Karanlıkların Dilinden Anlayan Yazar Necati Tosuner
Güncel

Karanlıkların Dilinden Anlayan Yazar Necati Tosuner

Meliha Yıldırım

Türkiye Yazarlar Sendikası 1. Ankara Öykü Günleri (2-5 Mayıs 2024) onur konuğu Necati Tosuner için düzenlenen oturumda Meliha Yıldırım’ın, “Necati Tosuner öykücülüğü” hakkında yaptığı konuşmanın metnidir. 

 

Necati Tosuner, öykü, roman, deneme, tiyatro oyunu gibi türlerde, edebiyatın pek çok alanına yayılmış eserler veren önemli bir yazarımız. Dil ustası yazarın kitaplarını okurken çok zengin bir dünyaya atım attığımızı fark ediyoruz.

 

1965’te yayımlanan ilk öykü kitabı Özgürlük Masalı’yla edebiyat dünyasına giren yazar, 2023’te Axis Yayınları’ndan çıkan Daldaki Kuş adlı son öykü kitabıyla bu uzun yolculuğuna devam ediyor. Altmış yıllık süreçte, on bir öykü kitabı, sekiz roman, Elde Kitap adlı bir deneme kitabı (2005), yedi çocuk kitabı ve Fareli Sokağın Kızı adlı bir de tiyatro oyunu sığdırmış Necati Tosuner.

 

Kalemi önce kendine batıran, içtenlikle bunu yazıya döken, inadına gerçeğin üstüne üstüne giden bir yazar. Onun içtenliği dil ustalığıyla birleşince kendi biçemini yaratan yazara ödüller de yıllar içinde peş peşe gelmiş:

 

-1972’de yayımlanan Kambur’da yer alan İki Günadlı öyküsü TRT 1971 Sanat Ödülleri Yarışması’nda Başarı Ödülü,

-İlk Romanı Sancı.. Sancı… ‘yla TDK Roman Ödülü,

-Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi’nde yer alan “Armağan” adlı öyküsüyle 1977’de Haldun Taner Öykü Ödülü,

Güneş Giderken adlı öykü kitabıyla 1999’da Sait Faik Hikâye Armağanı,

Elde Kitap’la 2006’da Ömer Asım Aksoy Deneme Ödülü,

Kasırga’nın Gözü’yle 2008’de Attila İlhan Roman Ödülü,

-Arda’nın Derdi Ne? İle 2011’de Türkân Saylan Jüri Özel Ödülü,

2014’te edebiyat dalında 21. Troya Kültür Sanat Ödülü,

-2014’te Uluslararası Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü,

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı! ile 2014’te Tepeyran Roman Ödülü

-2018’de Nilüfer Çocuk Kitaplığı Ödülü

-2021’de Kartal Kitap Fuarı Onur Ödülü.

 

Bütün hayatını edebiyata adamış bir yazar Necati Tosuner. Öncelikle çok iyi bir gözlemci. Aynayı sokağa nasıl tutması gerektiğini bilen, onu kendi biçemiyle okuyucuya yansıtan, cesaretle denenmemişi deneyen bir yazar. Tıpkı Yakamoz Avına Çıkmak öykü kitabında olduğu gibi. Yakamoz Avına Çıkmak, şiir miydi yoksa dizelerle örülü birer küçük öykü müydü? Şairin mısralarda denediğini, yazar öykülerde mi denemişti? Ne kadar kişiselse o kadar toplumsaldır onun öyküleri. Toplumsal öğeler onun öykülerinin katmanında hep olmuştur.

 

Bu nedenle onun meselesi her zaman ne söyleyeceği değil, nasıl söyleyeceği olmuştur. Kısa öyküleri kadar romanları da buna en güzel örnektir.

 

2008-2014 yılları arasında yayımlanan Kasırganın Gözü, Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı, Korkağın Türküsü adlı romanlarıyla bir üçleme kaleme alan yazar, Türkiye meselelerini bu üçleme romanda ele alınmıştır.

 

 Kasırganın Gözü’nde içinde kasırgaya dönüşmüş bir fırtınayla baş etmeye çalışan kişinin yorgun görüntüsünü okuruz. Sanki kendi değil, bir yabancıdır konuşan. Ne geçmişte ne de gelecekte hiçbir şeyin değişmeyeceği kaygısını yaşar bu yabancı benlikte. Yitirilen zamana karşı bir kaygı vardır. Hep daha iyi olmak için kendiyle mücadele eder, kendi olmaktan vazgeçer. Pencereden sessizce izlenen camın öte tarafında yaşanan bir hayat vardır.

 

Susmak Nasıl da Yoruyor İnsanı’da üzünçlerle dolu, yaşanılmış görünse de çoğunlukla yaşanılmadan tükenmiş bir geçmişe rastlarız, boğuk bir yalnızlık öne çıkar.

 

Korkağın Türküsü, bireyin özlediği kendisine dönüşünün romanıdır. Ancak bu mücadelede kendini tanır insan.

 

Yazarlığını yaşanılmış ve “ille de anlatılması gerekli” meselelere borçlu olduğunu söyler Necati Tosuner. Öykü yazmayı kendisi için bir dert yanma işi olarak görmüşse de yazdığı öyküler belli bir dönemden sonra farklılık gösterir. Ancak asıl enseye tokat atıp kaçtığı öyküler yazdığında mutlu olur. Kendi deyimiyle, okuyanın “sağ ol” çakmasını çok önemser.

 

Hani küçük bir duygulanımdan yola çıkılan öyküler vardır ya. Bir olay ağırlığı olmasa da bir ana indirgenen zamanı anlatan öykülerdir onlar. Onun gözü kendisinde olduğu kadar sokakta, evlerdedir. Aslında her insanın yaşadığı o dünyayı toplumsal koşulları ifade eder öykülerinde.

 

Necati Tosuner öykülerini tam anlamıyla okuduktan sonra bu çaba dokunuza sızar. Keskin bir üsluptur onunki. Önce kendinde yaşatarak emek vererek bir sözcüğün eşanlamlısını arayarak özgün sözcükleri yakalayarak. Üzünç, usanç sıkça kullandığı sözcüklerdir. Derin bir hüzün vardır eserlerinde. Ruhu ve belleği gözleme açık bir yazardır. Zarf fiiller onun öykü ve romanlarına çok yakışır. Diyebiliriz ki, Necati Tosuner bir fiilimsiler ustasıdır. Yazar da bu nedenle sıkça kullanmayı sever. -madan, maksızın, dığında, ince, arak, cesine, ken sadece bir kaçıdır.

 

“Oysa sigaradan kurtulmuş sayıyordum kendimi. Az mı, yedi yıl içmemiştim. Bu sürede hiç içmemiş de değildim, üç beş ayda bir, masalarda şöyle sanki kendimi kanıtlamak istercesine tek bir sigara tüttürdüğüm de olmuştu. Ve yeniden başlayacağım kaygıları da işte geride kalmıştı artık. İçersem içiyordum… hiç de sigaranın kölesi olmuyordum. Ne irade ama! Beyin Fırtınası dediğimiz toplantılarda, gelip gelip de bir yerde düğümlenildiğinde, “bana bir sigara verin,” diyordum, -efelenerek. Yakıyordum sigarayı… derin derin çekiyordum içime.. sonra püf dışarı.. ve işe yaradığı da oluyordu. –Bir Tutkunun Dile Getirilme Biçimi, “Armağan” s.17

 

Bazen de tekrarlarla pekiştirir anlatmak istediğini. Atak bir girişten sonra geçişler, bazen sayfalarca şiir gibi devrik mısralar, biçimsel bir özellik olarak görünse de anlatmak istediğinin daha iyi anlaşılması için yaptığı bir çaba da olabilir. Biçimin biçemle bir araya gelişi. Amaç biçeme (üslup) hizmet netleşmesi denilebilir.

 

Necati Tosuner’de iki dönem var. Ama bu iki dönem birbirinin yansımaları şeklindedir. Birbirinin içinde örtük bir şekilde devam eder. Gerek romanlarında gerekse öykülerinde ağacın kökü hep aynı yerde duruyor görünse de dalları hep başka yerlere gider.

 

Sonunda okuyucu da aynı duyguları hissetmeye başlar satırları okudukça. Yazar adeta buna zorluyor okuyucuyu. Tıpkı Oğuz Atay’ın “Ben buradayım ey okuyucu,” demesi gibidir, “Ben bu haldeyim ey okuyucu,” diye seslenmesi. (Çırpınışlar romanı. S.94-95)

 

Necati Tosuner’in hayata bakış açısı, kimilerine göre kendiyle mücadelesi olarak görünür. Aslında yazarın yüzeyde okuyucuya gösterdiği meselelerdir bu bireycilik. Derinliklerdeyse merak ettiği başkalarının hayatıdır. Onların meselelerine de odaklanır. Bu nedenle Necati Tosuner yazdıklarında bireysel olduğu kadar toplumsal, toplumsal olduğu kadar bireysel olabilen bir yazardır.

 

Öyküleri yapısı itibariyle gündelik gerçeklikle açıklanamayacak öykülerdir. İronik, politik, poetik pasajlarla örülen öyküleri, kendi biçemiyle yoğuran insanın kuytu dehlizlerine cesaretle yaklaşan keskin ve incelikli üslubu bütün kitaplarında kendini hissettirir.

 

Çocuksu seslenişle anlatır sıkıntısını bazen okuruna: “Sayım suyum yok boşuna. Çoktan çanak çömlek patladı!” (Çırpınışlar, s.106)

 

2014 yılında, Uluslararası Ankara Öykü Günleri Derneği tarafından, kendisine onur ödülü veriliğinde gerekçeler sıralarken; yazarın kendine özgü dil ve biçemine, yazarlık yeteneği ve arayışında sürekli yetkinliğe erişme bilincine dikkat çekildikten sonra çağdaş edebiyatımızı Türkçesiyle taçlandırdığı ifade edilmiştir.

 

2024 yılında da Usta Yazar Necati Tosuner, Türkçeye bağlılığına ve onu kendine özgü biçemiyle taçlandırmaya aynı yolda devam etmektedir. 2024 yılı Onur Ödülü’de Necati Tosuner’e verilecektir.

 

Kendisine sağlıklı yıllar diliyorum. Usta kaleminiz hiç durmasın.