Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde <br> Zaman ve  Felsefe
Yazılar

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde
Zaman ve Felsefe

Canan Aktaş

Ahmet Hamdi Tanpınar Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında; köklerinden koparılan bir toplumun bazı değerleri geri kazanamayacağını vurgular. Modernleşme süreci, yabancılaşma, gelenek kaybı ve kimlik bölünmesi gibi sonuçlar doğurur.Aynı zamanda insanlar eskiyle yeni arasında sıkışır, kimlikleri belirsizleşir.

 

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün asıl gayesi, insanlara zamanı öğretmek değil, zamanı idare etmektir. Zamanı kim idare ederse, insanları da o idare eder. Çünkü vakit, nizamın kendisidir.”( say;224-YKY YAY.)

 

Tanpınar, bireyin iç zamanı ile toplumun mekanik, düzenlenmiş zamanı arasındaki uyumsuzluğu hicivli bir dille anlatır. “Saatleri ayarlamak” aslında hem toplumun modernleşme çabasını hem de bireyin kendi iç dünyasında zamanı anlamlandırma çabasını simgeler. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında modernleşme ile eskide kalma arasındaki gerilim, en belirgin temalardan biridir.

 

Bu çatışmayı özellikle Hayri İrdal’ın iç dünyasında ve Halit Ayarcı ile ilişkilerinde görürüz.

Bu konuda en çarpıcı örneklerden biri şudur:

 

“Benim için saat, dedemden kalma bir eşyaydı; zamanı değil, hatırayı gösterirdi.Halit Bey içinse saat, nizamın, ilerlemenin ve medeniyetin sembolüydü.Biz aynı saate baktığımız hâlde, farklı şeyler görüyorduk.”(say;178-YKY Yay)

 

Hayri İrdal, geçmişle, gelenekle, hatıralarla yaşayan “eski zaman insanı”dır.Halit Ayarcı ise modernleşmenin, ilerleme ideolojisinin, “yeni zamanın” temsilcisidir.Tanpınar, bu iki karakter üzerinden aslında Türkiye’nin doğu–batı, eski–yeni, gelenek–modernlik arasındaki çift kutuplu kimlik çatışmasını anlatır.Romanın ironisi şuradadır: Halit Ayarcı’nın kurduğu “modern” enstitü bile sonunda bürokratik bir gösteriye dönüşür. Yani eski zihniyet, yeni kurumun içinde yaşamaya devam eder.

 

“Enstitü’nün sergi salonuna girdiğimde, her şeyin saatle süslenmiş olduğunu gördüm.

Duvarlarda saatler, masalarda saatler, hatta çiçeklerin arasında bile küçük saatler vardı.

Fakat hiçbiri çalışmıyordu.

Halit Bey bu manzarayı büyük bir zafer gibi seyrediyordu.

‘Bakınız,’ dedi, ‘biz zamanı bile dize getirdik!’

O an anladım ki, biz zamanı ayarlamıyor, sadece süslüyorduk.”(Say ;307-YKY Yay.)

 

Tanpınar’da ki “Eski zaman” döngüsel, dini, doğayla uyumludur ,“saat zamanı” ise doğrusal, seküler, düzenlenmiştir.Arasındaki fark ise sadece teknik değil, aynı zamanda varoluşsal bir değişimdir.Devlet eliyle yapılan reformların bazı “gelenek”leri yeniden inşa ettiği, bazen de uydurulan bir tarafı olduğunu ironi ile anlatır. Tanpınar, bu tür yapay  üretilen sentezlerin hem gerekli hem de toplumsal yaşamda  kırılgan olduğunu gösterir romanlarında .Cumhuriyet sonrası sanayi devrimine ve modernliğe “geç katılan” toplumların sürekli bir yetişme, yakalama hâlinde olduklarını; kendi zaman duygularının dışsal ölçütlerle belirlendiğini öne sürer. Onda ki “Bekleme odası” benzetmesi bu arada kalmışlığı ifade eder.

 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, hem bireysel hem toplumsal düzeyde modernleşmenin trajikomik bir alegorisidir.

Tanpınar, Türkiye’nin geçmişle gelecek arasındaki gelgitini, zaman metaforu ve bürokratik bir kurumun absürtlüğü üzerinden derinlemesine sorgular. Zamanı elinde tutanların aynı zamanda sistemi elinde tutup kullananlarla  eş olduğunu iyi anlamış yazarlardan birisidir, bu anlamda kullandığı zaman metaforu Türkiye’de modernleşme diye diye düşülen yanlışların ve traji komik durumlarının aktarımı oldukça etkileyicidir.

 

Tanpınar’ın İstanbul tasvirlerindeki şiirselliği, karakterlerinin derinliğini ve hem geçmişin cazibesini hem de devlet eliyle yürütülen modernleşmenin saçmalıklarını göstermedeki ustalığı hayranlık vericidir.  Bu örnek gibi şiirlerinde de hece ve aruz ölçüsü kullansa da şiirleri düşünsel olarak felsefi alt yapıyla yazılmış,imgesel ve anlam bakımında  üst düzey şiirlerdir.  Ne İçindeyim Zamanın şiiri mesela;zamanın bir yerinde seyir halinde olduğumuza ilişkin  imgeler taşır ama  boşluk ve neresi kavramları kafasında hep soru işaretidir. Zamanın akışını son dizesindeki gibi “ortasında yüzmekteyim“ diye  betimler. İnsanın zaman içinde varoluşu ,zaten akışı  olan bir yüzmedir. Zaman aynı zamanda bir bütünün hepsi ve parçalanmış halidir  aynı zamanda da zamanın akışı parçalanmaz ve süreklidir. Bu felsefe bu şiirin genelinde kitaplarında da sezilir.

 

Ne İçindeyim Zamanın

 

Ne içindeyim zamanın,

Ne de büsbütün dışında;

Yekpâre, geniş bir ânın

Parçalanmaz akışında.

 

Bir garip rüyâ rengiyle

Uyuşmuş gibi her şekil,

Rüzgârda uçan tüy bile

Benim kadar hafif değil.

 

Başım sükûtu öğüten

Uçsuz, bucaksız değirmen;

İçim muradına ermiş

Abasız, postsuz bir derviş;

 

Kökü bende bir sarmaşık

Olmuş dünya sezmekteyim,

Mavi, masmavi bir ışık

 

“Zaman denen şey, insana rağmen işleyen bir saattir. Biz kendi içimizde zamanı kurmakla meşgulken o, çoktan yol almıştır. Belki de bütün mesele, bu iki zamanı içimizdekiyle dışımızdakini birbiriyle ayarlayabilmektir.”( Say;244-YKY Yay.)

 

 

Bu alıntı, romanın ana düşüncesini özetler niteliktedir:

Tanpınar, bireyin iç zamanı ile toplumun mekanik, düzenlenmiş zamanı arasındaki uyumsuzluğu hicivli bir dille anlatır. “Saatleri ayarlamak” aslında hem toplumun modernleşme çabasını hem de bireyin kendi iç dünyasında zamanı anlamlandırma çabasını simgeler.

 

“Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün asıl gayesi, insanlara zamanı öğretmek değil, zamanı idare etmektir. Zamanı kim idare ederse, insanları da o idare eder. Çünkü vakit, nizamın kendisidir.”

 

Tanpınar, kurulan “enstitü”nün aslında bir bürokratik düzeni ve iktidar mekanizmasını temsil ettiğini gösterir.

Romanın ironisi burada doruğa çıkar:

Batılı tarzda “düzen” kurmak bahanesiyle, zaman bile idare edilmesi gereken bir araç haline gelir. Yani “zamanı tutanlar”, toplumun davranışlarını, alışkanlıklarını ve hatta düşünme biçimlerini yönlendirir.

Tanpınar’a göre modernleşme, “zamanı doğru kullanmak” üzerinden tanımlanır. Batı medeniyetinin temelinde düzen, plan, saat, disiplin vardır.

Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte toplum, bu yeni “batılı zaman anlayışı”na uymaya çalışır.

“Enstitü” de bunun ironik bir sembolüdür: insanlar zamanı ölçerek değil, ayarlayarak modernleşmeye çalışırlar. Yani özünü anlamadan biçimine öykünürler

“Zamanı düzenleyen” enstitü aslında toplumu düzenler; çünkü zamanı kimin tanımladığı, toplumsal gücü de belirler.

Tanpınar burada ince bir eleştiri yapar:

Modern toplum, bireyin iç dünyasını değil, dış ritmini önemser. Saatler doğru çalışır ama ruhlar doğru çalışmaz.

Romanın kahramanı Hayri İrdal, geçmişe takılı kalmış, “iç zamanı” geçmişle dolu bir insandır.

Batılı “dış zaman”a, yani düzenli, planlı yaşama ayak uyduramaz.

Bu çatışma Tanpınar’ın sıkça işlediği bir temadır:

 

“Mazi ile hal arasındaki köprü benim şiirimdir,” der Tanpınar. ( say,28Edebiyat Üzerine Makaleler Dergâh Yayınları)

 

Tanpınar, zamanı “hafıza”yla da özdeşleştirir.Toplum geçmişini unutursa, geleceğini de anlamlandıramaz.

Romanın ironik mizahı içinde bile, bu derin kaygı hissedilir: biz zamanı değil, zamanı tutanların icat ettiği “düzeni” izliyoruz.

Bu nedenle Saatleri Ayarlama Enstitüsü, görünürde bir hiciv romanı olsa da, aslında zaman, kimlik ve bilinç üzerine felsefi bir metindir.

Tanpınar karekterin  bazında romanda anlattığı iç farkındalık  “modernleşmenin bir “gösteri”ye dönüştüğünü, özde bir değişim olmadığı sürece  her şey düzenli, parlak, çağdaş görünsede içi boştur ,tıpkı çalışmayan saatler gibi” teması romanda yoğun bir şekilde hissedilir.

 

Canan Aktaş

 

Kaynak:

Saatleri Ayarlama Enstitüsü ,YKY Yayınları

Edebiyat Üzerine Makaleler ,Dergah Yayınları