Çakıl Taşları
Öykü

Çakıl Taşları

Reşide Değirmi

Gömleği arkadan yırtılmış kentin

Taş benekli yollarında

Bir adam,

Sırtında pejmürde bir palto

Cebinde çakıl taşları

Yürüdükçe

Kulaç kulaç

Açıldı önünde caddeler

Köprülerden geçerken serin,

Kaldırımlarda hâkî yeşil adımları

 

 

Gecenin kesif karanlığında

Anılarla yüklü yollardan

Tanıdık sokaklardan

Geçtikçe

Sökün etti acılar yüreğine

Bir türkü gelip dolandı diline

Dağıldı ezgisi

Karanlığın kuytu köşelerine

Bir sokağın başında

Yavaşladı adımları

Gelip durdu

Tahta bir kapının önünde

Yüreğinden alazlanan acı

Gümrah bir yumruk oldu ellerinde

Kapıya bakıp durdu öylece

Ne yumruğu vurabildi

Ne öfkesini kusabildi

Vuslat için

Gün gün saydığı çakıl taşlarını

Ceplerinden çıkarıp

Bıraktı kapının eşiğine.

 

 

Dilindeki türküyü

Bir kurşun gibi

Sevdasını

Bir kurşun gibi TÜKÜRDÜ.

 

 

Şehvetle inleyen kentin

Sarı ışıklı evlerinden,

Kösnümüş caddelerinden

Hızla uzaklaştı.

Yürüdükçe

Fersah fersah

Açıldı önünde uzaklar.

Düzlüklerden geçerken yaslı,

Yokuşlarda ateş kızılı adımları

 

 

Bir tepelikte durup

Baktı aştığı yola

Baktı kabaran toprağa

Fısıltılar geldi kulağına

Bunlar cehennem cadıları, dedi

Birazdan şafak sökecek demek ki

Kayalıkların dibinden

Toprak çatlaklarından

Saçları bellerine kadar

Uzun ve beyaz

Ağızlarında tek tük dişleri

Sürme çekilmiş kısık gözleriyle

Teker teker çıktılar yeryüzüne

Cadılar,

Günah heybeleriyle dağıldılar

Şehrin her bir köşesine.

Adam,

Gün doğmadan çıkmalıyım

Bu ihanet yuvasından, dedi.

 

 

Vardı bir uçurumun kıyısına

Serin bir esinti vurdu suratına

Uçurumla,

Dip dibe

Göz göze

Adam uçurumun içinde bir karaltı

Uçurum adamın içinde bir boşluk

Açtılar kollarını birbirine

 

 

Aşağıdan bir cehennem cadısı

Yükseldi ona doğru

Adamın kulaklarına:

“Az önce bir kadın

Bu kentin bütün sokaklarını

Tövbe etmiş dudaklarıyla öptü

Bir ayak izinin ardından” diye fısıldadı.

Adam cadının suratını parçalarcasına:

“Burası Kabilistan

Burada aşka yer yok” diye bağırdı.

İki gülüşün tek can olduğu

O fotoğrafı hatırladı,

Fotoğraftaki dostunu

Dostunun kollarındaki sevdiceğini

İhanete uğramışlığını

Ve

Hiç düşünmeden

Uçurumdan aşağı atladı.

 

 

Karşı kıyıdan

Bir Ah! Çekildi

Yüreğe bir hançer saplanır gibi

Bir kadın,

Dudaklarında ayak izleri

Avuçlarında çakıl taşlarıyla

İçini kavuran pişmanlığıyla

Baktı,

Uçurumun içindeki karaltıya

Karaltının içindeki boşluğa

 

 

Elindeki çakıl taşları,

Bir kurşun gibi

Bedeni

Bir kurşun gibi ERİDİ.