İlk kez 8-10 Ekim 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilen Film festivali Kariyo- Ababay Vakfı iş birliği ile hayata geçirilmişti. O günlerde Festival direktörü Azize Tan şu iki soruyla karşılaşmıştı. “Neden bu festivali yapıyorsunuz?” ve “Neden bu festivali Ayvalık’ta yapıyorsunuz?” Azize Tan bu iki soruyu şöyle cevaplandırmıştı.
İnsanların sanatla birleştiğine ve şartlar ne kadar zorlu olursa olsun, böyle bir festivalin özellikle gençler için yeni bir umut olacağına inanıyoruz.
“Neden Ayvalık?” sorusunun cevabı Ayvalık’taki potansiyel seyircide, şehrin tarihi, mimarisi ve mutfağında yatıyor. Ege Bölgesi’nde sürekliliği olan bir film festivali yok, oysa bölge ciddi bir seyirci potansiyeli barındırıyor. Ayvalık’ı sinemaseverler ve sinemacılar için bir merkez haline getirmek istiyoruz demişti.
İki yıl pandemi ile geçti. Festival ara vermek durumunda kaldı. Eski hayat düzenine dönmek hemen mümkün olmadı. İşte sanat özellikle sinema devreye giriyor. Bize soru sorduran, hayattaki varlığımızın önemini ifade eden bir sanat dalı olarak bizi iyileştiriyor. Pandemiden sonra Kariyo- Ababay Vakfı ile olan iş birliğini bitiren festival, yoluna Seyir Derneği ile devam ediyor. Festivaller bir arada yaşama ve paylaşma kültürünü besleyen, zorluklar karşısında gücü olan etkinliklerdir. Pandemiden sonra birde ekonomik zorluklarla boğuşuyoruz, daha iyi bir yaşam için sanata ve umuda sığınmalıyız.
Bu yıl Seyir Derneği ile gerçekleştirilen festival 3. yılında. Ayvalık Uluslararası Film Festivali açılışını usta yönetmen Francis-Ford Coppola’nın 40 yıldır hayalini kurduğu ve bu yıl Cannes’te ilk kez izleyiciyle buluşan Megalopolis filmiyle yaptı. 17-22 Eylül 2024 tarihleri arasında gerçekleştirilen festivalde 20 yerli, toplam 70 film izleyiciyle buluştu. Bir izleyici olarak Cannes Film Festivali’nde gösterilen, Türkiye’de henüz vizyona girmemiş üç filmi tanıtmak istedim.
Açılış filmi Megalopolis Francis-Ford Coppola’nın yapım hikayesi tam 40 yıl süren, oyuncu kadrosu ve sanat yönetimiyle ses getiren bir film. Siyasi popülizm üzerine bir masal, geçmişle geleceği birleştiren destansı bir anlatıdan oluşuyor. Filmin ana ekseni Roma İmparatorluğu’dur. Bu döneme ait yaptığı sayısız referans arasında olayların geçtiği şehrin adı Yeni Roma’dır. 20.yüzyılın başı New York mimarisinin görkemi, distopik bilimkurgunun karamsarlığı bir arada kullanılmış. M.Ö 63 yılında geçen Çiçero ile Catilina komplosunu bilim kurgusal bir geleceğe taşıyan film. Bu arada bu komployu kısaca açıklama gereği duyuyorum. “M.Ö 63’te Catilina’nın Roma konsülleri Cicero ve Antonius’u devirmek ve onların yerine devletin kontrolünü zorla ele geçirmek için giriştiği bir darbe girişimiydi.” Zamanı durdurma yetisine sahip, attığı her adım medya tarafından takip edilen deli ve dahi mimar Cesar Catilina Yeni Roma’yı baştan inşa etmek ister. Ütopya’ya yakın geleceğin şehrini hayal eder. Yolsuzluk ve skandallara gömülmüş, gözünü para hırsı bürümüş, değişim işine gelmeyen Belediye Başkanı Franklyn Cicero ile karşı karşıya gelir. Bu arada Catilina ile Cicero’nun kızı Julia arasında bir aşk filizlenir. Catilina ve Cicero arasında kalan ise Julia Cicero olur. Julia Cesar’a olan ilgisi ve inançlarına olan sadakati arasında seçim yapmak zorunda kalır. Bu seçim insanlığın kaderini belirleyecektir. Megalapolis siyaset, ırkçılık, mimari, felsefe, başarı, cinsellik, aşk ve sadakat kavramlarına değiniyor.
Oyuncu kadrosunda Adam Driver, Giancario Esposito, Nathalie Emmanuel, Aubrey Plaza, Taila Shire(Baba filminde gençlik haliyle anımsıyoruz), Jon Voight ve Dustin Hoffman( filmde anlık bir rolde) dikkat çekiyor.
The Godfather, Baba üçlemesi, Konuşma, Dracula gibi baş yapıtları hep en iyi filmler listelerinde yer alan 85 yaşındaki Coppola, finansmanı kendi üstlendi. Bu son filmi için şöyle diyor. “Her şeyimi kaybedebilirim. Bir yandan da artık kaybedecek bir şeyim yok.”
İzlediğim ikinci film Substance-Cevher
Auteur- Coralie Fargeat
Oyuncular- Demi Moore, Margaret Qualley, Dennis Quaid.
Eğlence sektöründe kadınların sürekli karşılaştığı yaş ayrımcılığı ve toksik güzellik standartları üzerine kan revan içinde bir taşlama. Bu sahneleri izlemek çok rahatsız edici, işkence gibiydi.
Elisabeth Sparkle, ellinci yaş gününü kutlarken, yıldızı olduğu aerobik programından kovulduğunu öğrenir. Gerekçe, tabi ki yaşıdır. Henüz bu haberi sindirememişken beklenmedik bir teklif alır. Gizemli bir laboratuvar Elisabeth’e henüz piyasaya sürülmemiş yeni bir ürünü, denemesini önerir. Bu maddeyi vücuduna zerk ettiğinde, kendi özüne daha doğrusu en mükemmel haline dönecektir. Daha genç, daha güzel ve kusursuz bir Elisabeth olacaktır. Bu teklifi kabul eder ama “Cevher”i kullanırken işler elbette kontrolünden çıkacaktır.
Korku sinemasında “Body Horror” diye adlandırılan, doğrudan bedeni merkezine alan türünü feminist bir açıdan yorumluyor Coralie Fargeat. Filmin yorumuna diyecek bir şey yok. Eleştirim bu kadar kan revan içinde anlatmak zorunda mıydı Coralie Fargeat. Cannes Film Festivali 2024- En İyi Senaryo Ödülü aldığını da belirtelim. Bu sonuçta tartışmaya açık gibi görünüyor. 90’ların yıldız oyuncusu Demi Moore görmek keyifliydi. Başarılı bir performans sergiliyor.
İzlediğim üçüncü film, Parthenope-Su Perisi
Ünlü İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino yeni filminde de bir kez daha yitip giden güzellik ve gençlik yasının tutulduğu bir anlatı ortaya koyuyor. Güzelliğin görece olduğunu bir kez daha hatırlatıyor yönetmen. Bu arada Muhteşem Güzellik-2013 filmini anımsatmak isterim.
Doğumu masalları andırır bir heyecanla karşılanan kız çocuğu. Suyun içinde annesi doğum yaparken, bir aile büyüğü ona adını verir. Doğduğu şehir Parthenope ile aynıdır ismi. “Bakire sesli” anlamına gelen Parthenope Yunan mitolojisindeki sirenlerden biridir. Güzelliği dillere destan olan genç kadın 18 yaşına geldiğinde sene 1968’tir. Değişmekte olan dünyaya, öğrenmeye ve deneyime aç bir şekilde hayata atılır. Yönetmen 1968 olaylarını arka fona almış filmde. Bizi Napoli caddelerinde büyüleyici bir atmosferde dolaştırıyor. Yönetmen şöyle ifade ediyor.
“Gençliğin kaygısızlığı ve ölümü, klasik güzellik ve onun amansız küçük hesapları, anlamsız ve imkânsız aşklar, bayat flörtler ve baş döndürücü tutku. Gözlemlenen, sevilen erkekler ve kadınlar, onların melankolisi. Hayal kırıklıkları, sabırsızlıkları ve umutsuzlukları, bir şehir caddesinde takılıp düşen zarif bir adama bir daha asla gülemeyecekleri için duydukları ıstırap. Tüm bunlara, en sadık arkadaş, zamanın geçişi eşlik ediyor. Sonra Napoli, büyüleyen, bağıran ve gülen, sizi nasıl inciteceğini bilen.”
Erkek veya kadın, genç veya yaşlı, karşısına çıkan herkes güzelliğine hayran kalır. Oysa ona her kapıyı açacak güzelliği, aynı zamanda en büyük lanetidir. Her zaman çok sevilen Parthenope, bir türlü sevmeyi beceremez. Genç yaşta intihar eden erkek kardeşinin ölümünden kendini sorumlu tutar. Suçluluk hissi içinde yıllar boyu hayatın anlamını arar.
Oyuncular- Celeste Dalla Porta, Gary Oldman, Luisa Raineri, Silvio Orlando, Stefania Sandrelli.
Cannes 2024 CST Sanatçı-Teknisyen ödülü aldığını belirtelim.
Ayvalık Film Festivali, Simone De Beauvoir’in “Kadın doğulmaz, kadın olunur” sözünü odak noktası almış film seçkisiyle izleyicilere bir şölen sundu. Bedensel değişim arzusu, zorunlu göçmenlik, gönüllü göçmenlik, yerinden edilmenin “öyle doğmakla değil, öyle olmakla” ilgili olduğunun farkına varılmasını sağlayan filmleriyle yerini sağlamlaştırmış bir festival olarak kalacak.
Kaynakça : Ayvalık Film Festivali 2018 ve 2024 tanıtım kitapçıkları.