Kızıl ve tuhaf bir kadın
Öykü

Kızıl ve tuhaf bir kadın

Hakan Kaya

Kızıl kapaklı kitabı istedi,

sokakları, sahafları, kitapçıları dolaştık,

bulamadık.

 

 

Yatağın başucunda oturmuş,

kızıl kapaklı kitabı arıyor halen.

Ben kanepenin kenarında o adamı okuyorum.

Bir ara içeri biri girdi, yüzüne güneş vurmuş olmalı,

tanımadım.

İçtin mi, diye sordu.

İçtim, dedi.

Neyi, dedim.

Boş ver, kitabı bulabilir miyiz,

onu söyle, dedi.

 

Sigara yaktı, parmaklarının arasında tuttu.

Sigara

içmek en

çok kadınlara yakışıyor.

 

 

Biliyor musun, diye sordu.

Ter alnımda birikmeye başladı.

Heyecanlandın mı, diye yeniledi sorusunu.

Çok yakınlaştı konuşurken.

Ben sadece onu okurken heyecanlanırım, dedim.

 

Kalabalığa doğru yürüdük. Yolumuza onlar karar veriyordu artık.

İleri, biraz sağa, sola ve sağa ve sola. Yön kavramı onlardı artık

bizim için.

Ellerim titriyordu.

Kalabalığın arasında yitip-gitmemek için

elimi tuttu. İşte orada!, diye bağırdı.

 

Cop,

biber gazı

Surun tepesinde

muhafızlar

 

gördüğüm son şeyler bunlar işte.

 

Ve bu kızıl, Erbil’in bahsettiği değil.

sonunda kızıl kitabı buldu.