Oscar Wilde İntihalci miydi?
Yazılar

Oscar Wilde İntihalci miydi?

Bayram Sarı

Umberto Eco, Oscar Wilde’ın, “Dorian Grey’in Portresi” romanının üslubunu, gözler önüne serilen yapmacıklık olarak adlandırır. Bu yapmacıklık ve gösteriş merakı Wilde’ı sinizmin kurbanı yapar çünkü. “Dorian Gray’in Portresi”nin, Balzac’ın, “Tılsımlı Deri” metninin bir taklidi, Huymans’ın “Tersine” isimli yapıtının bir kopyası olduğunu belirtir. Wilde’ın “Hiçbir şey sıradan değildir ama sıradanlık bir suçtur,” maksiminin ise, Baudelaire’nin, “Bir züppe asla sıradan bir adam olamayacaktır; eğer bir suç işlerse, şan ve şerefinden bir şey kaybetmeyecektir, ama söz konusu suçun nedeni sıradan bir şeyse, şerefsiz damgasından kurtulamayacaktır,” ifadesinin bir göstergesidir.

 

   “Wilde üzerine görüşümüzü söylememiz gerekirse, bu görüş oldukça sert ve acımasız görünebilir. Kendisi züppenin ete kemiğe bürünmüş halidir,” diyen, Eco’ya karşılık Borges, Wilde’ın yazı tekniğinin zayıflığını, aslında onun büyük sanatçı olmasına sayar. Ancak, yapıtlarının kendisinin sahip olduğu ünün gölgesinde kalmasından dolayı yazıları onda bulunan birçok ustalıkları içermemektedir. Wilde’ın, düzyazısı ve şiirlerindeki sözdizimleri Borges’e göre oldukça yalındır ve İngiliz yazarlar arasında da yabancı okurların bu kadar kolay okuyabileceği bir başka yazar yoktur. Hatta Kipling’ten bir paragrafı ya da William Morris’ten bir şiir kıtasını çözemeyen okur, Wilde’ın, “Lady Windermere’s Fan’i” bir öğleden sonra yorulmadan tümüyle okuyabilir.

 

Neredeyse elli yıllık bir zaman diliminde Oscar Wilde, hem Eco’nun, hem de Borges’ın farklı metinlerine konu oldu. Her iki yazar da Wilde’ın bir hayal kırıklığı olduğunu düşündüğü halde Borges, eleştirisinde Eco kadar acımasız davranmaz görünür. “Wilde’ın ismini anmak, “dandy” bir şairden söz etmek olduğu kadar, kendini kravatları ve metaforlarıyla insanları heyecanlandırmak gibi değersiz bir işe adayan bir beyefendinin imgesini de hatırlamaktır,” der, Borges, 1946 tarihli “Öteki Soruşturmalar” kitabında. 9 Kasım 2000 tarihinde, “Bologna Üniversitesinde gerçekleşen Oscar Wilde hakkındaki bilimsel toplantıda Umberto Eco, Wilde’ın metinlerine serpiştirdiği sayısız aforizma ile dönemin burjuva sınıfında şok etkisi yapmak istediğini; aforizmalarında ne dönüştürülebilir ne de paradoks özellikte bir ayrımın görülmediğini; bu nedenle budala bir yazarın, bir dandy’nin (züppe) yapıtları karşısında olduğumuzun kabullenilmesi gerektiğini, bazı  olumlamalarının üzerindeki zeka parıltısı kazındığındaysa altından beş para etmez basmakalıp ifadelerin çıkacağı tespitini yapar.

 

Aforizmanın, Zingarelli sözlüğüne göre tanımını şöyle ifade eder Eco: “Felsefi düşünceyi ya da bir yaşam ilkesini ifade eden kısa maksim.” Eco’nun yorumundaysa “Aforizma ortak fikre şiddetle karşı çıktığında, ilk başta yanlış ve kabul edilemez görünür ve mübalağa yapısında hüküm veren bir indirgeme yaptıktan sonra, güçlükle kabul edilebilir olan bazı gerçeklerin taşıyıcısı olarak görünür.” Bu noktada Eco, Wilde’ın gelişi güzel eserlerine serpiştirdiği aforizmaları içi boş ve basit bulmaktadır.

 

Dorian Grey’in Portresi’ni yeniden okumamızı öneren Eco, en sıradan sözcüklerin aynı ölçüde sıradan olan başka sözcüklerle kurdukları saçma ilişki nedeniyle okurda hayranlık uyandırdığını ve Wilde’ın kendine özgü bir liste tekniği ile maksimleri birbiri ardına sıralayarak zırvaladığının tespitini yapar. Romanın kahramanı Lord Wotton’un çikolata kağıtlarına bile yazılamayacak düzeydeki ifadelerini tersyüz ederek nükteli hale getirilmeye çalışan Wilde’ın, okurunu aldattığını iddia eder.

 

Umbert Eco, aforizmaları dönüştürülebilir ve paradoksal olarak bir değere ulaşabileceğini, ancak bu noktadan sonra bilgi üretebileceğini belirtmektedir. Dönüştürülebilir aforizma, nüktedan görünmek kaydıyla, karşıtının da aynı ölçüde doğru olacağını dert etmeyen bir maksimken, paradoksu anlamak için harcanan çaba bilgiyi üretmektedir. Bu bilgiyi doğru kabul etmek gerekirse ortaya ince bir espri çıkmaktadır. Dönüştürülebilir aforizma, gerçeğin bir kısmını iletir. Dönüşümden sonra karşımıza çıkan iki bakış açısının da doğru olmadığı görülür, ancak esprili olduklarından doğru gibi görülür. Eco, Wilde’ı bu noktada beğenmez. Wilde’a göre, hiçbir aforizma ne yararlılık ne de hakikat ya da ahlaksallık önermesi gerektiren bir şey değildir; salt güzellik ve üslup zarafeti sunmaktadır. Paradoksal kışkırtma ile aptalca yapmacıklığı birbirinden ayırt etmeyi beceremeyen Wilde’ı bu estetik kaygıları temize çıkartamaz.

 

Borges, Wilde’ı, İrlandalı Moreos’tan çok fazlası olarak görür. Gerçi zaman zaman sembolizmin oyunlarını oynamaya gönül indiren bir on sekizinci yüzyıl kişisi olduğu gerçeği değişmese de Gibson, Johnson, Volteire kadar dâhidir. Çünkü Wilde, yüzyıla kendisinden istenilen, çoğunluk için sulu gözlü komediler, azınlıklar için Arabiler verir ve farklı konuları kayıtsız bir nükteyle gerçekleştirir. Mükemmelliği bundan dolayıdır ki, olumsuzluğa dönüşür. Evreni, Wilde’ın nükteleri olmadan düşünmemiz çok zor, der, Borges; ama onsuz da evreni kavramamız zor olmadığını özellikle belirtir. Bu noktada Eco, kendine özgü nükte anlayışını Wilde’ı eleştirirken açıklamakta, fakat Borges’a göre nükte nedir, bilinmemektedir. Eco’nun dediği gibi, Wilde’ın, metinlerine serpiştirdiği sayısız aforizma ile yarattığı şoktan mı etkilenmiştir Borges?

 

Borges, Wilde’ın, Raymond Lully tarzında, bir çeşit karışık sanat yapmakla suçlandığı, yorumunda bulunur. “Wilde’ın, müziğin bize bilinmeyen, belki de gerçek olan geçmişi açtığına ilişkin olan inancı, herkesin sevdiğini öldürdüğü, bir eylemden pişman olmanın geçmişi değiştirmek olduğu, her insanın her anda hem olmuş, hem de olacak olan olduğu, Leon Bloy ya da Swedenborg’un söyledikleri kadar değerlidir,” diyerek, sanatçının özgünlüğünü ve aforizmalarını övmektedir. Wilde, on dokuzuncu yüzyılın tuhaf alacakaranlığını, bir konservatuarı ya da maskeli baloyu çağrıştıran boğucu ihtişamı düşündürtmektedir. Wilde, eleştirmenlerin, bazen de okuyucularının onayı olmadan yazabilen bir yazardır ve ona eşlik etmekten alınan hazza karşı koymak da olası değildir.

   

Kaynak:

Edebiyata Dair: Umberto Eco; Çeviri, Betül Parlak; Can Yayınları,

Öteki Soruşturmalar: Jorge Luis Borges; Çeviri, Türker Armaner, Peral Bayaz Charum;  İletişim Yayıncılık.