Çağımızın İnsanları
Kitap İncelemeleri

Çağımızın İnsanları

İsmail Demir

Pınar Öğünç’ün Şu an da burada mıyız? romanı 2023 yılının aralık ayında Kolektif Kitap’tan çıktı. Öğünç, çeşitli dergi ve gazetelerde muhabir, editör, köşe-yazarı olarak çalışmalarını sürdürüyor. Daha önce öykü kitapları da bulunan yazarın ilk romanı.

 

Şu an da burada mıyız? karakterlerden birinin, ölmüş dedesine ait bir evde, tesadüfen buluşan çağımız insanlarının yaşamlarına odaklanır. İlk önce bu evde bir akşam geçirmeyi planlayan karakterlerin ilerleyen sayfalarında evde ne kadar kaldıklarını bilemeyiz. Zaman kavramı ortadan kalkar.

 

Geride bıraktığımız son elli yılı, kapitalizmin sarsıntılar çağı olarak ifade edebiliriz.  Sistemin ekonomik ve toplumsal yapıda yarattığı değişimler, işçi sınıfının yapısını ve bileşimini de değişime uğratmıştır. Esnek, yarı zamanlı, evden çalışma, part-time, diplomalı işsizlik, hizmet sektörü, işçi öğrenci, vb. kavramlar hayatımıza girmiştir.  İşçi sınıfı nitel olarak büyürken, iş ve iş ilişkileri değişmiş, duygu dünyaları farklılaşmış, hayata tutunma şekilleri dönüşüme uğramıştır. Kısacası yeni bir işçi tipolojisi ortaya çıkmıştır.

 

Pınar Öğünç’ün romanındaki karakterler, değişen ve aynı zamanda dönüşen işçi sınıfına mensup insanlardır. Romanın kahramanları işsiz, iş arayan, iş bulduğunda yarı zamanlı çalışan, düzenli bir yaşamı olmayan, dağınık bir yaşam süren, parça başı işlerde çalışan, sürekli iş değiştirmek zorunda kalanlardır.  Yaptıkları iş veya işsiz oluşları hayata bakış açılarını değiştirmiştir.

 

Bütün bu değişim ve dönüşüm içinde yeni bir yol bulma ihtiyacı hissederler.  Buluştukları evi sıradanlıktan kurtulmanın aracı haline getirmeye çalışırlar. İçinde bulundukları karmaşık yaşama dur demek için toplandıklarını düşünürüz. Bir arada yeni şeyler kurmaya, kendi dillerini yaratmaya uğraşırlar. Mutfak masasının etrafında sohbet etme uğraşları, oyun oynama denemeleri çıkış arayışlarının göstergesidir. Başarmalarından öte buna yeltenmeleri değerlidir. Bir süre sonra komşu otel çalışanlarının ve sığırcık kuşunun misafir olarak gelmesi doğru bir şey yaptıklarının göstergesidir.

 

Romanda karakterlerin bir masa etrafında buluşması, Edip Cansever’in “Masa da Masaymış Ha” şiirini akla getirir. Şiirde vurgulananlarla bugün yaşananlar ters yüz edilmiş gibidir. Örneğin, kahramanlarımızın şiirde ifade edildiği gibi masaya koyacakları bir anahtarları yoktur. Çünkü günümüzde ücretli çalışanlar için mülk edinmek bir hayaldir.

 

Bunun yanında evde buluşanlar masaya süt ve yumuşak ekmek de koymazlar. Çünkü günümüzde beslenme şekilleri değişmiş, farklılaşmıştır. Cips türü atıştırmalık, fast food tüketim ve ayak üstü tüketilecek paketlenmiş gıdalarla beslenme hayatımıza girmiştir.

 

İş yaşamı, iş arama süreci ve işsizlik kahramanlarımızı öyle bir kıvama getirmiştir ki, masaya koyacak yaşama sevinçleri de yoktur.

 

Yine şair masaya pencereden giren ışığı koyar. Oysa bugün yaşanılan evler güneş görmez, izbe, daracık mimariyle donatılmıştır. İçindekilerin ışığı görme şansları yoktur. Hem doğa öyle bir eko kırıma uğratılmış ve kirletilmiştir ki güneşi görmek, temiz havaya ulaşmak mucizedir.

 

Evde buluşan kişiler Orhan Kemal’in kahramanlarını hatırlatır. Orhan Kemal, yaşadığı dönemin işçilerinin sevinçlerini, özlemlerini, davranış biçimlerini, yoksulluklarını, sömürülmelerini ve tüm bunların içinden hayata tutunmalarını anlatır. “İşçi sınıfı, köylü benim kaynağım, dayanağım olmuştur. Burjuvalaşmış teknik karşısında ezilen, yok olan insanlar benim insanım olmuştur. Onların acıları, onların ekmekleri benim ekmeğim; benim acım olmuştur”[1] der. Bu gerçekçi yaşamdan yola çıkarak eserlerini oluşturmuştur.

 

Pınar Öğünç, eserinde Orhan Kemal’in izinden giderek, 21. yy. başında yaşanan proleterleşme dalgasında işçi sınıfı saflarına katılan kişileri anlatır. Karakterleri, diplomalı işsizlik kıskacında kıvranan, boşuna mı okuduk ruh hali içinde olan, üniversiteyi bitirdikten sonra hayata tutunmaya çalışan, ailesinden destek almak istemeyen ama bir biçimde mecbur kalan, karnını doyurmak için günübirlik, part-time çalışan, günde iki iş yapmak zorunda kalan yeni işçi kuşaklarıdır. Ezilen, sömürülen, toplum tarafından anlaşılamayan, yabancılaşmanın ve yalnızlaşmanın kıyısına itilmiş insanlardır.

 

Eserin bir bölümünde anlatılan mıcır taşları hikayesi, günümüzde çözülen ve değişime uğrayan aile bağlarını çağrıştırır. Doğada bulunan kayaların kırılması, parçalanması, ufalanması sonucunda mıcır dediğimiz küçük taşlar oluşur. Taşlar mıcır haline geldikten sonra kullanılacakları yere götürülür, dökülür, savrulur, dağıtılır ve işlevlendirilirler. Günümüzde kapitalizm, aile kurumunu öyle bir çözmüştür ve dağıtmıştır ki, aileden dağılan çocuklar veya torunlar yaşamın içinde savrulup giderler. Masanın bileşenleri de ailelerinden kopmuş, onlarla bir türlü ortak bağ kuramamış, iş yaşamı içinde öğütülmüş bireylerdir. Ailelerinden kopuş sürecini yaşamaktadırlar.

 

Proleterleşme dalgasında toplumda var olmaya çalışan bu yeni işçi kuşaklarının bir edebiyat eserinin karakterleri olması önemli ve değerlidir. Çağımızın insanları buradadır, bakabilen ve görebilen yazarların eserlerinde yer bulmaktadır.

 

 

[1] http://www.orhankemal.org/links/341.htm (Son erişim tarihi: 03.07.2024)