Saflık ve Neşeye Ağıt
Öykü

Saflık ve Neşeye Ağıt

Rukiye Taşkın

mazi ipekten perde

yırtılmadan açılır hafızanın penceresinde

geçmişin solgun alnına dokununca

yüreğimde çınlar adını unutan çağrı

bir yaz akşamının serin kollarında

sesler tanıdık, ürpertir üşütmeden

ruhumun ıssız odalarını

 

gökyüzü mora çalan suskunluğuyla eğilir

kadife karanfillerin nefesi uzak hatıralardan

doğar yeniden süzülür rüzgârla

çocukluğumun yalınayak izleri

taş kaldırımları öper hâlâ

 

o anlarda ne geçmiş kalır ne gelecek

yalnız kıpırtısız bir şimdi

sonsuz bir düşün kristal kafesinde

zamanın beyaz tülüne sarılı

 

ay, o ince boyunlu yaslı lamba

gökyüzünün lacivert kubbesine asılır

donuk ışığını serer kuzeyin okyanusuna

kapı eşiklerinde eski akşamların fısıltısı

komşu sesleri, demlenen çayın buğusu

yelpaze serinliği melek kanatlarıyla

değip geçer saçlarıma

 

zamanın altın saati yavaşlardı

o büyülü yaz iklimlerinde

yer soframızda kızarmış ekmek kokusu

vişne reçelinin al ışıltısı üstünde

annemin gülüşünde inci taneleri

babamın çınar vakarıyla salınan gölgesi

güvenin ılık limanında

 

geçip gitti o günler sisi yaran gemilerce

ardından neşemi de sürükleyerek

kaldı bir tek sızısı

göz çukurlarımı dolduran ıslak türkülerle

sonsuzluğun eşiğinde mühürlenmiş bir kitap

ve içinde yalnız bana ait

sırlı bir alfabeyle