Vuslatlar Fasarya
Yazılar

Vuslatlar Fasarya

Ayşegül Atılgan

“Vuslatlardan bir şey olmazdı. Vuslatlar fasaryaydı”

Sonat Yurtçu imzalı Vuslatlar Fasarya 2024 yılında Everest yayınlarından çıktı. Yazarın “Aramızdaki Fikret” hikâye kitabından sonra ilk romanı. Yazar, romanında akıcı bir dille güncel yaşamı yakalayan insanın dünya algısıyla, gündeliklerin telaşında yaşamın anlamını yitiren insanın dünya algısı arasındaki farkı ortaya koymaya çalışır.

 

Yazar, kitaba başlamadan kitabın adıyla okurlarında merak uyandırır: “Vuslatlar Fasarya” Fasarya kelimesinin anlamı TDK’ye göre boş, anlamsız, işe yaramaz olan.

 

“…sırf kaçmak için bir şehre gider. Adımı, mesleğimi değiştirir yeni bir ben anlatırdım tanıştığım insanlara” (s.219)

 

Roman boyunca Aziz’in hayatına giren ve hayatında olan insanlarla ilişkilerinde yeni bir Aziz’le tanıştık. Yazarın ilişkilerin en insani hallerini anlatabilmesi için 90ların sonu 200li yılların başını seçmesi de tesadüfi değildir çünkü zaman, insanın dünya ile ilgisinin oluşturucu koşuludur. (Heidegger) Sevginin, aşkın, arkadaşlığın maddeye yenilmediği, yozlaşmadığı yıllardır. Aziz’in hallerini insanlık halleri olarak okuduk, kabul ettik. Okur olarak onu yargılamadan anlamaya çalıştık. Aziz’in gündelikler telaşına ortak olduk. Gündelik telaşların başında ekmek kavgası, günü idame ettirme kaygısı gelir. Sınıfsal farklılıklarının olduğu arkadaşı İhsan’ın aracılığıyla Aziz, dershanedeki öğretmenliği bırakıp kütüphaneciliğe başlar. Sabahtan akşama didinip üç kuruş aldığı iş yerinden kurtulup bu işi bulmak onu mutlu etmiştir. Bu işle Yahya hoca ve Eyüp’le tanışır. Yahya hocanın öldürülmesi üzerine işini kaybeder, Eyüp de ev arkadaşı olur. Yeniden gündelik telaşına işsizlik girer. Güncel haberlerle gündelik telaşlara ara verilirken ülkenin de ekonomik krizle boğuştuğunu öğreniriz.  Yahya hocaya dair bir şeyler öğrensek de bu haberler üstü kapalıdır. Eyüp’e Aziz’in en yakın arkadaşı Yakup dâhil olur. Bu üç arkadaşın hikâyelerini merakla okumaya başlarsınız. Yakup, Aziz’in hem yakın hem de dershaneden arkadaşıdır. Defineye meraklı Yakup elde avuçta ne varsa haritalara verip beş parasız definenin peşine düşer.  Defineyi bulabilecek mi? Aziz, gündelik telaşlardan sıyrılmak için Müjde’den aldığı kitabı okumaya başlar. Kutsal bir kitap zannettiğimiz kitabı okuduktan sonra rüyaları değişir. Kitabın kenarlarına düşülen notları çözmeye çalışır. Bireysel varoluşun sıkıntılarını hafifletme çabasıdır. Kitaptaki bu notlar üzerine ev arkadaşı Eyüp’le konuşur. Eyüp’le dünyaya bakış açıları çok farklıdır ama yazar, konuşmanın, tartışmanın gerekliliğini vurgular.  Bu çabalar kitabın İhsan tarafından yazıldığının ve uydurma olduğunun anlaşılması üzerine boşa çıkar.  Yazarın kutsal kitap bölümlerindeki orijinal dili inandırıcıdır.  Eyüp’ün çalıştığı saatçi dükkânın sahibinin ölmesi ve kimsesiz olmasıyla acaba dükkân Eyüp’e kalacak mı? Aziz yeni bir iş bulabilecek mi? İçinizi kemiren merak duygusu roman boyunca devam eder. “…ama öyledir tik tak durursa hayat durur.” (s.191)

 

Roman boyunca bir tek Aziz’le Müjde’nin vuslata eremeyeceğini hissettim. Aziz’le Müjde eskiden tanışıyor üstelik öpüşmüş olsalar bile Aziz’in umutlarının boşa çıkacağını biliyordum. Müjde, toplum normlarını reddetse de konfor alanın dışına çıkmayı istemeyen bir karakterdir.  Hikâyelerinin en başında Aziz yerine İhsan’ı seçmesi de bunu destekler. İhsan, babadan varlıklı,  hayatı boyunca yokluk görmemiş biridir. Emek vermeden kazandığı parayı canın istediği gibi yemekte de özgürdür. Aziz’in Müjde’ye mazide kalan aşklarını hatırlatmaktan başka verebilecek bir şeyi yoktur. Aziz, nostalji kanserine yakalanmıştı bir kez sahafları gezmeyi, sahaftan arkadaşlarına kitaplar almayı, eski yerleri şarkılar dinleyerek gezmeyi seviyordu. Tam da bu sebeple Müjde’nin hata olarak gördüğü öpüşmeleri Aziz’in kalp çarpıntısıydı, gece uykusuzluğu, şehirden kaçma isteğiydi. Aziz veda etmesini de bilendi. Müjde’yi mazide bırakıp hayatına devam etmeyi başardı, kanseri yendi. Okuyunca Aziz için hiç de kolay olmadığını göreceksiniz. Şiirlerle, şarkılarla dertlenecek uzun yürüyüşlere çıkacaksınız.  Kadıköy sokaklarını arşınlayacak, Moda sahiline gidecek, bir ağaca yaslanacak, bir dergâhın bahçesinde bir kediyle sessizliği dinleyecek ve veda edeceksiniz. “Bireyin kendini gerçekleştirmesinin tek koşulu eylemde bulunmaktır.” (Sartre) Aziz için veda etmek de eyleme geçmektir. Vedadan sonra iş bulabilmek, şehirden ayrılmak için de planlar yapacaktır.

 

Evet, Müjde. Senden artık vazgeçmek zorundayım. (…) Deniz kıyılarındaki içi yosun tutmuş bir taş gibi hissetmeye başladım. Dalga vurdukça aldım içime gömdüm seni. Biliyorum içimdeki yosunların kuruması bir anda olmayacak ama eminim ki bu sefer zaman bana iyi gelecek.”(s.225)

 

Yazar, Müjde karakterine de diğer karakterleri gibi alan açar, kendi yolunu bulmasını ister. Bunda oldukça başarılıdır öyle ki romanı bitirdiğinizde karakterlerin hikâyeleri zihninizde devam eder.

 

“Geçmişin bize güzel görünmesinin nedeni, onun geçip gitmiş olmasıdır.”(Oscar Wilde)

 

Nostalji de eskiye özlemden çok o günlerin geçip gitmiş olması ve güzel olarak hatırlanmasıdır. Bu romanla nostaljiyi yaşayıp kitabın kapağını kapatacaksınız. Karakterlerin hikâyeleri “Renksiz bir televizyon gibi nostaljik” kalacak. Gündelik telaşlarda, geçmişle güzel vedalaşmak için kitabı tavsiye ediyorum.