03.08.2024
Küçürek öykü denemesi…
Emine Hanım otobüs durağında az önce patronun ona söylediklerini kara kara düşünüyordu.
“Senin yerine akıllı süpürge alacağım. Yaptığın bütün işleri o da yapıyormuş. Ne diye sana her ay maaş ödeyeyim ki,” demişti patron. Kalakalmıştı söylenenlere Emine Hanım. Patron da arkasına bile bakmadan sırıtarak arabasına binip gitmişti.
Otobüsü gelmiş, kartını basıp arka tarafa geçmişti şimdi. Gözleri dışarıya bakıyor, dudakları kıpırdıyordu. Kendisiyle konuşuyordu.
Ya gerçekten yerime akıllı süpürge alınırsa! Beni sepetlerse… Benim yaptığım her işi yapamaz ki o şey! Sadece toz alabilir. Paspas çeker mi? Nerdeeeee? Köşe bucak kir çıkartma… Sanmam. Hadi yarım yamalak temizliği yaptı diyelim. Türk kahvesi yapabilir mi? Peki çay demleyebilir mi? Ya yemek… Elinin tadı yoktur ki onun. Üç kaşık neskafe bir kaşık süt tozu? Öğrenemez. Öğrenebilir mi? Bu gavurlar yapar mı? Ya yaptılarsa… Yok canım yapamaz. Benim yerimi bir robot dolduramaz…
Canının sıkkınlığı geçmek bilmiyordu. Monoloğu gürültülü halde devam ediyordu. Sese ihtiyacı vardı. Telefonu çıkarıp kocasını aradı. Olanları anlatmak istiyordu fakat bir yandan da ciddiye alınmayacağını düşünüyordu. İlkin hoş beş ettiler. Kısa bir sessizlik oldu sonra. Hiç de aklında yokken, “Ben temizlik yapmak istemiyorum yarın. Tek tatil günüm. Zaten haftanın altı günü başkalarının kirlettiğini temizliyorum,” deyiverdi. Kocası, “Tamam tamam halledersin sonra,” diye yanıtladı sadece. Evde görüşmek üzere kapattılar telefonu. Oh söyleyip kurtuldum, diyordu içinden.
Kurtulamamıştı. Durağa geldi. Bastı düğmeye, indi. Hızlı hızlı, gözünü yerden kaldırmadan yürüyerek eve geldi.
Eşyalarını bir yana atıp kendisini yatağa bıraktı. Gözlerini kapattı da… Uyku uyunur mu? Sola çevirdi başını. Olmadı. Sağa çevirdi. Gözlerini sımsıkı kapadı. Yetmedi. Yastıkla yüzünü örttü.
O sıra işten çıkmıştı Hakan. Karısının yorgunluğunu azaltacak ve kendisinin de temizlik yapmasını önleyecek bir çözüm düşünüyordu. Haklıydı karısı. Her gün her gün temizlik yapılmazdı ki! Ne zamandır da yardım istiyordu ev işleri için… Aman kim yapacaktı ki! Her zaman da bir bahane uydurulmuyor.
Metrobüs durağına geldi. Bindi hemen. Ne olabilir ne olabilir derken… Derken tutamaklarla göz göze geldi. Evet, tutamaklarda akıllı süpürge reklamları vardı. Hem temizlikten kurtulurdu hem de karısının yükünü almış olurdu. Yol boyu ağzı kulaklarındaydı.
İki durak sonra indi. Hemen ilerdeki mağazaya yöneldi, girdi içeriye. Gözüne bir tane kestirdi. “Taksitlendirelim akıllı süpürgeyi,” dedi. Kırmızı jelatinli kâğıtla kaplattı. Üstüne bir de fiyonk. Evin yolunu tuttu.
Dairenin kapısı açıldığında gözlerinden ışıltılar saçarak hediye paketini karısına uzattı. Karısı bir anlığına sıkıntısını unuttu. “Aaa hediye mi aldın?” diye sevinç narası attı. Kocası kafasını mutlulukla, evet der gibi bir aşağı bir yukarı sallıyordu. Emine Hanım’ın dışı sevinse de içi boş durmuyordu. Hangi dağda kurt öldü. Kesin bir şey yaptı. Ya da bir şey yapacak. Gözlerindeki donukluk silinmişti. Kocasına hediye için sarıldı. Heyecanlandı. Hediye hediyedir sonuçta. Paketin parlak kırmızı jelatinini açtı. Kaynar sular başından aşağıya döküldü. Bir pakete bir kocasına baktı. Kocası, bir pakete bir karısına baktı. Paket bir kadına bir adama baktı…
Etrafındaki nesneler yerinden oynuyordu Emine Hanım’ın. Eliyle duvara tutundu ve sinir krizi geçirerek, “Beni boşamak mı istiyorsun adi herif!” diye bağırdı ve süpürgeyi yere fırlattı.