Gömleği arkadan yırtılmış kentin
Taş benekli yollarında
Bir adam,
Sırtında pejmürde bir palto
Cebinde çakıl taşları
Yürüdükçe
Kulaç kulaç
Açıldı önünde caddeler
Köprülerden geçerken serin,
Kaldırımlarda hâkî yeşil adımları
Gecenin kesif karanlığında
Anılarla yüklü yollardan
Tanıdık sokaklardan
Geçtikçe
Sökün etti acılar yüreğine
Bir türkü gelip dolandı diline
Dağıldı ezgisi
Karanlığın kuytu köşelerine
Bir sokağın başında
Yavaşladı adımları
Gelip durdu
Tahta bir kapının önünde
Yüreğinden alazlanan acı
Gümrah bir yumruk oldu ellerinde
Kapıya bakıp durdu öylece
Ne yumruğu vurabildi
Ne öfkesini kusabildi
Vuslat için
Gün gün saydığı çakıl taşlarını
Ceplerinden çıkarıp
Bıraktı kapının eşiğine.
Dilindeki türküyü
Bir kurşun gibi
Sevdasını
Bir kurşun gibi TÜKÜRDÜ.
Şehvetle inleyen kentin
Sarı ışıklı evlerinden,
Kösnümüş caddelerinden
Hızla uzaklaştı.
Yürüdükçe
Fersah fersah
Açıldı önünde uzaklar.
Düzlüklerden geçerken yaslı,
Yokuşlarda ateş kızılı adımları
Bir tepelikte durup
Baktı aştığı yola
Baktı kabaran toprağa
Fısıltılar geldi kulağına
Bunlar cehennem cadıları, dedi
Birazdan şafak sökecek demek ki
Kayalıkların dibinden
Toprak çatlaklarından
Saçları bellerine kadar
Uzun ve beyaz
Ağızlarında tek tük dişleri
Sürme çekilmiş kısık gözleriyle
Teker teker çıktılar yeryüzüne
Cadılar,
Günah heybeleriyle dağıldılar
Şehrin her bir köşesine.
Adam,
Gün doğmadan çıkmalıyım
Bu ihanet yuvasından, dedi.
Vardı bir uçurumun kıyısına
Serin bir esinti vurdu suratına
Uçurumla,
Dip dibe
Göz göze
Adam uçurumun içinde bir karaltı
Uçurum adamın içinde bir boşluk
Açtılar kollarını birbirine
Aşağıdan bir cehennem cadısı
Yükseldi ona doğru
Adamın kulaklarına:
“Az önce bir kadın
Bu kentin bütün sokaklarını
Tövbe etmiş dudaklarıyla öptü
Bir ayak izinin ardından” diye fısıldadı.
Adam cadının suratını parçalarcasına:
“Burası Kabilistan
Burada aşka yer yok” diye bağırdı.
İki gülüşün tek can olduğu
O fotoğrafı hatırladı,
Fotoğraftaki dostunu
Dostunun kollarındaki sevdiceğini
İhanete uğramışlığını
Ve
Hiç düşünmeden
Uçurumdan aşağı atladı.
Karşı kıyıdan
Bir Ah! Çekildi
Yüreğe bir hançer saplanır gibi
Bir kadın,
Dudaklarında ayak izleri
Avuçlarında çakıl taşlarıyla
İçini kavuran pişmanlığıyla
Baktı,
Uçurumun içindeki karaltıya
Karaltının içindeki boşluğa
Elindeki çakıl taşları,
Bir kurşun gibi
Bedeni
Bir kurşun gibi ERİDİ.