Şair, yazar, çevirmen ve eleştirmen Turgut Uyar 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğar ve 22 Ağustos 1985’te İstanbul’da vefat eder.
Babasının görevinden dolayı okullarını farklı şehirlerde okur. Ortaöğrenimine yatılı askerî okulda devam eder. Ezgilere aşina bir ailenin içinde yetişir. Evlerinde birçok müzik aleti çalındığından müziğe düşkündür. Besteler ve güfteler onun hüzünlü haliyle bütünleşir. Bir söyleşisinde, okurken mutsuz olduğunu dile getirdiği Bursa Askeri Işıklar Lisesi’nden mezun olur. Yükseköğrenimini Askerî Memurlar Okulu’nda tamamlar. Mezun olduktan sonra Posof’ta ve Samsun/Terme’de çalışır. Ankara’ya üsteğmen olarak görev yapmak üzere geri döner. Görevden ayrıldıktan sonra Türkiye Selüloz ve Kâğıt Sanayi’nin Ankara’daki şubesinde çalışmaya başlar. Emekliliğinde İstanbul’a yerleşir.
Umuttur şiirinde hem askeri öğrenciliğindeki hem de askeri memurluğundaki mutsuzluğunu anlatır.
“…..
çünkü beni sevsen de bana güvenmezsin iyi bilirim
apoletim sırmasız hatta hiç yok
su içsem ağzımın kenarlarından dökerim
neyi hatırlatır benim sana uzak bir bakışım bilirim
…..”
1966’da ilk eşinden boşanır. Cemal Süreya ile Tomris Uyar mektuplaşması sonrasında İstanbul’a yerleşir ve 1969’da Tomris Uyar ile evlenir.
Şiir, eleştiri ve deneme yazıları; Kaynak, Varlık, Yeditepe, Pazar Postası, Dost, Değişim, Türk Dili, Yeni Dergi, Papirüs, Oluşum, Gösteri, Yeni Düşün gibi dergilerde yayımlanır. 1963-1965 arasında yirmi dört sayı çıkan Dönem dergisinin kurucuları arasında yer alır.
Sekiz şiir, iki toplu şiir, iki inceleme kitabı vardır. 20’li yaşlarının başında 1948’de ilk şiir ödülünü alarak ikinci olur. İlk şiir kitabı 1950’de Arz-ı Hal ve Akşam Üzeri Türküsü yayımlanır. İlk İkinci Yeni kitabı Dünyanın En Güzel Arabistanı 1959’da basılır. 1981’de Toplu Şiirler’i çıkar. Yayımladığı eserlerin tümü 1984’te Büyük Saat ikinci kez toplu olarak basılır. Yeni Türk şiirinin geçirdiği evreleri Bir Şiirden (1983)’de kitaplaştırır. Bu kitapta edebiyatımızın yirmi bir şairini, birer şiiri ile değerlendirerek inceler. Ayrıca, şiir üzerine yazdığı yazılar, söyleşiler ve soruşturmalara verdiği cevaplar Korkulu Ustalık’ta yayımlanır. Ödülleri şöyle sıralanabilir: 1963 Yeditepe Şiir Armağanı (Tütünler Islak), 1975 Türk Dil Kurumu Çeviri Ödülü (Lucretius’tan Evrenin Yapısı) (Tomris Uyar’la birlikte), 1981 Behçet Necatigil Şiir Ödülü (Kayayı Delen İncir), 1984 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü (Büyük Saat).
1950’li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiirinin önde gelen isimlerindendir. Özellikle Dünyanın En Güzel Arabistanı kitabıyla, İkinci Yeni şiirinin; biçiminde, dilinde, estetiğinde ve içeriğinde değişiklikler yaratmaya katkıda bulunur. Diğer İkinci Yeni şairleri gibi kentli bireyin kişisel trajedisini anlatmaya odaklanan, özgün şiirsel denemeler gerçekleştirir. Çok katmanlı olmaya çalışan denemeler sayesinde, şiiri geleneksel kalıplarından kurtararak yeni anlatım olanaklarına kavuşturur.
Sevgisi acıyan imgelere sığınmayı sever. Şiirlerinde hayal gücü ve simgecilik ağır basar. Uzun dizelerle yazar ve okuyanı şaşırtmayı sever. İlk kitaplarında yalnızlık, hüzün, ayrılık ve ölüm gibi temalar bulunurken, sonraki kitaplarında toplumla çatışan ve gelenekleri eleştiren şiirler yer alır. Bu çatışma kişinin bazen kendine yönelir, bazen acıya yakınlaşır, bazen de mücadeleye dönüşür. Gözleme dayanan, gerçekçi olan ve çok boyutlu imgelerle zenginleşen bir anlatımı vardır. Bu anlatımın en önemli ögeleri; öyküleme, iç konuşma, bilinçaltının uzak yakın çağrışımlar oluşturan sıçramaları ve yer yer nesir cümlesine benzeyen dize yapısıdır.
İkinci Yeni akımındaki modernist anlatımın ve tasarımın örnekleri, onun dizelerinde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde şekillenir. Şehre ve şehrin yaşam biçimine alışamama ve bunun yarattığı iç huzursuzluk sonucunda, doğaya dönme ve doğanın tarafını tutma onun temel çözümüdür. Bir turna kuşundan yardım dilediği ve yollarda bırakmamasını istediği Turnam Seninle şiirinde kırsala özlem vardır.
“Bir rüzgâra kapıldım da dolandım durdum
Ankaranın İstanbulun dışında.
Mecnun gibi mi dersiniz, Kerem gibi mi
Bir telli, turnanın peşinde?
…..”
Kırsaldan uzaklaşan modernleşme ve kentleşme çerçevesindeki büyük şehir yaşamı, aynı zamanda yokluk ve yoksunluk demektir. Bilirim Bir Kışa Hazırlanmayı şiirinde Ankara özelinde bunun acısını dile getirir:
“…..
Yarı aç yarı tok dolaştığımız bir Ankara’da
Bir haşhaş gibi sanki. Bir acı su.
Bir yağmur cömertliğiyle Anadolu’dan
dolaşır içimizi.
Onların akşamları.
…..”
Vatan sevgisi ile birlikte Atatürk’ü andığı Gazi Mustafa Kemal Paşa şiirinde şöyle seslenir:
“…..
Ankaradan gelir geçer trenim
Birgün olur elbet ben de binerim
Varır toprağına yüzüm sürerim.
…..”
Hayatının aşkı Tomris Uyar ile Ankara’da tanışır. Tomris Uyar onun için bir anlamda acıların ve bekleyişin sonu veya sonucudur. Ölmeden önceki vasiyeti, el ile yazdığı tüm şiirlerin yakılmasıdır. Tomris Uyar da vasiyetini yerine getirir. Tomris şiirinden bir bölüm:
“…..
bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur
ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan
durmadan
dağ biraz daha benden deniz her zaman senden
hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan
…..”
Milliyet Sanat dergisinin 330’uncu sayısında (2 Temmuz 1979) yer alan Yaşamımda İlkler yazısında Ankara’daki çocukluk günlerini anlatır.
“’İlk Ankara’da doğdum. İlk hatırladığım mekân, iki katlı, ilk katı biraz karanlıkça küçük bir ev. Ve bu evde ilk zehirlenme. Fazla ya da ‘ağulu’ bal yemekten ötürü.
….. (Babasından bahsederken) Bir şey daha: Çalışkan bir adamdı, çok iyi bir hattattı. Ankara’nın Latin alfabesi ile ilk sokak levhalarını, geceler boyu çalışarak ilk o yazmıştır: Ölümünden on-on beş gün öncesine kadar çalıştı ve her akşam içti rakısını.
….. Babam, Kızılay’da müfettiş oldu. Ankara’ya göçtük. Ortaokul ikinci sınıfı, Ankara’da 4. Ortaokul’da okudum. Hiç sevmiyordum okulu, özellikle matematik öğretmeni Rıdvan Bey’i. Çarşamba günleri, üst üste iki matematik dersi vardı.
Hiç okuldan kaçmadım. Ama yarıyıldan sonra Çarşamba günleri, hiç okula gitmedim. Annemle öyle bir anlaşmamız vardı. ‘Okula gitmeyeceğim’ dediğimde hiç karşı koymazdı. Ertesi gün tezkereyi babama imzalatmak da onun işiydi. Böylece ilk genel kitaplığa Ankara’da gittim, ‘Halkevi Kütüphanesi’ne.”
Türkiye’de yayımlanan dergileri okuyarak ayrıntılı tanıtım ve eleştiri yazıları hazırlaması birçok şairin ve yazarın yolunu açar. 1968’de Türk Dili dergisinin 200’üncü sayısında Ankara’da yayımlanan Papirüs dergisi için şunları yazar:
“Ağır ağır geldi, güvenle yerleşti yayın dünyamıza, yerini buldu. Bir de güzel geleneği var: Her sayısında, yaşayan ozanlarımızdan birini tanıtıyor, bir yazı ve fotoğraflarla. Ozanlardan sonra hikâyecilere, romancılara, onların tanıtılmasına yönelecek herhalde.”
Dost dergisinin 19’uncu sayısında Dergilerin Getirdiği yazısında 1962’de Ankara’da yayımlanan bir dergiden bahseder.
“Ankara’da Kitaplar Âlemi adlı bir dergi yayımlanıyor. Adından da belli, “aylık bibliyografya ve biyografya” dergisi. Dört yapraklık sevimli bir dergi. İlk sayılarında çok ilgi çekici bir iki yazı yayımlandı. Eski, okunmuş kitaplar satan kitapçılarda, üzerine notlar yazılmış kitapları bulup bunları okuyucularına sunuyordu.”
1958’de Pazar Postası’nın 33’üncü sayısında, Dergilerde/Yeni Bir Dergi, Köprü yazısında başka bir Ankara dergisini tanıtır.
“Düzenli çıkmıyor mu nedir, arada bir görüyoruz satıcılarda. Sekiz sayfalık, ufak, derli toplu bir dergi. 16. sayısı Ağustos 1958 tarihli. Mehmet Deligönül’ün “Şiir Toplantıları” adlı bir yazısı var. Şiir toplantılarının, topluluğun şiir beğenisini de, ozanın şiir gücünü de düşürdüğüne inanıyor, yakınıyor bundan.”
Ankara’da Türk Dil Kurumu başta olmak üzere bütün kurumları ve onların edebiyat etkinliklerini takip eder. 1960’da Forum dergisinin 151’inci sayısında Dil Sorunu yazısında şöyle bir tespitte bulunur:
“Dil konusundaki tutumunu devlet idaresine el koyduğu ilk günde belirten Milli Birlik Komitesi, bu konuya verdiği önemi, ayrıca, bugünlerde Ankara’da toplantı hâlinde bulunan IX. Dil Kurultayı’na katılan iki üyesi ile bir daha göstermiş bulunmaktadır. Kurultay büyük rahatlık içinde çalışmalarını yapmaktadır. Şimdiye kadar çeşitli baskılar, çeşitli etkilerle yahut çıkışındaki hızını, heyecanını yitirmiş olması yüzünden, bize göre yavaşlamış, canlılığını yitirmiş olan kurumun, daha etkin, daha çabuk sonuçlu çalışmalara yönelmesini dileriz.”
İkinci Yeni şiiri için kuramsal açıdan ayrıntılı değerlendirmeler yapan Turgut Uyar’ın kaybını Cemal Süreya Turgut Uyar şiirinde şöyle dile getirir:
Ak odada oturur
Kapısı penceresinden çok
Gözlerinde yıldızlar
Serin yerde durur
Bir elinde kadeh
Öbürünü yarasına bastırır
İnşaattan ses gelir
Bir şeyi okşar gibidir
Uzanıp durmuş mahcup
Işığagöçerin şarkısı
Dönülmez dizeler içinde
Onunkiler gülaçılır
Öldüğü gün
Hepimizi işten attılar.
Cemal Süreya, 1956’da yazdığı Folklor Şiire Düşman denemesinde şöyle bir tespit yapar:
“Şiirimizde şimdi yeni bir eğilim başladı. Bir iki yıldır dilin daha iç, daha derin imkânlarıyla baş başayız. Genç şairler yalnız folklor gibi kesin klişelere değil, daha hafif kalıplara bile sırtlarını çevirdiler. İlhan Berk’te, Turgut Uyar’da, Edip Cansever’de bunun ilk güzel örneklerini gördük. Kelimeler bizde de yontuluyor artık. Kelimeler bizde de yerlerinden yarı yarıya koparılıyor, anlamlarından ufak tefek saptırılıyor, yeni yükler yükleniyor kelimelere. Böylece bir kavramın değişik görüntü ya da izlenimleri elde edilerek yeni imajlara, yeni mısralara varılmak isteniyor. Genç şairler hep bunu istiyoruz. Folklor ve klişelerin karşısında öbür kutbu meydana getiren bu durum şiirimizde bir evrimdi. Her evrim gibi haklı ve zorunlu.”
Cemal Süreya, Turgut Uyar’ın şiirini İkinci Yeni içinde ayrı bir yere koyduğunu Turgut Uyar’ın Girişimi yazısında şöyle açıklar:
“Şöyle deyince daha çok yaklaşıyorum onun şiirine: Turgut Uyar özellikle son yıllarda büyük bir şiirin ortasını yazıyor. Büyük bir gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer yeni gövdeler hazırlar, çoğaltır. Bir anıttan çok bir dirim belirtisidir. Bu yüzden kolay kolay tanımlanmaya gelmez: görülür, tanık olunur. Blok halinde bir izlenimler bütünüyle gireriz ona. Şiirsel işlevini bütünüyle ve sürekli bir şekilde hareket ederek sürdürür.
….. Tarih içinde değil, küçük olayların öyküsü, daha doğrusu o olayların “ben”le ilişkisinden doğan bir mitoloji içindedir. “Ben” kendisiyle samimi ilişkiler kurmuştur. Bu da, dünyayı ilkel çizgileriyle kabul etmekten çıkıyor galiba. İnsan doğar ve kendi gerçeklerini yaratmaya başlar. Ama tek insan için bunlar bir veriler yığınından başka bir şey değildir. Turgut Uyar’da cinsel istek eşyaya damgasını bastırır. Cinsel isteği saf ve aptal odalardan çıkararak şehrin gürültüsünden geçirir. Şehir, fetişlerdir. Şiirin altında ayrı bir akıntı vardır: yaşamayı sevmek, insanın haklı çıkması.
….. Turgut Uyar’ı şiirimizin ön sırasına getiren bir özellik de görüntü kavramına kattığı yeni olanaklardır. Çok boyutlu ve gerçeğin asalağı olmayan görüntülerle çalışır. Sözgelimi başka şairler akşam’ı bir yanıtla anlatırken, akşamdaki bir şeyi anlatırken, Turgut Uyar akşam’ı bütünüyle kavrama eğilimindedir. Düzyazıdan korkmaz, ondan şiir devşirir boyuna. Bu arada konuşma diline yeni kullanma değerleri getirir, uçları eski şairlerin kıyılarına vuran “parodi”ler kurar.”
Gülten Akın, Şiir Üzerine Notlar kitabının Turgut Uyar bölümünde onun şiirlerini inceler.
“Turgut Uyar’ın “Geyikli Gece” ile başlattığı şiiri bu ikinci kol varoluşçuluk izini sürer. Kurtuluş aracı olarak en çok cinsel aşk, serserilik, eylemsizlik teorisi geçerlidir.
….. Turgut Uyar, toplumla çatışmanın şiirini yazıyor. Bozgun ve bun. Ama umutsuz değil. Küçük şeylerle kurtuluyor çoğunluk.
….. Ölü olmadıkça, boyuna uygunsuz düştükçe “Ben” duvarına çarptıkça soyut somut her şey, bundan bir edim doğacaktır. Bu edim ise, şiire gerekli gerilimi sağlar. İşte Turgut Uyar’ın kendine özgü yeri, atının ölmesine karşı durgunluğuna karşı, yine durgunluğu içinde direnmesi.
….. O hiç durmadan arar. Arayışı, bireyci suskunluğun kapılarını da, günlük yaşamın kapılarını da, toplumcu umudun, umutsuzluğun kapılarını da bir bir dolaşır. Ama zorladığı ikinci saydıklarım değildir. Olsun. O eski dış biçimlere, yeni ve ölmez iç biçimler yerleştirmeyi bilir.”
Kaynaklar
Turgut Uyar bütün eserleri ve yazıları
Cemal Süreya, Folklor Şiire Düşman, Denemeler, Can Yayınları, 1992, İstanbul.
Cemal Süreya, “Günübirlik”ler, Toplu Yazılar II, Bütün Yapıtları, Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, Mart 2013, İstanbul.
Cemal Süreya, Sevda Sözleri, Bütün Yapıtları, Şiirler, YKY Yayınları, 38. Baskı, Şubat 2010, İstanbul.
Gülten Akın, Şiir Üzerine Notlar, YKY Yayınları, 2. Baskı, Eylül 2002, İstanbul.
Sencer Başat, “Apoletleri Sırmasız Şair Turgut Uyar ve Ankara”, Solfasol Gazete, Ağustos 2021, Sayı 103, Ankara.
https://dergipark.org.tr/tr/pub/kusbd/issue/19372/205520
https://kidega.com/yazar/turgut-uyar-168132
https://www.biyografi.info/kisi/turgut-uyar; TBEA; Şenderin 2012: 144
https://www.cumhuriyet.com.tr/amp/haber/kelimelerin-elinden-tutan-sair-turgut-uyar-gideli-31-yil-oldu-588672
https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/turgut-uyar-91-yasinda-durma-goge-bakalim-1045635
https://www.kafkaokur.com/2020/04/turgut-uyar-kimdir.html
https://www.sozcu.com.tr/hayatim/kultur-sanat-haberleri/turgut-uyar-90-yasinda-usta-sairin-bu-siiri-gezi-parki-protestolarina-damga-vurmustu/
http://www.thesis.bilkent.edu.tr/0003143.pdf (Caner, F. (2006). Turgut Uyar’ın Huzursuzluğu)