Biz De Yarın Güleriz
Kitap İncelemeleri

Biz De Yarın Güleriz

Ayşegül Atılgan

“Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter.”

Albert Camus

Özgür Çırak imzalı Biz de Yarın Güleriz hikâye kitabı İletişim Yayınlarından 2023 yılında çıktı. Kitapta dokuz hikâye yer alıyor. Özgün üslubuyla kaleme aldığı karakterler aracılığıyla, okuyucuların zihninde olası evrenlerin kapılarını araladığı Biz de Yarın Güleriz’de öyküler arası sarmal geçişler yapan yazar, üst kurmacayla post modern nitelikte bir kitap ortaya çıkarmayı başarıyor.

 

Kâğıttan kaplan, kâğıttan dünyasında her taşın altında bir hikâye arıyor. Dünya edebiyatında taşı metafor olarak kullanan yazar Albert Camus olurken Türk edebiyatındaysa Özgür Çırak öne çıkıyor. Hikâyelerinde kullandığı dili taş metaforuyla uyumlu; bazı hikâyelerinde taş gibi sekip tınısı kalırken bazı hikâyelerinde böğrünüze oturuyor.

 

Camus, II. Dünya Savaşı ortasında kaleme aldığı Sisifos Söyleni’nde[1] modern insanın monoton yaşamındaki anlamsız çabasını Sisifos miti üzerinden anlatmıştır. Sisifos Söyleni’ni hayatın anlamsız ve saçma olduğunu haklı çıkarmaya çalışan bir alegori olarak sunar. Ve der ki: “İnsan, anlamsızlığına ve tüm baskılarına karşın yaşamı yenmek zorundadır.”  Çırak da modern insanın monoton yaşamını Sisifos miti üzerinden büyülü gerçekçilikle verir. Sisifos’un dağın tepesine kadar çıkarmakla sorumlu olduğu kaya döne yuvarlana İstanbul’da hikâyelerin başladığı yere düşer. Monotonluk içinde benlerine ayrılan hikâye kahramanları bir peynir kabı içinde ayaklarını suya değdirmek ister.  “…peynir kabının dibinde yaşayan şehir dolusu insandık. “  (s.42) O sonsuz suyun içinde ayaklarımız suya değsin istiyorduk. Camus insanların dünyaya geliş amaçlarının bir cezaya mahkûm edilemeyeceğini savunurken Çırak da taş gibi duracağım ifadesiyle aslında yaşamın döngüsel değil akan bir şey olduğunu vurgular. “Taş gibi duracağım yerimde, hiç kıpırdamayacağım.” (s.93)

 

Direnmek Camus da uyumsuzun insanda yarattığı anlamsızlık, yabancılaşma, kayıtsızlık ve umutsuzluk duyguları ile baş etmenin tek çaresidir. Çırak’ın hikâyelerinde de kesitler vardır. “…Ateşten bir demet çiçek açıyordu, üstüne su sıkılıyor, çiçek soluyordu.”  (s.66) Direnmek ustura ağzındaydı ve aynada kimse görünmek istemiyordu. Aynayı gösterecek tek varlık Tanrı’dır. Çırak da bir çocuğun ağzından iki metre boyunda bir tanrı olmak istediğini dile getiriyor. (s.84) Çocukların her şeyi olabileceğinin ve sorabileceğinin arkasına sığınıp Sisifos’a bir gönderme yapıyor aslında baştan beri Tanrı anlatıcı olduğunun farkında ve kâğıttan kaplanın kendisi olduğunu açıkça okura söylüyor. “Uzun saçlı bir arkadaşımın evinde kalıyordum. Masası, sandalyesi ve kâğıtları vardı, hikâyeler vardı: Şapkalı adamlar, horoz, kitabın kapağına karar vermeye çalışan yazar, berber dükkânı, bir kız çocuğu, çayhane, bölük börcük görüntüler… Ben anlatıyordum o uzun saçlı arkadaşım yazıyordu. (s.103)

 

Birbirine değen karakterleri ve hikâyeleri Tanrı bakış açısıyla yazar bir çatı altında kurguluyor, çatıyı mühürlemek için son hikâyeye kadar okumak gerekiyor. “Haklarında anlattıklarım hakkımda bilinmeyenlerle çatıyı mühürlüyorum.”

 

Camus’un üzerinde durduğu diğer olgu zaman olgusudur. Bir yandan yaşamın anlamsızlığı ve uyumsuzluğuyla karşılaşan insan öte yandan zamanın akışıyla birlikte bu uyumsuzluğunu değiştiremeyeceği ve birey olarak zamanı aşamayacağı hatta onun esiri olduğunu duyumsar ve bunu bilince taşır. Çırak da “Mülayim” hikâyesinde değişen iş saatlerinden bahseder. Uzayan mesailerde gündelik hayatı idame ettirmek ve yaşamak için başka ‘ben’lere de ihtiyaç vardır. Distopik bir kurgu olmasına rağmen inandırıcıdır çünkü hepimizin benden bir tane daha olsaydı isteğini yazar gerçek kılar. Hayatın bu monotonluğunda robotlaşırken bir kalbimiz olduğunu unuturuz. Yaşanması gereken duygular ertelene ertelene kalp de taşlaşır. Belki bu yüzden taş metaforu“…pırıl pırıl bir taş sekti göğsümde ta uzaklara kadar, kalbimdi belki de bilmiyorum.” (s.15) ; “…bir taş sekiyor Ercan Enişte’nin içinde uzaklara doğru suyun üstünde kalbi herhalde bilmiyorum.” (s.34) “…bir taş sekti içimde kalbimdi belki de bilmiyorum.” (Kimseye anlatılmayacağına dair söz verilen hikâye” (s.58) hikâyelerin leitmotivi hatta arka kapak yazısı oluyor. Kapak yazısından hikâyelerin içine sızıyor “…suyun üstündeki bir taş gibi sekiyorum sokaklarda. (s.49)

 

Hikâye kitabını okuyup bitirince Sisifos’un kayadan taşlar kopararak suyun üzerinde sektirdiğine inanıyorsunuz, kitabın adı da Sisifos’un bir gün mutlu olacağına göndermedir: Biz de Yarın Güleriz

 

[1] Albert Camus’la ilgili kısımlar Mitos’tan Logos’a Sisifos’u Mutlu Hayal Etmek yazısından alıntılanmıştır.

Camus, Albert (2010), Sisifos Söyleni, Can Yayınları, İstanbul.