“Edebiyattan Sinemaya”
Sinema

“Edebiyattan Sinemaya”

Gül Gülsün Yıldız

Edebiyattan sinemaya yolculuğumuzun ilk durağı İrfan Yalçın. Sayısız romana imza atan İrfan Yalçın’ın iki romanı sinemaya uyarlandı. Fareyi Öldürmek ve Genelevde Yas. Fareyi Öldürmek Aydın Sayman, Genelevde Yas ise Sinan Çetin tarafından çekildi.

 

 

Romanlarda olaylar ve kişiler uzun uzun anlatıldığı halde, romanların film uyarlamalarında bu imkân yoktur. Ortalama bir buçuk saat içinde olaylar seyirciye anlatılır ve anlaması beklenir. Şunun da altını çizmek isterim ki; filmin anlaşılması seyircinin sosyo-kültürel yapısına göre farklılıklar gösterir. Yönetmenin anlatmak istediklerini, onun istediği oranda anlayan seyirci çok olmayacaktır. Çünkü film izleyicisi olmak da bir yolculuktur. Ne kadar çok kaliteli film izlenirse, bu yolculuk daha bilinçli ve zevkli hale gelir.

 

 

İrfan Yalçın’ın Fareyi Öldürmek ve Genelevde Yas adlı romanları sade dilleriyle öne çıkmaktadır. Halktan kopmayan, etkili, bilgi birikimini günlük konuşma diliyle harmanlayarak anlatan bir yazar olarak yorumlayabiliriz. Kitaplardan sonra sıra filmleri izlemeye gelince biraz tedirgin olduğumu söylemeliyim. Romandan sinemaya uyarlanan eserlere biraz temkinli yaklaşmakla beraber, sinemanın edebiyattan beslenmesi fikrine her zaman sıcak baktım.

 

İçimizdeki İnsan, Fareyi Öldürmek romanı yazıldıktan uzun zaman sonra çekildiği için, dönem filmi kategorisine girmiş ve çekilen mekanlar ona göre ayarlanmış. İçimizdeki İnsan filminin kahramanı Sabri, her şeye rağmen iyi olmayı seçmiş ama çevresinden sürekli kötülük görmüştür. Seksenli yıllara adım adım yaklaşılmakta ve toplumsal yargılar hızla değişmektedir. Yetmişli yılların başında geçer akçe olan dostluk, dürüstlük ve iyi insan olmak, yerini çıkar ilişkilerinin merkeze alındığı, köşeyi dönmek için her yolun mübah sayıldığı bir yolculuğa dönüşmüştür. Kitapta ve filmde Sabri aynı oranda iyidir. Aydın Sayman romanın ana fikrinden uzaklaşmadan çıkmıştır yolculuğuna.

 

14 Numara adıyla filme çekilen Genelevde Yas romanıysa iyilik ve kötülüğün ayrıldığı, hayatın siyah beyaz olduğu fikrinden yola çıkar. Fareyi Öldürmek’ te iyilik ve kötülük her insanda varken ve hangisini seçeceğini bu insan belirlerken, 14 Numara’da iyiler ve kötüler birbirinden kalın bir çizgiyle ayrılmıştır.  Genelevde Yas romanında kısmi olarak dayanışma ve iyilik olmasına rağmen, film uyarlamasında iyilik başrol karakter üzerinden enayilik olarak verilmiştir. İzlerken, kadının iyilik olarak yaptığı her şey izleyiciye saflık olarak geçer. Kötüler daha belirgin ve ilgi çeker hale getirilmiştir. Fareyi Öldürmek’te karakterler yazar üzerinden kendini ve Sabri’yi sorgularken, 14 Numara’da insanlar sorgulamayı bırakmış ve uygulamaya geçmiştir. İnsanların sınıf atlamak ve zengin olmak için her türlü ilişki içine girdiği, toplumsal ahlakın çöktüğü yıllardır.  Bu yılları Sabri’nin fare olarak görmesi ve kötülüğü, yozluğu, yobazlığı ve nobranlığı öldürmesi o dönemin açık bir eleştirisi olmuştur. Sabri kötülüğü fare metaforuyla öldürürken 14 Numara’da kötüler iyi ve güzel olan ne varsa onu öldürür. Bu, karanlığın hızla içine çektiği anlamına gelir. O yıllar köşeyi dönmek isteyen insanların piyango, at yarışı gibi şans oyunlarına takıldığı, emeksiz zengin olma hayallerinin kurulduğu yıllardır. İyiliğin ve saflığın temsilcisi Yaprak, filmde irrite edercesine saf ve enayi olarak gösterilmiştir. Bu bakış açısının toplumun o süreçteki bakış açısıyla örtüştüğü net olarak görülmektedir. Genelevde kadın pazarlayan ahlaksızlar toplumun ahlak bekçisi olarak dayatılmış ve kabul görmüştür.

 

Film yönetmenindir. Buradan yola çıkarak şunu söyleyebiliriz; yönetmen çektiği filme kendi bakış açısını koyar. Roman’dan uyarlama olsa da kendi toplumsal bakışı, birikimi ve sınıfsal duruşu filme damgasını vurur. Bu iki filmde gördüğümüz şey, yönetmenlerin bakış açılarının farklı olduğudur. Sistemi eleştirmek ile sisteme entegre olmak arasında gidip gelir iki film. Fareyi öldürmek sistemi eleştirirken, 14 Numara sisteme entegre olmayı seçmiştir.