Atatürk II Filmiyle Mustafa Kemal Beyazperde’ye Geri Döndü
Sinema

Atatürk II Filmiyle Mustafa Kemal Beyazperde’ye Geri Döndü

Ahmet Gülen

Şu sıralar sinemada ailece izlenebilecek filmler arasında Atatürk II adlı devam filmi geliyor. İlk filmden hemen hemen iki ay sonra gösterime giren bu yeni film Mustafa Kemal Atatürk üzerine yapılan filmlerin şimdilik sonuncusu. Ancak ilk filmin gösteriminden hemen sonra vizyona girse herhalde daha çok ilgi çekerdi, çünkü bu yapım ilki kadar konuşulmadı medyada yahut sosyal mecrada. Box Office Türkiye’nin rakamlarına göre Atatürk II filmini sinemada ilk üç haftada sadece 423.341 seyirci izlemiş ki, ülkemizde Atatürkçü kesimin oranını düşündüğümüz zaman seyirci sayısı bir hayli az denebilir.

 

Ünlü Disney şirketini için çekilen, fakat gösterimin iptal edilmesiyle gündem olan film gösterimdeki üçüncü haftasını tamamlamak üzere. Türk sinema tarihinde bu filmin öncesinde de Atatürk’ü konu alan epey film çekildi, ama hemen tamamı son 30 yılın ürünü. Ülkemizde daha Atatürk’ün yaşadığı zamanlarda Millî Mücadele’yi ve dolayısıyla o mücadelenin lideri Mustafa Kemal’i anlatan film yapma çabası gündemdeydi. Yeşilçam’da Kurtuluş Savaşı filmleri dediğimiz Ayhan Işıklı yahut Kartal Tibetli İngiliz Kemal ve benzeri yapımlarda Mustafa Kemal perdede görünmezdi. Yani filmde adı geçse de o filmlerde Atatürk’ü kimse canlandırmamıştı. Zira o dönemde Atatürk’ü muhtemeldir ki layıkıyla canlandıracak bir aktör olmadığı düşünülürdü. Belki de dönemin jönleri bu role cesaret edemediler. Derken ithal oyuncu arayışına geçildi. Bir ara Hollywood’un ünlü isimleri Türkiye’ye gelerek Atatürk hakkında araştırmalar yaptılar, Anıt-Kabir’e gittiler, zamanın devlet adamlarıyla konuştular. 1950’lerde Cumhurbaşkanı Celâl Bayar’ın davetiyle Türkiye’ye gelen Douglas Fairbanks Jr., 1960’larda bu rol için düşünülen Kirk Douglas’la Başbakan İnönü’nün görüşmesi gibi.

 

1990’larda Amerikalı star defterini kapatan Türkiye 1988’de 10 Kasım’ın yas günü olmaktan çıkarılmasıyla Atatürk filmi çekilmesiyle daha fazla ilgilendi. Sinemada yeni bir nesil vardı ve artık yerli oyuncular bu zor rolü üstelenebilirdi. 1991 civarı TRT’de gösterilen Metamorfoz’da Mahir Günşiray denebilir ki Atatürk’e uzun metrajlı bir filmde hayat veren ilk oyuncuydu. Günümüzde neredeyse İstiklal Harbi filmleri Mustafa Kemal sahnesi olmadan çekilmiyor. Bugüne kadar en ünlüsü Rutkay Aziz olmak üzere çok sayıda oyuncu, pek çok filmde Atatürk’ü canlandırdı. Son popüler örnekse bu filmde Mustafa Kemal’e hayat veren genç aktör Aras Bulut İynemli. Açıkçası Aras Bulut İynemli oldukça güç bir rolün üstesinden gelmeyi başarmış. Filmin yönetmeni Mehmet Ada Öztekin ve ekibin oyuncu seçimi ve idaresi anlamda titiz bir iş çıkardıklarını söylemek gerekir.

 

İlk film Mustafa Kemal’in çocukluğundan Çanakkale Cephesi’ne kadar olan yaşamını ele alıyordu. İkinci film Çanakkale’den yani 1915’ten Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkışına yani 1919’a kadar olan yaşamını ele alıyor. Sinema bir kurgu sanatıdır. İkinci film de de tarihsel sürece uygun olarak gelişen kurgu bölümler var, ancak tarihsel gerçekleri uymayan kısımlar da bir hayli fazla. Tarihi kişilikleri ve dönemleri sinemada anlatırken kurgudan bolca yararlanmak kaçınılmaz bir olgudur fakat makuliyet önemli.

 

Mustafa Kemal’in İttihatçıların kudretli lideri Enver Paşa’yla ilişkileri bu filmde ele alınmış. Ancak dönemi anlatan kitaplardan yahut hatıratlardan biraz farklı bir şekilde ele alınan bir ilişki bu. Ancak sonuçta aralarındaki rekabet bu filmde etkili bir dil ve oyunculukla anlatılmış. Deneyimli aktör Sarp Akkaya da Enver Paşa rolünde en az Aras Bulut kadar etkili bir performans gösteriyor. Çanakkale Savaşları’nın önemli bir figürü de “Türkiye’de Beş Yıl” adıyla hatıraları da basılmış olan Alman Liman Von Sanders Paşa’dır. Bu filmde onun Mustafa Kemal’le yaşadığı anlaşmazlıklar var. Fakat Mustafa Kemal’in onunla doğrudan kusursuz bir Almanca ile konuştuğunu görüyoruz filmde. Gerçekte bunun doğruluk derecesi kuşkulu. Zira Mustafa Kemal 1918’de Karlsbad’da iken Almanca ders aldığını hatıralarında yazmış ve Almanca yazabildiği halde konuşmasının eksik olduğunu belirtmiştir. Mustafa Kemal’le Liman Von Sanders, I. Dünya Savaşı’nın diğer yıllarında da ilişkisi olmuşsa da bunlar filmde işlenmemiş.

 

Mustafa Kemal’in yakın çevresiyle olan ilişkileri de bu filmin ana unsurlarından birisi. Annesi Zübeyde Hanım, kız kardeşi Makbule filmde Balkanlardan göç ettikten sonra Mustafa Kemal’in yanına yerleşiyorlar. O dönemde cephede olan Mustafa Kemal İstanbul’a geldikten sonra aile buluşuyor. Zübeyde rolünde oynayan Songül Öden başarılı.  Balkanlardan göç sırasında yanlarına aldıkları küçük Vasfiye, sonraki senelerde Atatürk’ün son manevi kızı olan Ülkü’nün annesidir.  Filmde Mustafa Kemal Paşa’nın Beşiktaş’ta Akaretler’de oturduğu evde geçiyor ailenin yaşamı. Ancak Mustafa Kemal’in Şişli’de oturduğu ev bu filmde hiç görünmüyor. Oysa O’nun yaşamında bilhassa mütareke döneminde oturduğu Şişli’deki evin ve hatta Pera Palas Oteli’nin de büyük rolü önemi var. Herhalde yapımcılar muhtemel bir kafa karışıklığını önleme adına tek eve odaklanmışlar.

 

Atatürk’ün yakın çevresi deyince filmde arkadaşlarının nasıl yer aldığı da önem kazanıyor. İlk filmle beraber bu yapımda da Nuri Conker ön planda yer alıyor. Atatürk’ün Selanik’ten çocukluk arkadaşı olan Conker, Çanakkale’de göğsüne şarapnel parçası isabet ettiği zaman yanında olan subay. Tarihsel anlatıda şarapnel olayında Mustafa Kemal’in yere düştüğünden bahis yoktur. Ancak sinemadaki anlatı elbette kendi mantığına göre işliyor. Şarapnel olayında Mustafa Kemal’in yaşamını kurtaran saat daha sonra Liman Von Sanders’ın kendi saatiyle takas edilmiştir. Ancak filmde anlatıldığı şekilde değil. Atatürk’e “Kemal” diye hitap edebilen tek kişinin Nuri Conker olduğunu yazıyor kitaplar. Nuri Conker dışında diğer can dostu Salih Bozok bu filmde işlenmemiş. Oysa Salih Bozok, Atatürk öldüğü zaman kalbine kurşun sıkarak intiharı tercih edecek kadar Mustafa Kemal’e bağlı biri. Yani es geçilecek bir karakter değil sinema açısından.

 

Filmde öne çıkan bir başka tarihi şahsiyet Fethi Okyar. İlk filmdeki Sofya günlerinden sonra bu filmde de Fethi Okyar’la Mustafa Kemal’in arkadaşlığı yer alıyor. Madam Corinne’nin Atatürk II filminin Mustafa Kemal’den sonra en önemli figürü olduğu bir gerçek. Hatta Mustafa Kemal’le aşk yaşadığı hissi filmi izleyenlere bol bol yansıtılmış. İtalyan asıllı Madam Corinne, aslında Mustafa Kemal’in yakın arkadaşı şehit Ömer Lütfi Bey’in dul kalan eşidir. Piyano çalmayı bilen, zeki ve kültürlü bir kadın olan Madam Corinne’le bir davette tanışan Mustafa Kemal İstanbul’da sıklıkla görüşmüş, cephede olduğu zaman da mektuplaşmıştır. Atatürk’ün yaşamında etkili olan kadınlarla ilgili bir kitap yazan Altan Deliorman, eserinde Madam Corinne’le Mustafa Kemal arasındaki mektuplara yer vermiş mektupların içeriklerine bakıldığı zaman birbirlerine karşı zaafları olabileceğinden söz etmiştir. Ancak arada ‘aşk var mı yok mu?’ sorusu her spekülasyonlara açık bir konudur.

 

Filmde savaş sahneleri çok başarılı. Teknik gelişmelerle beraber artık tarihi filmlerin savaş sahneleri herhalde Er Ryan’ı Kurtarmak filminden beri giderek daha etkileyici sahnelerle dolu oluyor. Bu filmde de bilhassa Çanakkale Savaşı sahneleri aksiyon severleri memnun edecektir. Ancak iş kurguya geldiği zaman iş değişiyor. Atatürk II filminin yaklaşık son 40 dakikası yani Vahdettin’in tahta çıkışından sonraki kısmı tarihi gerçeklere uymayan kurgularla dolu. Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a gönderilmesi Karadeniz’de Türklerle Rumlar arasındaki çatışmaların önlenmesine dair İngilizlerin İstanbul Hükûmeti’ni uyarması üzerine olan bir olgudur. Aksi halde Mondros’un 7.maddesine göre yeni işgaller söz konusu olabilirdi. Fakat filmde bu noktada İngiliz etkisinden hiç bahis olmadığı gibi Samsun’a çıkışı tamamen Mustafa Kemal’in kurguladığı, Karadeniz’deki olayların Vahdettin’in saltanatına karşı bir tehdit oluşturduğu için Samsun’a gittiği anlatısı var. Ve hatta konuyu Vahdettin’le görüşen Mustafa Kemal bu tehdidi anlattıktan sonra iktidardan uzaklaşan İttihatçıların tutuklanmasını tahtın selameti için tavsiye ediyor ki, gerçekle hiçbir ilgisi yok. Peki neden son kısımda böyle bir kurgu tercih edildi sorusunun cevabını gerçekten merak ediyorum. Çünkü filmi izleyenlerin kaçı gerçekleri anlatan kitapları okuyacak da hakikatleri öğrenecek. Çoğu filmde izlediklerini gerçek kabul edecektir.

 

Atatürk II filmi sinemada görülmesi gereken bir yapım. Son dönemlerde bizde Türk tarihi üzerine pek çok film/dizi yapıldı/yapılıyor/yapılacak. Her sinema filmi büyük bir emeğin ürünü olduğu için seyirci ilgisini hak eder. Gerek bu film gerek diğer filmlere gidecek seyircilere naçizane tavsiyemiz şu olacaktır: Sinemanın bir kurgu sanatı olduğunu unutmayın, izlediğiniz filmlerin tamamen gerçeğe uygun olarak yapıldığını düşünmeyin, eğer tarihi öğrenmek istiyorsanız, belgelere dayalı gerçek tarih kitapları okumanız gerektiğini aklınızda tutun. İyi seyirler…