır. İktidarsız devlet iktidarsız bir paşa üzerinden, uyuyan halk sevici kadınlar üzerinden, işbirlikçiler Nizamettin Paşa üzerinden ve devrimciler ise namuslu yeğen Cemal üzerinden anlatılmıştır. Kırık Hayatlar-1965 filminde, evli bir doktorun yaşadığı yasak aşkı ve çocuğunun da hastalanmasıyla pişmanlık duyarak evine dönmesi anlatılmıştır. Bir Türk’e Gönül Verdim-1969 filminde, Almanya’ya yapılan işçi göçleri üzerinden doğu- batı ilişkilerini ve insan problemlerini incelemiştir.
ÖMER LÜTFİ AKAD
Alim Şerif Onaran, Ömer Lütfi Akad’ı 1963 sonrası en göze çarpan yönetmen ve kendisini yenilemesini bilen biri olarak tanımlamıştır. Akad halka olduğu kadar aydınlara da ulaşabilmiştir. Yine Akad, sınıflar arası farklılıkları, kent ve köy sorunlarını başarıyla filmlerinde ele almıştır. Tekerlekli Bisiklet-1962 filmi ve Tanrının bağışı Orman-1964 belgeselinin ardında, Hudutların Kanunu-1966 filmini çekmiştir. Gökçe Çiçek-1973 filmini, Ana -1967 filminde kan davasından kaçan bir aileyi anlatarak, kan davası sorununu ele alır.
Akad’ın filme aldığı, Vesikalı Yarim-1968, Kader Böyle İstedi-1968, Seninle Ölmek İstiyorum-1969 filmleri, Şehir üçlemesi veya İmkânsız Aşklar Üçlemesi olarak da anılır.
Gelin-1973, Düğün-1974 ve Diyet-1975 filmleri yönetmenin Göç Üçlemesi olarak anılır. Gelin filminde Yozgat’tan İstanbul’a göç etmiş ve ticaretle uğraşan bir ailenin dramı anlatılmaktadır. Dede, hasta torununun ameliyatı için gereken parayla yeni bir bakkal dükkânı açmak istemektedir. Torun ölür, Gelin ve oğlu fabrikada çalışıp ondan koparlar. Bu film Türk Sineması’nın “gerçekçilik” yönüyle öne çıkan en başarılı filmlerindendir.
ERTEM GÖREÇ
Sinemaya, film kurgusu yaparak adım atan ve yüzden fazla filmi bulunan yönetmenin Kanlı Sevda-1960, Otobüs Yolcuları-1961 ve Karanlıkta Uyananlar-1964 filmleri önemlidir. Otobüs Yolcuları filminde, belediye otobüsü şoförü Kemal ile üniversite öğrencisi Nevin’in aşkları üzerinden gecekondu sorununa değinilir. Senaryo Vedat Türkali’ye aittir. Bin Bir Gece Masalları -1971, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler -1970 gibi uyarlama filmleri çok başarılı olmamıştır.
DUYGU SAĞIROĞLU
Halit Refiğ gibi ulusal sinema görüşünü savunan yönetmenlerden biri olmuştur. Bitmeyen Yol-1965 filmiyle yönetmenlik kariyerine başlar. Bu film onun tanınmasını sağlamış ve başyapıtı olmuştur. Ben Öldükçe Yaşarım-1965 filminde kan davası yüzünden İstanbul’a göç eden Ahmet anlatılır. Ahmet bir barda fedailik yapmaktadır ve bir bar kadınına aşık olur. Bu sevdanın sonu mutluluk değil ölümdür. Kalbimdesin-1967, Vatan ve Namık Kemal-1969, Namus-1972, Yanaşma-1973, Önce Vatan-1974, İnsan Avcısı-1975, Korkusuz Cengaver-1976 gibi filmleri bulunmaktadır.
MEMDUH ÜN
Yetim Yavrular-1954 filmi ile yönetmenlik kariyeri başlamış olan Memduh Ün, sinema alanına ayrıca oyuncu, senarist, yönetmen ve yapımcı olarak da katkıda bulunmuştur. Kırık Çanaklar-1961, Ağaçlar Ayakta Ölür-1964 ve Keşanlı Ali Destanı-1964 gibi birçok filmi ile ödül almıştır. 1958 de, Şarlo olarak da bilinen Charles Chaplin’e ait Şehir Işıkları filminden etkilenerek, bir fotoğrafçı, ayakkabıcı ve niyetçi üç arkadaşın, kör bir işportacı kıza yardım etmesini anlatan Üç Arkadaş-1958 filmini yapar. 1960- Ayşecik filmi ile çocuk yıldızlı filmler dönemini başlatmıştır. Namusum İçin-1965 filminde ise tecavüz ve intikam konusunu irdeler.
NEJAT SAYDAM
Atıf Yılmaz ve Memduh Ün gibi yönetmenlerin asistanlığını yapmıştır. Saydam yönetmenlik hayatına Kin-1957 filmiyle başlamıştır. Edebiyat uyarlamaları da yapan yönetmen, filmlerinin senaryolarını genellikle kendisi yazmıştır. Seksen dokuz filmin senaryosunu yazan Saydam, yüz yirmi üç filmin de yönetmenliğini yapmıştır. Dinmeyen Sızı-1972 filmiyle 10.Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Yönetmen, Mahpus-1973 filmiyle 5.Adana Altın Koza Film Festivali’nde En İyi 3.Film ödüllerini almıştır. Günah-1987 filminde bir aile dramını, Toprağın Gücü-1988 filminde ise sokak çocuklarının dramına değinmiştir. Ölümünden önce Zonta-2000 adında bir film daha yapmıştır.
Sonuç olarak 1961 Anayasası ile ülkeye birçok alanda özgürlük getirilmiştir. Anayasanın sağladığı özgürlükler sonrası toplumsal gerçekçi sinema için uygun ortam oluşmuştur. Toplumsal gerçekçi akıma bağlı yönetmenler, eleştirmenler var olan sinemayı eleştirmişler ve gerçekçi bir sinemanın yollarını aramışlardır. Günümüzün sinemacılarına yol gösterici olmuşlardır.
KAYNAKÇA
Sinema ve Edebiyat Üzerine Yazılar, Derya Çetin-İkbal Bozkurt Avcı –Eğitim Yayınevi.