Otobüsün içinde dört döndün. Eteklerin yeller estirdi sen döndükçe. Oturacak yer bulamayınca gözlerinin feri söndü. Adını diyeceğim ama… “Durkadın” Yazarken kalemim uğundu yeminle. Dur, senin adın sadece “Kadın” olsun. Bence sana en çok yakışan ad bu.
Otobüsün ortasında, direğin dibindesin. Yontulmuş heykel gibisin Kadın, yontuların buruşmaya yüz tutmuş teninde. Yüreğinden bahsetmiyorum. Kalp, yürek… kabak tadı verdi artık. Sen ki dünyanın her yanında atan koca bir yürek değil misin? Gökyüzü alaca. Hava, ucundan aydınlanmaya heves ediyor. Otobüs dolusu okullu… Gözleri sabit, mimikleri felçli… Kulaklarında kulaklık… Konuşmuyorlar, öylece dinliyorlar. Bedenin direğe dayalı, direk kaburgalarının arasında. Dik dur, sakın düşeyim deme! Birinden biri de yer vereyim demiyor. Demezler. Yorgunlar. Ceplerinde dünyayı taşıyorlar, yorulurlar tabii. Gençler ezelden yorgun. Başlarını sana çeviremiyorlar. Vicdanları tıkırdayacak diye korkuyorlar. Vicdanın ayakta kalmaktan daha çok yoracağını bilmiyorlar henüz. Kızın biri koltuğunda kıpırdanıp duruyor. Yeri rahat aslında, pencere kenarı. Gölgesi camın buğusuna siniyor.
Buralara yabancı gördüler seni, yakıştıramadılar, ondan ayaklanmıyorlar. Kocadıkça dünyanın maskarası olduğunu düşünüyorsun. Aklına getirme bunları. Dünyanın direği sensin Kadın, senin hürmetine dönüyor dünya. Bakma ağızlarını açınca “Önce kadınlar ve çocuklar,” dediklerine. Dünyanın yarısı adam, kalanı çocuk. Kurduğun sofralarda önce onları doyurdun, arta kalanlarla sen doydun. Onlar yedi, sen emzirdin çocukları. Kitap da kanun da bunu yazmaz ama kılıfına uydurdular. Gel gör ki darda kaldıklarında abandıkları payda sensin. Altta kaldığına bakma, sen olmasan halleri harap. Şarkılar, şiirler en çok seni söyler. Öykülerin, romanların başköşesindesin. Anlayacağın anıldığın kadar yaşamadın. Boş ver! Şimdi biri kalkar yer verir diye bekliyorsun. Umdukların hep yeniliyor bulduklarına. Hayalperestsin. İyi ki de öylesin. Kadın kısmının ömründe hayaller, gerçeklerden daha fazla yer tutar. Öyle olmasaydı nasıl dururdun ayakta? Oturanlardan birinin kulaklığı, sesi dışarı veriyor. Sesin ezgisine eşlik ediyorsun. Sözlerini duymuyorsun ama mühim değil, mühim olan senin içindeki kıpırtı. Bu iyiye işaret. Kavalyen direk. Çekirdeğin cıvıl cıvıl Kadın. Koca dünyayı havada tutan güç, senin bu iki dert arası neşen olsa gerek.
Bordo şapkan, yandan yandan… Sırtındaki çantan… Duruşundaki asalet… İçindeki düğün, gözündeki bayram… Tüm bunlar seni genç görmelerine sebep oluyor, alttan alta bakışlarından anlıyorsun. Sevinsen mi üzülsen mi? Sakın ha! İkisi de gelmez sana, dile düşürür seni ikisi de. Kız daha bir büzülüyor pencerenin böğrüne, camdaki gölgesine sokuluyor. Yanındaki oğlan, kollarını, bacaklarını açmış, elindeki telefonun içinde. Dört köşe zevkten. Zevklendikçe köşeleri kıza değiyor.
Bir adam biniyor otobüse, gelip yanına dikiliyor. Ona da yer veren olmuyor. Araç, garip bir âleme giden mahlukatla dolu sanki. Bu halinle nereye gittiğini merak ediyorlar. Halinde ne var? Gençliği bedenlerine zimmetli sanıyorlar. Torununa bakmaya gittiğini bilmiyorlar, büyük sözüne geldiğini. Dert etme. Gücün, bir tek sözüne yetiyor senin. İsteyip istemediğini sormadan torunu başına sardılar. “Canın sağ,” dediler, “elin, ayağın daha tutuyor.” Şu hayatta her yaşına uygun bir meşgale buldular. Senin de bir can olduğunu hesaba katmadılar. Tanrı’nın verdiği canın hesabı kimseye kalmadı, kaldır başını. Kaç yaşına geldin? Gerçi yaşın ne olursa olsun kadınsın. Göz göre göre ellere bırakacak değildin ya torununu. Onun hayatında da artık imzan var. Mutlusun. Her duruma uygun bir mutluluğun olur senin. Camın kenarında sus pus oturan kızın hareketleri gürleşiyor. Adam da üstüne abandıkça abanıyor, ayakta durmaya mecali yok garibin. Etraflarındaki en yakın kadına dayanmaya alışkın bunlar. Bırak onu, kızın halledemediği bir derdi var. Ses etse suç olur, sussa zaten suç. Sabrın kadın olmanla alakalı ama haddini bildirmezsen içine dert olur. Ömür bir gün, sen ömrün gündüz tarafısın Kadın, varlığın geceyi de aydınlatır. Kızın kıpır kıpır uzuvları sana geçiyor, gençleşiyorsun.
Gençlik deyince… Güçlüydün gençken kuvvetliydin. Boy pos desen sendeydi. Bu arada mihrap hâlâ yerinde, haberin olsun. Yürürken yeri göğü inletirdin ama yerle gök arasında hapistin, gençliğin heba oldu o aralıkta. At mı vardı gençken araba mı? Ayağında kalın bir hap hap*… Boş dünyayı turla dur. Eskiden bu kadar dolu değildi dünya. Gidilecek yer varsa da senin haberin yoktu. Gözünün iki kapağının arası o kadar aralı değildi zaten. Hep dışında kaldın hayatın. Şimdi eline verdikleri altmış beş yaş üstü kartın özgürlüğün oldu. O da herkesin gözüne battı. Otobüs dolusu genç, görmezden geliyor seni Kadın. Bunların gözü de başka yerinden kapalı. İyi ki senin adam bu günleri görmedi. Böyle ayakta kalışına epey söylenirdi. O olsaydı şimdi burada olur muydun ki? Orası meçhul. İyi adamdı, hakkını yemeyelim. Baban seni ona “söz” olarak vermişti değil mi? Bir ahbabının yoldan çıkmış oğlunu dizginlemekti görevin. İyi bir kadın, onun hakkından gelir diye düşündüler zaar. Başardın. Üstüne de baba yaptın onu, hem de iki kere. Senin elinden uçan da kaçan da kurtulamaz Kadın. “Sevabına,” dediler, günahına girdiler. İyi dediğimiz adamı, sen iyi ettin. Bütün yollardan çevirdin erini, kolay olmadı tabii. Bu kırışıklıklar nasıl yerleşti alnına? Tanrı, onu sana bırakmadı, tertemiz kulu bulmuşken alıverdi yanına. Dünyanın kahrını bir de böyle çek, dedi. Rahmetliden sonra herkes başına koca kesildi.
Adama yer verselerdi bari her fırsatta seni dürtüyor. Cam kenarındaki kızın hacmi daralıyor iyiden iyiye. Yanındaki oğlan, yayıldıkça yayılıyor. Çivisi çıkan çarka, tepenin tası atıyor. Ayakta kalmaktan çok, düşünmekten yoruldun. Diren! At yabancılığı üstünden. Oğlanı kolundan tuttuğun gibi kaldırıyorsun yerinden. Anan da mı herküldü be Kadın? Beklenmeyen hareketin herkesi şaşırtıyor. Madalya yerine, otobüstekilerin gözleri üstüne yapışıyor. Boş koltuğa Tanrıça gibi kuruluyorsun, kızın yanına. Yaslan arkana, yerleş iyice. Yakıştın. Sen istersen her yere yakışırsın. Hayatın çarkı da sensin direği de. Geçir eteğini dünyanın başına, dünya senin eteklerinde dönüyor Kadın. Dön dönebildiğin kadar. Sakın durma!
*Takunya