Eksik Paragraf: Cabir Özyıldız’dan Kuş Lokması Öyküler
Söyleşi

Eksik Paragraf: Cabir Özyıldız’dan Kuş Lokması Öyküler

İlay Bilgili

Yazarların metinleriyle, kitaplarıyla ilişkisini merak ettiğim Eksik Paragraf’ın bu haftaki konuğu sevgili Cabir Özyıldız.

 

Özyıldız’ı Vacilando Kitap etiketiyle okurla buluşan ilk öykü kitabı Eski Zaman Türküsü ile yine Vacilando Kitap tarafından okurla buluşturulan ve 10. Antalya Kitap Günleri’nde 2025 Yılı En İyi Öykü kitabı ödülüne layık görülen ikinci öykü kitabı Dünyanın Bütün Karıncaları ile ağırlıyorum.

 

Keyifli okumalar.

 

“Süper Organizma, karıncaların birbirine kenetlenip adeta tek vücut olarak hareket etmelerine verilen isimdir.
Ki bu durum zor şartlarda sıklıkla kendini gösterir. Böylelikle “bir”in üstesinden gelemeyeceği işler “bin” olup halledilir.
Kim bilir, belki de bundan sebep “Yeryüzünün tüm karıncaları, birleşin” demiştir Yaşar Kemal.
Ancak şu an asıl konumuz bilim değil, edebiyat. Elinizde tuttuğunuz bu kitap da size bunu fazlasıyla sunuyor. Yerle yeksan olmuş dünyanın, yerin dibine batmış insanlığın karşısında ustanın çağrısını, maharetli, şahsına münhasır üslubuyla yineliyor Cabir Özyıldız.” Dünyanın Bütün Karıncaları, Tanıtım Bülteninden

 

1.Kitaplarınızı yazarken sizi en çok zorlayan öykü hangisiydi ve neden?

Dünyada ve ülkemizde milyonlarca insan sevmeden, sevilmeden, asgari yaşam koşullarından yoksun, gün yüzü görmeden göçüp gidiyor. Bu insanların içerisinde çocukları, kardeşleri, anne babaları için fedakârlık yapan, kendini hep taca atan, evvela sevdiklerini önceleyenler var. İşte o insanlar beni hep hüzünlendirir ve üzer. Kalbimdeki Şen Kuşlar öyküm bu fedakâr insanlardan birini, Zehra’yı odağına alır. Onun bunca yoksulluk ve çaresizlik içinde kardeşlerine kol kanat gerip kendini öteleyen tavrı ve dünyadan muradını almadan gidişi benim yüreğimi dağladı. Öykünün yazılışının üstünden hayli zaman geçmiş olsa da her okuyuşumda ağlarım.

 

2.Öykülerinizde sessizliğin, anlatılmayanın ya da boşlukların yeri nedir? Okura bıraktığınız kısım için neler söylemek istersiniz?

Sessizlik ve boşluk okuru metnin kurgusuna dâhil etme halidir. O metinde ne olmasını, olayların nasıl gelişmesini istiyorsa öyle gelişsin, kendisi de metnin belirleyicisi olsun diyedir.

 

İkinci sorunuza gelirsek; okur, tanık olduğu olayların, kişilerin trajedisinin yanında, kıyıya köşeye sakladığım zerrecik umut ışığını görse bana yeter.

 

3.Kitaplarınızın bir yazar olarak size öğrettiği en önemli şey nedir?

Sabır, emek, huzursuzluk ve kendi metinlerime eleştirel bir gözle yaklaşmak. Ayrıca olaylara, olgulara, insanlara farklı açılardan bakmayı, dili önemsemeyi ve yeni söyleyiş biçimlerinin gerekliliğini.

 

4.Yazma ritüeliniz metninizi ne şekilde etkiliyor?

Yazdığım öyküleri genel olarak önce kafamda yazıyorum. Açıkçası bir yazma ritüelim yok, zaman bulduğumda oturup kafamda yazdığımı kâğıda ya da bilgisayara geçiyorum. O yüzden bir etkilenme söz konusu olmuyor.

 

5.Bir öykü karakterinizle bir gün geçirme şansınız olsaydı, bu hangi karakter olurdu ve o gün neler yapmak isterdiniz?

Öykü karakterlerim genelde bildiğim, gördüğüm, tanıdığım insanlar. Bırakın bir günü zaten bir ömürdür o insanlarla bir arada yaşıyorum. Ama illaki birisiyle günü geçirmek isteseydim bu Çember öyküsündeki Kerem karakteri olurdu. Birlikte sabahtan akşama dek gökyüzünde süzülen güvercinleri izleyip onun sustuğu gibi uzun uzun susmak isterdim.

6.Hangi öykünüz ipleri kendi eline aldı ve sizin planınızdan saparak bambaşka bir yere evrildi?

Çember öyküsünü ilk yazmaya başladığımda kan davasına kurban gidecek olan on dört yaşındaki bir çocuğun öyküsünü yazıp bitireceğim diye başladım. Ki başlangıçta öyle de yaptım. Yalnız aradan bir yıl geçtikten sonra öykünün başına yeniden oturdum ve olaylar benim tasarladığımdan bambaşka bir yere gitti. O çocuk yirmi yıl sonra cezaevinden çıktı, işlediği cinayetin müsebbibi olarak gördüğü ailesi ile kendi vicdan muhasebesinin arasında uzun uzun sustu.

 

7.Okurlarınızdan biri kitabınızı kapattıktan sonra bir cümle ile sizi hatırlayacak olsa, o cümle ne olsun isterdiniz?

Eh, fena da yazmamış hani.

 

8.Sizin için yazmak neyin eksikliğini gideriyor ya da hangi boşluğu dolduruyor?

Yazma eylemini eksiklik ya da boşluk olarak görmüyorum. Benim için gayesi olan (anlatmak, göstermek, hissettirmek) bir eylem bu. Şimdilerde çok az yazarın el verdiği ezilenlerin, ötekilerin edebiyatını kendi cephemden bir nebze de olsa yükseltmek gibi bir çabam var.

 

9.Yazarken kendinize mi daha çok yaklaşıyorsunuz yoksa kendinizden uzaklaşıp bambaşka birine mi dönüşüyorsunuz?

Açık söylemek gerekirse yaklaşıp uzaklaşmak tanımının yerine kendimi yeniden keşfediyorum diyebilirim. İçimdeki insan sevgisinin, merhametin ve hüznün yeniden biçimlendiğini, yazdığım karakterlerle aramda güçlü bir bağ oluştuğunu fark ediyor ve o güne kadar bunların üstünde pek düşünmediğimin ayırdına varıyorum. Ara ara kurduğum cümlelere şaşırıyor, kendi düşüncelerimle yazdıklarım arasına mesafe koymaya çalışırken buluyorum kendimi. Kendimce iyi bir metin yazınca da, ulan helal olsun diyorum kendime, aha da kedi olalı bir fare yakaladın.

 

10.Kendi yazınınızdan bir alıntı yapın ya da bir cümlenizin altını çizin desem bu hangi cümleniz olurdu?

“Ablam sözcük eksiltendi, kuş lokması kadar konuşurdu.”