Usta ile Margarita
Sinema

Usta ile Margarita

Gülser Kut Arat

“ HİÇBİR YAZAR SUSMAZ, GERÇEK BİR YAZAR SUSARSA ÖLÜR.”

 

Uzun bir süredir izlemek istediğim Usta ile Margarita filmi sinema salonlarında yerini aldı. İzledikten sonra filmi yorumlarken roman ile karşılaştırma gereği duydum. Filme kısaca bir giriş yapalım.

 

Senaryo, ünlü yazar Mihail Bulgakov’un çok tanınan romanından uyarlama. Senaryo: Michael Lockshin- Roma Kantoru
Yönetmen: Michael Lockshin

 

Oyuncular: Yevgeni Tsiganov, Yuliya Snigir, Claes Bang, August Diehl.

 

Usta ile Margarita, Sovyet yaşam tarzına yönelik keskin bir hiciv, komik bir fantezi olduğu kadar dokunaklı bir aşk öyküsüdür. Bulgakov’un, yaşamının son günlerine dek üzerinde çalıştığı roman, uzun süre yasaklanmış, yazarın ölümünden sonra, üstelik sansürlenmiş haliyle 1966’da yayımlanabilmiştir ancak.
Yönetmen Michael Lockshin, yazar Mihail Bulgakov’un rejim karşıtı Usta ile Margarita romanından uyarladığı filmde, Putin’in yönettiği Rusya’nın yeniden karanlık çağlarına döndüğünü vurgulamak istiyor. Bugüne dek Rusya’da gerçekleştirilmiş en yüksek bütçeli film. Stalin dönemini eleştiren, Rus Edebiyatının başyapıtı olarak nitelendirilen, mekanlar ve zamanlar arasında gidip gelen romanın sinemaya uyarlanması gerçekten çok zor. Bunu bilen yönetmen, sinemasal anlatımı için kronolojik sıralamayı kaldırmış. Romanın ikinci kısmından itibaren filme giriş yapılmış. Bu da romanı okumayan seyirci için kavraması kolay olmayan bir durum ortaya çıkarıyor. Bu noktada yazar ile yönetmenin veya senaristin her daim uyum içerisinde olması ve edebi eseri istenen noktada sinemaya eksiksiz aktarması beklenemez. Her iki sanat türünün koşulları ve araçları ciddi ölçüde birbirinden farklıdır. Edebi eserler okurların zihninde farklı kapılar aralayıp farklı yorumlamalara açık veriler sunarken uyarlama filmlerde oyuncular, mekanlar, karakterlerin ses tonu dahi bellidir ve izleyicileri tek bir yorumlamaya ve algıya sevk eder.

 

Öncelikle Usta ile Margarita romanına bir göz atalım.

 

1930’larda yazılan Usta ile Margarita şaşırtıcı derecede özgün bir sanat eseri. Şeytan yani Woland, konuşan dev siyah kedi, cadı ve patlak gözlü, sarı dişli bir katilden oluşan ekibini de yanına alarak Moskova’ya gelir. Moskova’da yaşayan edebiyat ve sanat dünyasının seçkinlerini hedef almış görünmektedirler. Woland, Moskova’nın en önemli kurumu olan Yazarlar Birliğinin başkanı ve hatırı sayılır bir dergi yöneticisi olan Berlioz ile karşılaşır. Berlioz Woland’ın, Alman bir profesör olduğunu düşünür.  Woland, Berlioz’un ölümünü önceden bildiğini gösteren bir hikaye anlatır. Berlioz, bu hikaye karşısında afallamış bir durumdayken tramvaya yetişmeye çalışır. Tramvay istasyonunda yere dökülen ayçiçeği yağı ayağının kaymasına, üstüne gelen tramvaydan kaçamamasına neden olur. Akıllara durgunluk verecek bu kazada Berlioz’un kafası kopar. Aynen Woland’ın anlattığı gibi. Bunların hepsi romanın ilk sayfalarında yaşanır.

Filme gelecek olursak kitabın ikinci bölümünden başlar. Margarita olduğunu henüz kavrayamadığımız bir cadı, Moskova üzerinde uçarak, Usta’yı yerden yere vuran eleştirmen Latunski’nin evinin altını üstüne getiren çarpıcı bir sahneyle başlar.

 

Bu sahneden sonra biz tekrar romana dönelim.

 

1930’larda Moskova’da adı Usta olan yazar mesleğinin doruğunda yazınsal bir skandalla karşılaşır. Yazarlar Birliğinin toplantısında Usta’nın Ponce Pilate’den esinlenerek yazdığı kitap ve tiyatro oyunu, yöneticileri eleştirdiği, dini eğitim propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklanır.

 

Peki, Ponce Pilatekimdir? Diğer açılımıyla Pontius Pilates M.S 26-36 yılları arasında Roma İmparatorluğunun Yahudiye Eyaletinin valisidir. Bazı kaynaklarda savcı olduğu belirtilir. Pilatus’un hayatı hakkındaki bilgilerin çoğu İncil’den gelmektedir. Yahudi’lerin binlerce yıldır beklediği kurtarıcı Mesih olduğunu iddia eden İsa, “Halkı isyana teşvik etmek” suçuyla yargılanır. Yargıcın “Ben İsa’nın kanını almam! Siz ne yaparsanız yapın! diyerek, yargılamadan kaçındığına inanılır. Her ne kadar, İncil’in farklı bölümlerinde, farklı diyaloglar olsa da Hıristiyan kaynakları özü itibariyle bu konuda hem fikirdir.
Kitabın editörü Berlioz romanı satıştan çekeceğini belirtir, oyun da repertuardan kaldırılır. Usta’nın Yazarlar Birliği kartı elinden alınır. “Hiçbir yazar susmaz, gerçek bir yazar susarsa ölür” diyen Usta, 1 Mayıs gösterileri sırasında Margarita ile karşılaşır. Evli olan Margarita, Usta’nın ilham perisi ve sevgilisi olur. Onun aşkı ve cesaretlendirmesiyle, yazar kendisi ve çevresiyle ilgili başka bir roman yazmaya başlar. Bu romanda şeytan Woland kimliğindedir. Woland yanındaki ekibi ile kentteki yaşamı karıştırıp, kara büyü gösterisi yapar. Filmde ve romanda ana karakter, yazarın düşüşüne neden olan, mistik bir karanlık güç olan Woland’dır.

 

Kara büyü sahnesi filmde görselliğin tavan yaptığı karelerle çok iyi anlatılmış. Lükse ve şatafata düşkün bürokratlar, döviz görünce ağzının suyu akan yöneticiler, birbirini ispiyonlayarak merkez konumdaki en az üç odadan oluşan konutlara çökmeye çalışanlar, aktrislerin şöhrete giden yolunu yatak odasından geçiren sanat yönetmenleri, kısaca her türlü ahlaki çürümüşlük gözler önüne seriliyor. Varyete tiyatrosunda Woland büyücü sıfatıyla boş kağıtları, değerli paralara dönüştürüyor. Kadınları sahneye davet ederek onları en ünlü markaların şık elbiseleri, mücevherleri ve parfümleriyle donatıyor. Ahlaken bozulmuş bu kalabalık, oyun sona erince, Moskova sokaklarında birden kendilerini kandırılmış çıplaklar olarak buluyorlar. Bu sahneler filmde görsel olarak çok başarılı kotarılmış.

 

Yine romana dönersek, dönemin yetkilileri, Usta’nın arkadaşı şair Aloysius’un ihbarı üstüne, yine sakıncalı bir roman yazdığını öğrenirler. Gözaltına alınan Usta psikiyatrik bir hastaneye kapatılır. Elektro şok uygulanarak işkence yapılır. Hastanede Usta romanını gizlice yazmaya devam eder, sonunda bitirir. Eserini, ona her zaman yardımcı olan hemşireye Margarita’ya vermesi için teslim eder. Ardından intihar eder. Margarita romanı okuduktan sonra zehir içer, büyücüye dönüşür. Şeytan’ın balosunda Usta’yı bulur.

 

Bulgakov herkes ve her şeyle dalgasını geçmeye bayılıyor. “Bir adam iç çamaşırıyla ancak bir tek durumda gezebilir, yanında polisler varsa ve karakola götürülüyorsa,  diye anlatır. Ardından, “Belki şeytan kötü adam değildir”  diyerek son şakasını da yapar.” Stalin’i ve Sovyet iktidarını şeytan aracılığıyla anlatıp, bunu okurun kafasına vura vura yapmamak için iyi bir hiciv yorumcusu olmak gerekiyor.

 

Unutmayalım ki, KGB Teşkilatının mahkum araçlarıyla kapılara dayandığı ve gecenin bir vakti insanların ortadan kaybolduğu bir dönemde yazıyordu. Bunu doğrudan yazamayacağına göre, hicivdeki ustalığıyla bunu başarmış görünüyor. Yazar renkli karakterleri ve fantastik anlatımıyla düşün hayatının derinliklerine böylece ulaşırken, baskıcı bir ideoloji karşısında özgürlüğün değerini anlatır.

 

Rus Edebiyatının bu başyapıtı bir taraftan masalsı anlatımı ile kasvet bulutlarını dağıtırken, diğer taraftan otorite karşısında ezilen değerler dünyasını öne çıkarmaktadır. Yazar bize, sonuçları korkutucu olsa bile inandığımız değerleri savunmaya devam edebilme gücümüzü sorgulatır.

 

Film üzerine birkaç söz daha söylemek gerekirse, Usta ile Margarita’yı yazıldığı koşullar özellikle dikkate değer kılıyor.

 

Sovyet sistemine getirdiği ağır eleştiriyle, dini konulara dokundurmasıyla son derece karmaşık bir roman özelliği gösteren bu romanın sinemaya uyarlanması, düşünüldüğünde hem çok zor, hem de büyük bir risk aslında. Yönetmen çok başarılı olamasa da mekanları çok iyi kullandığını söylemekte fayda var. Usta’yı canlandıran Yevgeni Tsygonov ile Margarita rolündeki Yuliya Snigir’in performansları için mükemmel demek mümkün. Yapım, ses, görüntü, müzik çok iyi oturtulmuş filmde. Sinema dili açısından kronolojik sıralamayı takip etmemek her zaman iyi sonuç vermeyebiliyor. Bu film için de bu durum söz konusu denilebilir.

 

Filmde, finaldeki kitap yakma bölümüyle, gökdelenleri ve kiliseleriyle günümüz Rusya’sına gönderme yapılmaktadır.

 

2021’de çekilen filmin vizyona girmesi Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle birkaç kez ertelense de 25 Ocak 2024’te gösterime girebilmiştir.

 

Son olarak, Yönetmen Michael Lockshin ve Rus sinemasının ünlü oyuncuları Tsygonov ile Snigir da Ukraynalı belgeselcileri destekliyor gerekçesiyle aforoz edildiklerini, artık Rusya’da çalışamayacakları söylemeliyiz. Rusya’daki yeni gerçekse, Rusya’nın içinde olduğu koşulların Bulgakov’un Stalin rejimini eleştirdiği Usta ile Margarita filminden daha karanlık olduğudur.

 

KAYNAKÇA

Usta ve Margarita- Mihail Bulgakov

Rusça aslından çeviren: Mustafa Kemal Yılmaz.

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları-505  Sayfa- 15.Basım.