Fotoğraf Dünyasından Bir Yüz-Erol Büyükyazıcı
Söyleşi

Fotoğraf Dünyasından Bir Yüz-Erol Büyükyazıcı

Şehriban

1955 yılında doğan Büyükyazıcı, tüm yaşamını Ankara’da geçirmiştir. 1989 yılında AFSAD’a üye olmuş, dernek bünyesinde ortak sergilere ve proje çalışmalarına katılmıştır. Ayrıca kişisel ve karma sergilere de katılmış, ulusal düzeyde yapılan çeşitli yarışmalarda dereceler almıştır. Bir yandan da kısa film çalışmaları olan Büyükyazıcı, ortak yayımlanan bazı kitaplarda ve dergi yazılarında da yer almıştır. Fotoğraf konusunda yapılan sempozyum ve konferanslarda yer almış, sergiler açmış, atölye çalışmaları düzenlemiştir.

 

AFSAD’da Yönetim Kurulu üyeliğinin yanı sıra değişik kurullarda görev alırken fotoğraf çalışmalarına da halen devam etmektedir.

 

2021 tarihinde Kontras dergisinin 25. sayısında “Bizden Biri” başlığı ile yayımlanan yazıda fotoğraf için kendi cümleleriyle şöyle diyor, Erol Büyükyazıcı: “Yaşamın yansımalarından oluşan görüntüler sunarak, izleyicilerin yaşam üzerine anlamlar üretmelerini sağlamanın, fotoğrafın amaçlarından biri olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra, fotoğrafçının kendi düşüncelerini yaşamın fotografik görüntüleri üzerinden aktarırken yaşama dair anlamlar, imgeler üretip bunları cümleler, paragraflar gibi sunması ve izleyicinin de bu fotoğrafik metinler üzerinden düşünceler üretebilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü fotoğrafın eksik kalan, çok da farkına varılmayan bu yönünün daha görünür kılınmasına dair bir inanç besliyorum.”

 

Çok değerli Erol Büyükyazıcı’ya aşağıdaki soruları yönelterek fotoğraf üzerine konuştuk.

 

Kendinizi yaptığınız iş anlamında bir yere, bir alana ait tanımlasanız bu neresi olurdu?

 

Bir alana ait olmak derken kendimi şöyle konumlandırıyorum: Fotoğraf alanı ile nesneler (içinde insanda var), mekanlar (mekanlar derken mimari yapılar, şehirler ve bütün doğal alanlar) bu iki alan arasında sanata öykünmeye yakın bir noktada görüyorum.

 

Fotoğrafın hayatınıza girişi nasıl oldu ve neden fotoğraf?

 

Fotoğraf ile ilk tanışma eniştemin verdiği körüklü bir makina ile 1970 ortalarında oldu. Bu tanışma- ayrılma kısa sürdü. Sonra 1989 yılında benim talebim üzerine annemin yurt dışından getirdiği fotoğraf makinası ile bu zamana kadar inişli çıkışlı durumlarla şimdiki zamana kadar geldi.

 

Bir görsel üretmenin teknik olarak en kolay yolu fotoğraf. Şu zamanda fotoğraf üretmek teknik olarak çok kolay bir duruma geldi. Bu kolaylık fotoğrafı ifade olarak aşağıya çekiyor. Benim fotoğrafa ilgim birazda geçmiş zamana, tarihe olan merakım her fotoğrafın geçmişten bir görüntü olması beni cezbediyor.

 

Fotoğrafın duayeni Ara Güler der ki: “Fotoğraf hakikatin kopyasıdır. Hakikatin parçasıdır, sanat olamaz.” Siz ne dersiniz, fotoğraf size göre sanat mıdır?

 

Bu soruya bir soru ile cevap vermek isterim. Fotoğraf dünyası Ara Güler’in fotoğraflarıyla değil de sözlerine niye bu kadar ilgi gösteriyor. Bunun nedenini soruyorum. Ara Güler kendi bulunduğu noktayı net olarak belirtmiş. Ara Güler’in yüklü bir arşivi var, bu arşiv incelenip bundan sosyolojik değerlendirmeler yapılması bence faydalı olur. Bunu şunun için söylüyorum çünkü kendisi bu fotoğrafları foto muhabirliği refleksi ile çektiğini söylüyor.

Fotoğraf görsel bir malzemedir. Bu malzemeyi ister sanat çabalarında kullanırsınız ya da kullanmazsınız.

 

2003 yapımı yönetmenliğini yaptığınız “Bir Cumartesi Sabahı” isimli bir kısa filminiz var. Sonrasında bilmediğimiz filmlerinizde var mı? Kısa film hakkında ne söylersiniz? Ayrıca fotoğraf-sinema ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Sondan başlayayım sinemayla fotoğraf teknik olarak yakın durmalarına rağmen çok ayrılar. Biri akan bir görüntü diğeri sabit bir görüntü. İkisinin de ayrı bir dili ve grameri var. İyi fotoğraf çeken sinemacı olur diye bir şey yok bence. Bu iki yolun da yönü ve zemini çok farklı. Kısa filmi genellikle öyküyle benzerleştirirler bence kısa film şiire daha yakın duruyor. Otuz saniye de olabiliyor otuz dakika da zaman aralığı çok geniş. Bir kısa film için uzun metrajlıda olabilir deniyorsa orada bir sorun vardır derim. “Bir Cumartesi Sabahı’ bir eğitim sonunda bir uygulamaydı pek olmadı.

 

Birçok sergi açtınız sizi en çok etkileyen hangisi oldu?

 

Üç tane sergim oldu. Benim için bunları birbirinden ayırmak zor. Üçü de birbirinden ayrı sergiler gibi dursa da temelde ortak yönleri var. Mekanlar ve nesneler üzerinden bir anlatım biçimi. İkinci sergimde “Nesneden Fotoğrafa Fotoğraftan Nesneye” de benim bir “Oto Portrem, Prova Bakışlar Prova Dokunuşlar ve Adalet Abla Reçeli” bunlar nesnelerle ifade edildiler. Bu bakımdan biraz değişik oldu.

 

Adalet Abla Reçeli

 

Prova Bakışlar Prova Dokunuşlar

 

Oto Portrem

 

 

Yakında olacak atölye, sergi veya kısa film projeniz var mı? Diğer bir deyişle önümüzdeki günlerde yapacağınız çalışmalar neler?  

 

Monet’in üç resminin fotoğrafa dönüştürülmesi. “Batmayan Gün Batımı, Parça Tesirli Bellek, Dikiz Aynası” gibi video dosyaları çekmecede duruyor.

 

Bu güzel söyleşi için kalpten teşekkürler.