Gülden Türktan: “Ülkemizde Çok Başarılı Kadın Dernekleri Var..”
Söyleşi

Gülden Türktan: “Ülkemizde Çok Başarılı Kadın Dernekleri Var..”

Gülnur Günay

Dr. Gülden Türktan üst düzey yöneticidir, iş insanıdır.

 

Ekonomi ve işletme eğitimi aldı. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, New York Üniversitesi ve Marmara Üniversite’sinde lisans, yüksek lisans ve doktora çalışmaları yaptı. MBA derecesi ve doktorası vardır. New York Üniversitesi’nde araştırma görevlisi ve eğitmen olarak çalışmıştır.

 

Türkiye Cumhuriyeti’nin, G20 Başkanlığı sırasında, G20’de kurulmuş ve ülkemiz için bir gurur vesilesi olan W20 – Kadın 20’nin kurucu başkanı olarak atanmıştır. W20’nin tüm G20 ülkeleri için toplumsal cinsiyet eşitliği sürdürülebilirliği adına ekonomik büyüme ve iş dünyasına kadın katılımını sağlamaya yönelik öneriler içeren W20 tebliğinin hazırlanması ve yayınlanması üzerinde çalışmıştır.

 

2002 yılında KAGİDER’in kurucuları arasında yer almış, 2009 – 2011 yılları arasında KAGİDER yönetim kurulunda görev almış, 2011 – 2015 yılları arasında da KAGİDER’in yönetim kurulu başkanlığını üstlenmiştir. KADİGER’in onur kurulu üyesidir. 

 

2003 – 2017 yılları arasında TÜSİAD’ın İstihdam ve Sosyal Güvenlik Çalışma Grubu Başkanlığı görevini yürütmüştür. Halen TÜSİAD üyesidir. 2015 yılında TESEV’in mütevelli heyetine davet edilmiştir.

 

IWF – International Women’s Forum kurucu üyesidir. IWF Türkiye’nin Kasım 2019 ve Şubat 2023 arasında Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlenmiştir.

Sevgili Gülden başkanımla, KADİGER’de ve IWF TÜRKİYE’de birlikte çalıştık, IWF’de hala birlikteyiz. 

Kendisi Şubat 2023’te Amerikan Forbes Dergisinin 50/50 Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’daki Kadın Liderler arasında düşünce lideri olarak yer almıştır.

Destek Yayınları’ndan çıkan, liderlik hakkında çok fazla yazılmamış konular ve olaylara değinen “Liderliğin Karanlık Yüzü” adlı kitabın yazarıdır. 

Kıskançlıktan (!) bir bu kadar daha başarısından söz etmeyeceğim.

 

Sevgili başkanım bir kadın yönetici olarak başarınızın sırrını bizimle paylaşır mısınız? Bu yolda karşılaştığınız cinsiyetçi tavırlar oldu mu? Olduysa, bunlar nelerdi ve nasıl başa çıktınız?

“Senin başarının sırrı nedir? Anlat bakayım bana! Sen nasıl böyle düşündün? Bunu nasıl yaptın? Bu kararı nasıl aldın?” Bunlar bana sıklıkla sorulan sorulardı. Ben ise her zaman kendi yoluma bakıp kararlarımı kendim verdim. Mühim olan iştir ve sonuçtur, diye düşünmek, sürece doğru odaklanmamı sağladı. Lüzumlu lüzumsuz yorumlarla dilemek ama sonuçta ilgilenmemek alışkanlığı geliştirdim. Yorumları dinlerim. Bazen insanları dinlemem onların “ay bu ne saf” diye düşünmelerine yol açıyor. Onlara göre doğru cevap “defol git! Ben seni dinlemem” dememdi. Bana göre ise geri bildirim iyidir, belki ortaya iyi bir fikir çıkar. Dinleyelim bakalım!

 

En cinsiyetçi tavır çoğunlukla cinsiyetçi olan kesimden değil de cinsiyetçi olmaması gereken kesimden geldi. Aynı yirmi yıllık dönemde ABB’de çalıştığım süre içinde 5 ayrı şirkette yönetim kurulundaydım. Ayrıca başka bir İsveç şirketinde yine yönetim kurulunda görev yapıyordum. Bu süre içinde belli dönemlerde yönetim kurulu başkanlığı ya başkan yardımcılığı da üstlendim. Aynı zamanda yabancı sermaye derneğinde yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak çalışıyordum. Bir de “day job” denilen ciddi bir asıl görevim vardı. Böylelikle 6 -7 adet yönetim kurulunda uzun süreler görevler yaptım ve her zaman şirketteki işimin başında oldum. “Yuh yani sana, onca erkeğin içinde bu kadar yoğun çalışmaya ne gerek var?” diyenler en yakın en seçkin okul mezunu kadın arkadaşlarımdı.

Erkeklerin kabulü ise hem farklıydı hem de olumluydu. “Ya sen iyi kararlar alabiliyorsun. Ben üst yönetimin sana bakışını ve desteği anlayabiliyorum.” diyenler erkek çalışma arkadaşlarım çoğunluktaydı.


Biyografiniz kadın dernekleri ile dolu, niçin kadın dernekleri öncelikli oldu?

20 sene çalıştığım ABB ki, 1500’e kadar kişinin çalıştığı bir elektrik mühendisliği şirketiydi ve erkek yoğundu. Şirkette bir avuç kadın vardı. Kontrat sürem bitince bir şirket kurup küçük de olsa bir girişimci olma hayalim vardı. Girişimciliğin yöneticilikten daha zor bir alan olduğunu çok net tahmin ediyordum. Girişimim için hayati önemli olan geçerli inşaat ruhsatı Belediye tarafından aniden iptal edilince, zorluğun artık tahmin değil, iş hayatının bir parçası olduğuna emin oldum. Bu arada kurucusu olduğum KAGİDER’den “gel destek ver” teklifleri zaten hep vardı. Son yönetim kurulunun “gel” teklifini kıramadım. Zaten ruhsatı bekleyecektim. Ülke ayrışma içindeydi. Ben ise bu ayrışmanın yanlış olduğunu düşünüyordum. “Bakalım ne yapabilirim?” deyip KAGİDER yönetim kurulunda görev almayı kabul ettim.

 

KAGİDER’in Yönetim Kurulu Başkanı seçildiğimin açıklandığı gün ünlü bir sanayici iş adamımız beni yakaladı ve “sen sanayide ve teknolojide yetişmiş bir insansın, senin kadın derneğinde ne işin var? Tam sana yönetim kurulu üyeliği teklif edecektim. Bırak KAGİDER Başkanlığını ve benim şirkete gel” dedi. Nasıl bir cümleydi bu?

 

Dernek çalışmaları Amerika’da kurulu uluslararası kadın forumu derneğinin Türkiye’de kurulması konusu önüme geldiğinde “desteklemeliyiz” dedim ve kurucularından biri oldum. 2019 – 2021 yılları arasında da başkanlığını üstlendim. Tabi seçimle. Birlikte olduğumuz, konusunda lider kadınların yer aldığı bir dernek olmayı başardı IWF Türkiye.

 

Ülkemizde kadın dernekleri ve uluslararası kadın derneklerinin farkları nedir? Yapılandırılmaları ve bakış açılarını düşünerek bir kıyaslama yapabilir misiniz?

 

Uluslararası kadın derneklerinde çok başarılı olanlar var. Keza ülkemizde de çok başarılı dernekler var. Her bir dernekte bir bakış açısı farkı tabi ki var.

 

Öncelikli parayla ilgili olan bakış açısı farkı var. Eğer bir derneğe geldiysem ya para ya emek bazen de ikisini de verebilmeliyim şuuru yurt dışında çok yerleşik. Her mailde para istenmesi ise maalesef bazen moral bozucu olabiliyor.

 

Ülkemizde ise çalışan ve sonuç getirebilen derneklere sanki kurumsal destek daha yaygın. Şükür ki bunu oturtabildik. Bunlar gerçekten amaçları için çalışıyorlar destek olalım denmesi denebilmesi çok önemli bir ödül.

 

Neticede 20 ülke arası bir kadın derneğinin kurucu başkanı olma şansını yakaladım. G20 ülkelerinin Kadın 20 – W20 (Women 20) oluşumu. Bu sene onuncu yılını kutlayacağız.

 

Neden bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz? Vermek istediğiniz bir mesaj vardı, ben biliyorum. Kadınların liderlik yüzdesinin az olduğu iş dünyasında daha çok kadın lider istiyoruz,  bu ortak çıkış noktamız.  Ben sizden dinlemek istiyorum bunu?



Çoğunlukla nasıl yaptın konusunda soru geliyordu ve anlatmakta zorlanıyordum. 20 sene bir İsveç İsviçre şirketinde senin sözün bitmeden konuşulmayan bir ortamdan çıkıp hep bir ağızdan konuşulan ortamlara geçince anlatma zorluğu yaşadım ve yaşıyorum. İğneyi de kendime de batırmam lazım tabi. Çok konum var. Çok düşünce var kafamda. Düşünceler uçuşuyor. Bu bazen olumlu bir netice yaratmıyor. Yazmak en iyisi dedim. Kimseyi rencide etmeden az üstü kapalı yazınca çok anlaşılmamış olabilir ama kitabı destekleyen videolar oluşturmayı düşünüyorum. Sonuçta kitabım bir hikaye kitabı veya bir anı kitabından ziyade her beyaz yakanın okuması gereken bir işletme kitabı olarak ortaya çıktı.

 

 

Yaşamınızda uzun bir bakış açısıyla baktığınızda geçtiğiniz yollarda sizi en çok etkileyen olay nedir? Olayın size katkıları ve sizden aldıkları neler oldu? Bu rol model olmanız açısından önemli bir soru bence başkanım.

Öncelikle insanların size inanması için öncelikle sizin bir başarı göstermiş olmanız gerekiyor ve onları iyi kötü bu başarıya inandırmış olmanız gerekiyor.

 

Ben ömrümce hep bunu gördüm. Lisede Shakespeare eserini bir gece önce belki 20 kere sesli okudum. Ertesi gün sınıfta hoca kaldırınca aksanıyla eski İngilizce vurgusu ile en iyi şekilde okuyunca başarım ve mezuniyetim sanki tescillendi. İngiliz edebiyatı hocamız aynı zamanda lise müdürümüzdü. Benim ise ertesi gün sınıfta bir şey okuyacağımdan hiç haberim yoktu. Ben yine de çalışayım diye çalıştım. Evde “20 kere okumak da çok değil mi?” dediler. Ancak İngilizceme etkisi ve hocaların gözünde etkisi inanılmaz oldu. Çalışkanlık bir nevi başarı ve sonuç doğurdu.

 

Keza ABB de, çalışmaya başladığım ilk yıllarda ABB Türkiye dağıtılmış pek çok temsilcilikten oluşuyor ve ülke cirosu nedir bile bilemiyorduk. Yurt dışından getirttiğim büyük bilgisayar kâğıdı çıktılarından ürünlerin cirolarını elle yeni gelmiş olan bilgisayarlara girince ülke cirosunun aslında 14 milyon olduğunu hesapladığımda inanılmaz bir pozitif bir ün yakaladım şirket içinde. Kariyerim bu ünle su gibi ilerledi. Kimse bana şu ciroyu bir hesapla dememişti. Ciroyu bilmenin büyük yararı olduğuna inanıyordum. Geçmişi bilmeyen geleceği kurgulayamaz içgüdüsü ile rakamları toparladım. Arkasından büyüme çok başarılı oldu.

 

KAGİDER’de ise kurumsallığı yakalamayı başardık. Başkanlığımın son dönemimde G20’nin 2014 yılı deklarasyonunu okuyup G20 içinde W20 – Kadın 20’nin kurulması gerektiği üzerinde lobi çalışması yaparken konuştuğum bakanlar diğer sivil toplum liderleri yapamazsın deyip bana gülüyorlardı. Oysa, yaptık ve bu sene W20 nin 10 nuncu kuruluş yıldönümünü kutlamak çok gurur verici. W20 kadın dünyası için bir düşünce kuruluşu haline geldi. Bir parçası olmak bana büyük gurur veriyor. Bu emekler bana pek çok da ödül getirdi. Kadınlar için ülkelerde bir ilerleme fırsatı oldu. Ülke kalkınmasının kadınsız olarak olmayacağının bir ispatı oldu. En önemlisi kadınlar olarak dünya kalkınmasına katkı yapar bir etki yaratabildik.

 

En son hangi kitabı okudunuz, neden, diye klasik bir soru soracağım.  Bu sorum edebiyat adına.  Bu kadar yoğunlukta edebiyatın hangi tarafında dinlediğinizi öğrenmek amacım. Bu arada homeopatiden konuşmuştuk, bilirsiniz bu konuda çok çalışmıştım, heyecanla bekliyorum sizin yoldaki kitabınızı,  biraz onu da anlatırsanız.



Çok kitap okumaya çalışıyorum. Yönetim kurullarında başımdan geçenleri “Liderliğin Karanlık Yüzü” adı altında kitap haline getirdim. Daha yazılacak çok anektod ve hikayem var. Ve de ümitliyim yazacağım. Nasipse tabii!

 

Şu anda homeopati ile ilgili bir liderlik kitabı üzerinde çalışıyorum.

Ben belli kitapları tekrar tekrar okuyorum. Daha çok klasikleri.

En son okuduğum kitap ise Zeynep Göğüş’ün “Çok Yalan Söyledik” kitabıydı. Ankara ile ilgili kitaplar ise her zaman ilgimi çeker.