Edebiyatseverlerin ilgiyle dinlediği Gölgesizler Podcast’in yayıncıları Şirvan Yaşar ve Ertuğrul Ogan’la Karnaval Dergi okurları için söyleştik.
Söyleşi

Edebiyatseverlerin ilgiyle dinlediği Gölgesizler Podcast’in yayıncıları Şirvan Yaşar ve Ertuğrul Ogan’la Karnaval Dergi okurları için söyleştik.

Şirvan Erciyes

Şirvan Erciyes: İlk önce kendinizi tanıtır mısınız? Edebiyatla olan bağınızı da es geçmeden ama.

Şirvan Yaşar: Karnaval Dergi okurlarına merhaba demek istiyorum öncelikle. Ben Şirvan Yaşar 25 yaşındayım. 2022 yılında Bursa Uludağ üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldum ve yüksek öğrenimime halihazırda devam etmekteyim. Bu soruyu Gölgesizler Podcast serimizde her konuğumuza soruyoruz ve şu an anladım ki cevap vermek hiç de basit değilmiş. Edebiyatla olan bağım kupon biriktirerek başladı. Gazeteler o dönem 100 Temel Eser’i kupon karşılığı hediye ediyorlardı. Ablamla birlikte her pazar günü babama gazete aldırır ve itinayla gazetedeki kuponu kesip biriktirirdik. Kitaplarla tanışmam böyle oldu diyebilirim. Tabii biz kuponları tamamladıktan sonra babamın kitapları alıp gelmesiyle o heyecan birden sönümlenmişti ve ben o kitapların birçoğunu okumamıştım. Okuduklarımı da annemle babamın çarşamba günleri düzenledikleri kitap okuma akşamlarında okumuştum. Edebiyat ve okumakla olan ilişkimi, çocukluğumda yaşadığım bu iki olayla temellendirebilirim. Daha sonrasında lise zamanlarımda ve üniversite hayatımda daha derin okumayla, edebiyata ve akademiye olan ilgim artarak devam etti. Üniversite boyunca Ertuğrul’la birlikte kitap fuarlarında çalışmamız ve fuarlar için şehir şehir gezmemiz bizi edebiyat dünyasının farklı bir yüzüyle tanıştırdı. Fuarlarda edindiğimiz tecrübe ve kurduğumuz ilişkiler Gölgesizler Podcast sürecinde de bize çok yardımcı oldu.

 

Ertuğrul Ogan: Karnaval Dergi okurlarına bir selam da benden. İsmim Ertuğrul Ogan, yirmi dört yaşındayım. Şirvan gibi ben de Uludağ Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünden mezun oldum. Şimdilerdeyse Yeni Medya alanında yüksek lisans programına devam ederken bir yandan da Bilgi Yayınevi’nde editör olarak çalışmalarımı sürdürüyorum. Küçükken söylediğim, yaş almaya başladıkça yazmaya yeltendiğim metinlerle hikâyelerin büyülü dünyasının kapısını araladım. Ankaralılar mutlaka bilirler; Dost Kitabevi’nin alt katı eskiden çocuk kitaplarına ayrılmıştı. Hafta sonu tatilim, genellikle Dost’un alt katında ufak sandalyelerde kitapları karıştırarak geçerdi. Sonrasında da kitaplar ve edebiyat, hayatımın bir yerlerinde olmaya hep devam etti. Üniversitede merak saldığım ve uzun yıllar her aşamasında keyifle rol aldığım dergicilik, kitap editörlüğünün kapılarını da benim için aralamış oldu. Okumayı, yazmayı bir iş haline getirebilmek en büyük hayallerimden biriydi… Şirvan’la birlikte yürüttüğümüz Gölgesizler Podcast projesi de aslında dostluğumuzun bir meyvesi gibi. Sabahlara kadar sonu gelmeyen sohbetlerimizin sorularını artık birbirimize değil de aldığımız konuklara soruyoruz…

 

 Gölgesizler Podcast fikri nasıl ortaya çıktı?

Biz sınıf arkadaşıyız ve ilk tanışmamız da bu şekilde oldu. Ardından sohbetimiz ilerledikçe birbirimize benzer özelliklerimizi keşfetmeye başladık. İkimizde meraklı ve okumayı seven insanlardık. Birbirimize kitaplar önerir ve okuduklarımızdan yola çıkarak konuşurduk. Sohbetlerimiz kimi zaman sabaha kadar sürerdi. Genelde aynı fikirde buluşamıyor olsak bile birbirimizi dinlemeyi ve anlamaya çalışmayı hiç bırakmadık. Hani insanın içinde bir kurt olur ve sürekli bir şeyler yapmalısın diye insanı içten içe yer ya, işte ikimizde de bu kurt vardı. Sürekli aklımıza farklı fikirler, projeler gelirdi. Genellikle bu fikirler o an için bizi çok heyecanlandırıyor olsa da hayata geçirme noktasında sürekli tıkanıyorduk. Hep edebiyata, kitaplara dair bir şeyler yapmak istiyorduk ama bu oldukça uzun bir zaman aldı. Üniversite hayatımız bitince, ikimiz de ayrı şehirlere taşındıktan sonra, beraber, diz dizeyken yapamadığımızı aramızda kilometrelerce mesafe varken, uzaktan yapmaya başladık. Sohbetlerimiz, üzerine tartıştıklarımız aslında hep o ilk başlama ânımız içinmiş, bunu sonradan anlıyor insan. Gölgesizler Podcast’e başladıktan sonra da keyifle devamı geldi. Hem üretmenin hazzı hem de ayrı şehirlerde de olsak bu vesileyle sohbetimize devam ediyor olmak Gölgesizler’in bizim için en büyük motivasyonu. Mutluyuz…

 

Podcast yayını yapmak isteyen arkadaşlar için soruyorum, teknik süreç nasıl ilerliyor?

Biz Ankara’da ve İzmir’de olmak üzere iki podcast atölyesi düzenledik ve özellikle üzerinde durduğumuz mesele bu işin teknik kısmıydı. Teknik süreç, bu işe başlamak isteyenlerin gözünde en çok büyüttüğü kısım oluyor genelde. Başlangıç aşamasında bizim de gözümüzde büyüyordu ama başladıktan sonra kayıt ala ala bu süreci öğrendik ve daha kaliteli içerikler üretir hale getirdik. Herkes ilk önce ekipman arayışına giriyor. Mikrofon, kayıt cihazları, ses yalıtım malzemeleri… Tüm bunları araştırırken ürünlerin fiyatlarıyla karşılaşınca insanın hevesi ister istemez kırılıyor. Ama bir telefonunuz ya da bilgisayarınız varsa ilk etapta bunlar dışında hiçbir ekipmana ihtiyacınız yok. Aldığınız kaydı düzenlemeyi öğrenmekse çok zaman alan bir şey değil. Yapay zekâ öyle bir noktaya geldi ki bu teknik konuları –sesin kalitesi, düzenlenmesi, paylaşımı– çok kolay bir şekilde halledilebiliyor. Naçizane tavsiyemiz şu olabilir, ekipmandan önce iyi bir fikriniz olmalı ve ne anlatacağınızı ne konuşacağınızı iyi bilmelisiniz. Hiç yapılmamış, kimsenin aklına gelmemiş bir fikriniz olmasından ziyade yapılan benzer işlerden nasıl farklılaşabilirim konusuna kafa yormalısınız. Diğer önemli husus da disiplin ve devamlılık. Biz de disiplin ve devamlılık açısından iki kişi olmanın faydasın hep hissediyoruz. Bu kadar şey sıraladık ama her şeyden de önemlisi, bu işi keyif alarak yapmak…

 

Konuklarınızı seçerken öncelikli kriterleriniz neler? Diyelim ki konuğu belirlediniz, nasıl bir hazırlık içerisine giriyorsunuz?

Konuklarımızı seçerken merak ettiğimiz, tanışmak istediğimiz isimlere ulaşmaya çalışıyoruz. Aslında ikimizde de geçerli olan konu şu; biz Gölgesizler’i kendimiz için yapıyoruz. Kitabını okuduğumuz ya da ilgiyle takip ettiğimiz ve tanışmak istediğimiz konuklara kendi merak ettiklerimizi soruyoruz ve ilgiyle dinliyoruz. Bu nedenle, kayıt alırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz, dersek yeridir. Daha detaylandıracak olursak ikimizin tartıştığı ve fikir alışverişinde bulunduğu bir meseleyi daha da derine götürmek ve içimizde bulunan o soru kurtçuklarını doyurmak için, “Hadi, bu meseleyi konu hakkında çalışmaları olan birisiyle konuşalım,” diyoruz ve arayışa başlıyoruz. Hazırlık süreciyse aldığımız konukların kitaplarına, düşüncelerine hâkim olmaya çalışmakla başlıyor. Sıkı bir araştırma ve okumadan sonra sorularımızı hazırlıyoruz. Öncesinde o konu hakkında baş başa konuşuyoruz ve soruları kararlaştırıyoruz. Ama çoğunlukla kayıt esnasında sorular değişiyor, dönüşüyor ve bambaşka bir hal alıyor.

 

Podcast yayıncılığının günümüzdeki durumu ve geleceği için neler söyleyebilirsiniz?

Hem podcast hem de diğer dijital medya araçları Türkiye’de büyük bir boşluğu kapatıyor aslında. Geleneksel medyanın son zamanlarına şahit olduğumuz şu günlerde dijital içerikler, büyük bir dönüşümü de beraberinde getiriyor. Fakat podcast üreticileri Türkiye’de tam olarak hak ettiği değeri görmüyor bizce. Tabii bunda Spotify ve diğer Pod yayını paylaşılan uygulamaların da etkisi büyük çünkü Türkiye’de dinlenme başına bir gelir elde etmek mümkün değil. Gelir elde etmenin zor olması bu işin sekteye uğramasında ve devamlılığın olmamasında önemli bir etken. Örneğin biz, yirminci bölümümüzden sonra ekipman almaya karar verdik. Eğer farklı bir geliriniz yoksa sadece podcast yaparak ayakta durmak ciddi mânâda zor. Ama şu konuda ikimiz de hemfikiriz: Podcast gelecekte, yeni medya araçları içinde daha da öne çıkacak çünkü insanlar artık bir ekran karşısında uzun süre bir şeyler izleyemiyor veya kitap okuyamıyorlar. Yürürken, otobüsteyken, araba kullanırken hemen her yerde podcast dinleyebilirsiniz. Aslında podcastin en önemli avantajlarından biri de üretiminin ve tüketiminin görece daha kolay olmasında saklı. Tüm bunların yanında podcast üretirken kendi üniversitenizi inşa edip anlatacaklarınızı derinleştiriyorsunuz; konuştukça ve paylaştıkça da kendinizi daha iyi ifade etmeye başlıyorsunuz.

 

Oldukça popüler yazarları da konuk ettiğinizi biliyoruz, yazarlara ulaşmak ya da ikna etmek zor oluyor mu?

Şu âna kadar ikna etmekte zorlandığımız bir isim olmadı. Ama sürekli bir arayış içindeyiz tabii. Birçok yazarla iletişimimiz halihazırda vardı ve onlar da bizi kırmadılar. Ulaşmakta zorlandığımız, hâlâ konuk almak istediğimiz pek çok isim de var aslında… Bu, zamanla öğrenilen bir süreç. İletişim kurdukça insanlara nasıl ulaşabileceğinizi de öğreniyorsunuz.

 

Edebiyatın geleceği ile ilgili kaygılarınız var mı? Sizce edebiyata olan ilgi nasıl arttırılabilir.

Bu meseleye hikâye anlatıcılığı olarak bakmanın daha doğru olacağını düşünüyoruz. On binlerce yıl, insanların birbirlerine anlattığı hikâyelerle bugünlere kadar geldi. Yazının bulunmasıyla birlikte bu anlatı, farklı bir forma büründü. Ama özünde hep aynı şey vardı. İnsanlık olarak temel meselemiz hep aynıydı. Edebiyat ve hikâye anlatıcılığı gelecekte de devam edecek ama bu tekrar bir dönüşüme uğramayacağı anlamına gelmiyor. Yüzyıllar önce paylaşma arzusuyla anlatılan dertler, hikâyeler; bugün sinemada, tiyatroda, sosyal medyada, podcast yayınlarında, Youtube videolarında anlatılmaya devam ediyor. İnsan var olduğu sürece anlatma arzusu da edebiyatta yaşamaya devam edecek.

 

Programınızı aynı formatta mı devam ettirmeyi düşünüyorsunuz? Farklı projeleriniz var mı?

Bir işin sürdürülebilirliği için bazen ufak tefek değişiklikler yapmak sağlıklı olabiliyor. Şimdiye kadar ağırlıklı olarak edebiyata dair içerikler ürettik ama zaman zaman sosyal bilimlerden veya çok farklı alanlardan insanları da ağırladığımız oldu. Farklı projelerimizi de düşünmeye ve bir yandan iskeletini kurmaya devam ediyoruz. Uçmayı bırakan sözler belki bir gün sayfalara konarlar. 😊

 

Söyleşiyi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Son olarak Karnaval Dergi okurlarına ne söylemek istersiniz?

Nazik davetiniz için biz teşekkür ederiz. Soran değil de cevaplayan tarafta olmak bizim için farklı ve özel bir deneyim oldu. Gündemin oldukça zor olduğu topraklarda yaşıyoruz. Umutsuzluğa kapılmamak bazen neredeyse mümkün olmuyor. Fakat her şeye rağmen yaşamak, paylaşmak ve üretmek çok kıymetli. Vaktinizi ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederiz, sevgiyle…