Issız Adam: Ada’nın Kitapları
Sinebiblio

Issız Adam: Ada’nın Kitapları

Emirhan Mutlu

Sinebiblio  köşesinde  Çağan Irmak’a yer verdiğim ikinci yazı bu, çünkü kendisi hem milenyumun en iyi yönetmenlerinden biri hem de çektiği dizi ve filmlerde kadrajına bol bol kitap koyuyor. Kendisinin edebiyatla olan ilişkisi sadece filmlerinde kitap göstermek ya da iyi bir okur olmakla da kısıtlı değil. Ünlü yönetmenin ilk öykü kitabı Gözümden Deliler Taştı, geçtiğimiz yıl Doğan Kitap etiketiyle yayınlandı ve şu anda 70. Sait Faik Hikâye Armağanı’nın kısa listesinde yer alıyor. Edebiyatla bu kadar içli dışlı bir ismin filmlerinde kullandığı kitapları incelemek normalde olduğundan daha fazla hoşuma gittiği için bu yazıyı da kendisine ayırmak istedim. Bu yazıda Issız Adam filminin baş karakterlerinden Ada’nın kitaplarına bir göz atacağım.

Film yalnızca Ada ile Alper’in aşk hikayesini değil aynı zamanda modern zamanda kent insanının yalnızlığını da anlatır. Bu açıdan bakıldığında da filmde görünen kitapların bir anlamı olabilir. Alper ile Ada ilk kez bir sahafta karşılaşırlar. Ada, Thomas Hardy’nin Çılgın Kalabalıktan Uzak isimli romanını sorar sahafa ancak kitap o sahafta yoktur. Bunu duyan Alper bir yandan Ada’yı takip ederken bir yandan da yol üstündeki bir kitapçıdan bu kitabı alıp ona yetiştirmeye çalışır. Kitabı verdiğinde ise hiç beklemediği bir cevapla karşılaşır. Ada ona kitabın yeni baskısının her yerde olduğunu, ama kendisinin özellikle ikinci elini aradığını söyler. Yine de bu kitap ikilinin ilk sohbetlerini etmesine vesile olur. Bu roman aslında filmin gidişatına yönelik birtakım ipuçları vermektedir. Hardy’nin bu ünlü romanı bir çeşit “ıssız kadın” hikayesidir. Kitabın baş karakteri Beetsheba, sadık ve sorumluluk sahibi genç bir çiftçi olan Gabriel Oak ile bir aşk yaşar, ancak Oak kendisine evlilik teklif ettiğinde onu reddeder çünkü evliliğin sorumluluğunu taşımak istemez. Özgürlüğüne olan tutkusu Oak’a beslediği aşktan çok daha büyüktür. Ardından başka erkeklerle yaşadığı duygusal maceralar onun olgunlaşmasını sağlar ve sonunda gerçek aşkı Oak’a geri döner. Filmde de Alper gerçekten âşık olduğu Ada ile ilişkisini benzer sebeplerle bitirir, ancak kitaptakinden farklı olarak sonunda Ada’ya dönemez. Kitabın başlığında olduğu gibi ikili “çılgın kalabalıktan uzakta” sakin bir hayat süremezler.

 

Bir başka sahnede Ada, İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası isimli romanını okurken görülür. 1995 yılında yayınlanmasının ardından tüm eleştirmenlerden tam not alan bu eser, gerçekliğin sınırlarını zorlayan kurgusu ve daha önce denenmemiş anlatım biçimlerinden faydalanması ile edebiyatımızda ayrı bir yer edinmiştir. Hatta kimileri için edebiyatımızda kaleme alınmış en iyi romanlardan biridir. Uzun İhsan Efendi’nin içtiği bir uyku şurubu sonrası gördüğü düşleri bir atlasa kaydetmesini ve bu şuruptan çok fazla içtiği için öldü sanılarak defnedilen oğlu Bünyamin’in kendi çabalarıyla mezarından çıkarak yaşadığı maceraları anlatan bu roman filmde Ada’nın iyi bir okur olduğunu göstermek için kullanılmış olabilir. Hardy’nin romanının ardından bu kitabı okuyor olması onun her bulduğunu okuyan bir best-seller okuru değil, aynı zamanda kaliteli edebiyatın peşinde olan bir okurdur.

Bir başka sahnede Alper ile Ada beraber Ada’nın yatağındayken arkada bir kitap yığını görünür. Bu kitaplar arasında Harper Lee’nin Bülbülü Öldürmek romanı, Carl Sagan’ın Mesaj isimli eserinin yanı sıra Omega Diyeti, CEO Mantığı, Türk İnsan Mühendisliği, Sinemacının Oyunu gibi daha farklı alanlarda yazılmış kitaplar da bulunur. Bu karışık kitaplığın sebebini filmin ilerleyen kısmında Ada’nın kendi ağzından dinleriz. Ada başkalarının hikayelerini bulmayı sevdiği için sadece ikinci el kitaplar almaktadır. Kitapların içinde unutulmuş telefon numaraları, yazılmış ufak notlar onun ilgisini çekmektedir. Bu yüzden kitap alırken aslında kitabın içeriğine bakmaz, onun geçirdiği yolculukla ilgilenir. Bunu anlattığı sahnede de sahaftan kitap bakarken Varlık Yayınları’nın 1955 tarihli Yeni Şiirler derlemesini alır eline mesela. Böylece Ada’nın kitaplarla olan ilişkisi film boyunca ilmek ilmek örülmüş olur.

 

Çağan Irmak filmde kitapları çeşitli şekilde kullanarak onları adeta film ekibinin bir parçası haline getirir Issız Adam’da. Filmin hikayesine dair ipuçlarını, Ada’nın okurluğunu, kitaplarla ilişkisini ve kişiliğini kitaplarla destekleyerek anlatır izleyiciye. Edebiyatı hayatının önemli bir yerine koyan yönetmenin bundan farklı davranması da çok mümkün değildir zaten. Kitaplar sadece içlerindeki hikâyeyi değil, filmin de hikâyesini anlatır aslında.