Kaçak Yazarlar
- 12 Eylül 2024
Karnaval nasıl bir ‘yer’dir? Bir ‘topos’ mu, ‘u-topos’ mu? Bir topos ise şayet, her biri daha eski zamanlardan kalma kentlerin kalıntıları üstüne kurulmuş çok katmanlı bir tarihsel yapıya benziyor olsa gerektir. Birçok bakımdan ‘kazı’ gerektiriyor yani. ‘Oluşum’ olarak da eskileri ‘asimile’ eden özelliklere sahip. Bu, bir süreklilik taşır, sadece Kilise veya Ortaçağ tarzının asimilasyonu ile sınırlı değil, geçmişin ‘şenlikli’ ortamlarının dönüşümlerini de içerir. Adı, Batı Hıristiyanlarındaki ‘büyük oruç öncesi’ (pre-lent) düzenlenen ‘ete-veda’(carne-vale) şenliklerinden gelse de bu şenliklerin ‘ilkel’ ve pagan köklerinden izler taşıdığını, dünyanın her yerinde bölgelerin özelliklerine göre gelenekselleştiği de göz önünde bulundurulmalıdır. Kısaca, karnaval, bir ‘yer’ olarak, sahnedeki ‘oyun’un izlendiği bir ‘görme yeri’ (theatron) değil, herkesin büyük bir oyuna katıldığı, herkesin oynadığı bir ‘yer’dir.
Festival, bayram, karnaval, tören gibi ortamlar, hemen her durumda bir ‘topluluk heyecanı’ taşıyan ve şenlik havasıyla dolu ortamlardır. Mevsim döngüleri, değişim/dönüşüm, ölüm-diriliş veya yenidendoğuş gibi özellikleri, konuya farklı açılardan bakan Huizinga, Gaster, Bahtin gibi yazarları bazı ortak noktalarda buluşturur. Konuya eserine ad olan ‘Homo Ludens’ açısından bakan Huizinga’nın dediği gibi: “İster kutsal bir oyun, isterse sıradan bir bayram; ister bir ayin, isterse hoşça vakit geçirme söz konusu olsun, oyunun ortamı büyülenme heyecan ortamıdır.” Thespis’te ilk oyuncunun tarih sahnesine çıkışı bağlamında konuya eğilen Gaster ise ‘işlev’e vurgu yaparken şunu söyler: “İlkel bir düzeyde, toplumun dönemsel olarak kendi canlılığını tazeleme ve bu yolla sürekliliğini sağlama yolunu temsil eder.” Söz konusu özelliklerin, her zaman dünyanın şenlikli bir algılanışına yol açtığını söyleyen Bahtin’in eklediği gibi, “bu anlar bayramların kendine has karakterini yaratmıştır”. Gerçekten de bu zamanlar bambaşka bir hava taşır ki sayısız şiirde dile gelmiştir bu. Örneğin Mehmet Âkif Ersoy’un “Âfâk bütün hande, cihân başka cihândır;/ Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamândır!” dizeleri bayram coşkusunun İslam dünyasına özgü dile gelişidir.
Bayram ve tören ‘içerik’lerinin şiirsel dile gelişini, modern şiirin konumuna bakarak ‘tarihe bırakan’ Bahtin, ‘karnaval’ üzerinden ‘halkın yanına’ romanı yerleştirir. Ona göre ‘dünyanın şenilikli algılanışının’ coşkuyla ifade bulduğu karnaval ruhu romanda yankılanır. Yaklaşımı bir açıdan Nietzsche’nin Apollon-Dionysos karşıtlığını çağrıştırır: Yetkin güzellik formu karşısında halka özgü coşku ve taşkınlık… Doğrusu Bahtin’in ‘şema’sı, bütün ufuk genişliğine ve çarpıcı tespitlerine rağmen çelişkiler de taşır. ‘Karnavalesk’ yaklaşımı, dil, kronotoplar, simgesel formların diyalektiği gibi hususlar üzerinden giriştiği şiir-roman karşılaştırmaları ile bazı bakımlardan sorunludur. Bu sorun, karnavalın biçim, süreç ve içerikleriyle yazınsal bir tür veya forma ‘sabitlenmesinde’ de söz konusudur. ‘Halk’ ve ‘gelişmeye açıklık’ yaklaşımı açısından da durum paradoksaldır: Karnavalın arkaik kökleri bizzat kendisi tarafından vurgulanmasına rağmen şiiri bütün bütüne ‘sabitlediği’ mitsel bakışın o çağlar insanının tamamına egemen olduğunu unutmuş gibidir. Mitik mirasın, pagan yenidendoğuş ayinlerinin çeşitli açılardan karnavala yansıdığı ve dokusuna yerleştiği açıkken, bu mirasın, şiir başta olmak üzere roman dışındaki diğer türleri ‘gelişmeye kapalı’ kılması nasıl açıklanabilir?
Karnaval, geleceğe dair bir tasavvur olarak ‘u-topos’ olsa da sanatta (Bahtin’de roman) yeniden var edilen bir ‘topos’a dönüşür. Yine Bahtin’deki biçimiyle ‘polifonik’ özellikler, ‘zaman-uzam’ açısından taşıdıkları olanaklarla kronotoplar bu ‘topos’u canlı kılar. (Zaman demişken, giderek yayılan bir yanlışlığa işaret edilmeli burada: Konuyu mitolojiye bağlama hevesinden midir bilinmez, Yunan mitologyasında Zeus’un babası ve ondan önceki kuşak tanrıların başı olan Kronos’un (Κρόνος: Kronos) adı, bazı yazılarda, zaman anlamına gelen ‘khronos’la (χρόνος: Khronos) karıştırılmakta ve ilginç yorumlara girişilmektedir.)
Birkaç soru: Menippos yergisi (Bahtin ‘Menippea’ der) ve Sokratik diyalog roman türüne ne ölçüde katılabilmektedir? Bütün olanak ve sorunlarıyla Dostoyevski ve Rabelais’nin dünyaları ne ölçüde genellenebilir? Türe ilişkin gelişmeler, diyalektik süreçler ve ‘diyaloji’ roman türü ile birlikte ‘tarihin sonu’na mı ermiştir?
Karnaval’ın ‘Hıristiyan’ tarihi ilginçtir: Paganini’nin Napoliten bir halk ezgisinden esinlendiği ‘Venedik Karnavalı’ (Il Carnevale di Venezia) eseri ilginç yasaklarla karşılaşır. ‘Şeytanın Kemancısı’nın ölüsüne bile uzanan o yasaklar her durumda ‘ironi’ taşır. Acıyla gülümseyen öyküler var orada. Asıl Venedik Karnavalı da pagan ögeler taşıdığı için epey uzun bir süre yasaklanmıştır. Bir tür yenidendoğuştur, dolayısıyla pagan ögeler taşıyor olması kaçınılmazdır. Müzik ve ‘gösteri’ tarihinde farklı biçimlerde de olsa bu tür yasaklar bulunuyor.
Maske gibi araçları, dünyayı ‘bayram yeri’ kılan çeşitli özellikleriyle bütün katılımcıları coşkuyla baharın yenidendoğuş havasıyla buluşturan bir ‘ayin’. Tutkuların karanlıktan sıyrılarak dansta ‘açığa vurduğu’, ateşin eski gizemini yeniden kuşandığı bir ‘yer’… Yeni bir tür olarak roman, Bahtin’in çarpıcı tespitiyle, ‘eski türlerin oluşturduğu bütünü’ etkilemiş; ‘onları kendi olanaklarını ve sınırlarını daha iyi tanımaya’ zorlamıştı. Doğru, ama karnaval yine de Bahtin’in çizdiği sınırların ötesinde konumlandığı için karnavaldır…